Bana daha önce yapmadığın için pişman olduğun şey nedir diye sorsanız; tek cevabım “erken yatmak” olur. Bir süredir teslim etmem gereken işler nedeniyle geç yatıyorum. Uyumadan biraz önce de haberlere bakıyorum. Yine böyle haberlere göz gezdirdiğim sırada, twitterda Afyonkarahisar’ın basketbol takımımızı ilgilendiren bir haberle gündemde olduğunu öğrendim. HDİ Sigorta Afyon Belediye Basketbol Takımı, finansal anlamda zor günlerden geçti. Bu zor günler sonucu ligde kalmak için Klüp Başkanı Cömert Küce, oyuncular, tüm teknik ekip, bütün takım çok uğraştı. Bir süredir, Cömert Bey’in, teknik ekip ve oyuncuların gayreti ile, takımımız ligde. Ancak finansal açıdan tüm Anadolu basketbol takımları gibi zor durumda. HDİ Sigorta Afyon Belediye Basketbol Takımının bir etiketi var #Afyonbasketboluseviyor .Bu gerçekten doğru. Takımımızın maçlarına gidenler, salondaki taraftarların sahada adeta 6. Adam gibi takımını desteklediğini göreceklerdir. Bizim insanımız sevdiği zaman yürekten sahip çıkıyor, basketbol takımımız için de böyle. Bizler taraftarlar olarak gönülden destekliyoruz. Basketbol takımımız bu güne kadar çok güzel başarılara imza attı. Umarım bundan sonra ve her zaman sahada mücadeleye ve Afyon’un adını, gittikleri her yerde duyurmaya devam ederler. Sporun, sanatın ve bilimin dolaylı olarak yaptığı reklamı çoğu zaman başka hiçbir şey yapamıyor. Reklam için çok büyük bütçeler ayırabilirsiniz ama yine de sporcuların yaratacağı etkiyi yaratamayabilirsiniz. 

 Bir şeyin değerini o şeyi kaybettikten sonra anlamak evet, kötü. Ama kaybetsen de hiç anlamamak daha, çok çok daha kötü. Sporun bize verdiği, sporcuların bizlere aktardığı duygu sadece keyifli zaman geçirmek ya da takımcılık, şehircilik değil. Ben bu şekilde görmüyorum ve maçları izleyen diğer insanların da öyle görmediğine inanıyorum. Bir maçı, karşılaşmayı izlerken, takım sporlarında ya da bireysel sporlarda; sonuna kadar mücadeleyi görüyorum ben. Vazgeçmemeyi, her şey o an içinmiş gibi, sonrası yokmuş gibi mücadeleyi görüyorum. Öncesinde yapılan hazırlıkları, kendi rahatından, konforundan yapılan fedakarlıkları, bir disiplin içinde çalışmayı anlıyorum. O ana kadar ilgili ilgisiz verilen tüm uğraşları, telaşları tahmin ediyorum. Yaptığı şeyle orada olmaya inanmış ve bunun için her şeye rağmen yürekten uğraşan sporcunun mücadele hissi bana da geçiyor ve benim kendimde yapmaya inandığım şey için bana destek oluyor. İşte inanmış sporcuların bizde yarattığı etki budur. Bu yüzden iyi bir maç ve sağlam sporcuları izledikten sonra, hangi spor dalıysa onu yapasımız gelir. Afyon’da basketbol olmasa ne olur diye düşünenleriniz varsa onlara şunu demeye çalışıyorum: Bu sadece spor değil, bu sporla beraber pek çok şey; ancak o şekilde yaşayabileceğine inanç, bunun için mücadele etmek, her şeye rağmen vazgeçmemek… Bu hayatın ta kendisi ve tüm diğer her şeyle olan, (sanat ve bilim de olmak üzere) tek ortak nokta. Bize devam etmemiz için gereken motivasyonu verebilecek bir kanal. Dediğim gibi bu sadece bir spor değil. 

YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER

Yavaş yavaş ölürler

Seyahat etmeyenler.

Yavaş yavaş ölürler

Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,

Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.

Yavaş yavaş ölürler

Alışkanlıklarına esir olanlar,

Her gün aynı yolları yürüyenler,

Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,

Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile

girmeyenler,

Bir yabancı ile konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler

Heyecanlardan kaçınanlar,

Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı

görmek istemekten kaçınanlar.

Yavaş yavaş ölürler

Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,

Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,

Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına

çıkmamış olanlar

PABLO NERUDA

 Pablo Neruda’nın şiiriyle yazımı noktalarken, sanatla, sporla iç içe olduğunuz bir gün dileklerimle, 

Sanatla Kalın