Başak Nakilcioğlu, "Erken 8 Mart Yazısı" başlıklı bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı...

Bundan beş yıl kadar önceydi. Bana ve iki hanım arkadaşımıza bir kurum tarafından Kadın Girişimci ödülü verileceğini haber verdiler. Ödül töreni 8 Mart’ta yapılacaktı. Vakti geldiğinde ödül töreninin yapılacağı salona iki arkadaşımla gittik. Öncesinde bizimle ilgili, kurumun çektiği tanıtım videoları gösterildi. Ardından konuşmalara geldi sıra. Ödül devlet kurumu tarafından düzenlendiği için konuşmacı olarak o dönemin Afyon milletvekilleri de çağrılmıştı törene.  O dönemde milletvekili olan,  (şimdi de milletvekili kendisi) vekilimiz çıktı kürsüye. Günün anlam ve önemine dair bir iki cümlenin ardından bizleri takdir ettiğini anlatmak istedi sanırım ve şöyle dedi;

“Hanımların girişimci olmasından mutluluk duyuyoruz, takdir ediyoruz. Bunu onlara biz verdik.”

 “Bunu onlara biz verdik.” demek;  

Erkek bakış açısı ve “Bu imkânı onlara biz sağladık. Bizim onayımız var. Biz izin verdiğimiz için kadınlar iş hayatında, sosyal hayatta varlar” demek aslına bakarsanız. Ve doğru da. 2024 yılında hala kız çocukları ailelerindeki erkekler izin verirse okuyabiliyor, çalışabiliyor. Bizimki gibi toplumlarda aldığı kararlara güvenilen, seçimleriyle yaşayan kadınlarımız azınlıkta. 

Peki değil mi ki durum bu:

 Genç kızlarımız ailesindeki erkekler izin vermedikçe okuyamıyor, kadınlarımız kurslara gidemiyor. Bir kadının kendisini geliştirmesi, okuması, çalışması, eş, dost, akrabalarla görüşmesi ailesindeki erkeklerin onayına bağlı ise ve kadınlara, çocuklara, hayvanlara, doğaya zarar veren erkekler ise neden sürekli “Kadın Eğitimi’nden bahsediyoruz? Haberlere bakın, kadına şiddetin yaşanmadığı gün yok. Erkeklerin sadece şiddet de değil, kadınların, çocukların, hayvanların hayatına kast etmediği bir haber göremiyoruz. Hal böyleyken “Erkek Eğitimi’nden bahsetmemizin tam sırası. Her yerde proje olarak “Kadın Eğitimi”, “Kadın Kooperatifleri”, “Kadın Kültürevleri” kuruluyor biliyorsunuz. Bu yerlerdeki kadınlar kendi başlarına buralara gitmeye karar veremeyecekleri, ailelerindeki erkeklerden izin almaları gerekeceği için mesele kadının eğitimi, sosyal hayatta var olması için gerekli becerilerin kazandırılması olmuyor. Mesele ailedeki erkeğin, kadının bu yerlere gitmesini uygun görüp görmemesi oluyor. Yani erkek biraz kafası çalışan bir erkekse kadına izin veriyor. O izin de yine dönemlik olabiliyor. Ruh haline göre. Yine dönüp dolaşıp erkek eğitimine gelmedik mi peki? Erkeğin gelişim, ilerleme konularına izin vermesi için akıllı, açık fikirli olması gerekiyor. Kadınlar tek başlarına hareket edemiyorlar ki, neden tek başlarına hareket ediyorlarmış gibi ortamlar hazırlanıyor? Kadının gelişimi ile ilgili her şeye erkek karar veriyorsa madem, erkekleri o kafa yapısına getirmek, geliştirmek gerekmiyor mu? Erkekleri geliştirmek için de eğitmek gerekiyor. Bu zamana kadar kadınların eğitilmesi ön plana alındı ancak erkekler çok boşlandı. Gerçek ilerleme erkeklerin eğitilmesi ile mümkün. “Erkek Kooperatifleri” “Erkek Kültürevleri” kurulmalı.

 “Kadını eğitirsen toplum eğitimli olur” gibi sözleri de boş buluyorum, bu söylemi bırakmalı artık.  Bunca cinayet, psikolojik ve fiziksel şiddet olayından sonra erkeği eğitmemiz gerektiği ortada.  Biz kadınlar her durum ve şartta kendimizi geliştiriyor, öğreniyoruz. Engelimiz çoğunlukla erkekler oluyor. Bizler bu ülkede, bu dünyada, her dönem ve toplumda binlerce yıldır varolabilmek için uğraşıyoruz ve kendimizi en başta kendimiz eğitiyoruz. Eğitimimiz yerinde, iyi. Sıra erkeklerde. Ciddi, disiplinli bir eğitim planı hazırlanmalı en kısa zamanda. Projeler yapılmalı. Kadın, çocuk, hayvan demeden şiddet uygulayan erkeklere verilecek eğitim ülkemizin, dünyanın gelişimine en gerçek ve en yaşamsal katkıyı sağlayacaktır. Böyle bir yaşam mümkün.

 En yakın zamanda erkeklerin de eğitimine başlanması dileğiyle, sanatla kalın