İsmail Aslan, "Ödev, ödev, ödev…" başlıklı bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı...

Yerine getirilmesi gerekli olan iş, davranış, öğretmenlerin öğrencilere verdiği ev çalışması gibi tanımlanan ödevin tarihçesi;1095 yılında Roberto Nevilis ilk ev ödevi kavramını ortaya atmıştır. Nevilis öğrencilerin performanslarını beğenmiyordu, okulun çocuklar açısından verimli olmadığına kanaat getirmeye başlamıştı. Bu nedenle fiziksel şiddet içermeyen bir şekilde öğrencilerine ceza vermek istemişti. Nevilis’ten önce de pek çok öğretmenin öğrencilerine okuldan sonra çeşitli görevler verdiği düşünülmektedir. Fakat bu yöntem kısa sürede tüm Avrupa’ya yayılmış ve eğitim sisteminde köklü değişikliklere neden olmuştur. 

Ödevin gerekli, yararlı, olmazsa olmaz olduğunu düşünen büyük bir kitle var. Belli oranda kabul edilebilir pratik açısından olumlu tarafları olsa da günümüz uygulamalarında faydadan çok zararı olduğu tarafımca kesindir. Birçok örnekten süzülen birkaç durumu paylaşıyorum.

Örneğin ülkemizde ödev verilir, çokça verilir fakat ertesi gün tüm öğrencilerin tüm ödevleri kontrol edilemez,  bu durum sınıf mevcudundan ya da zamandan kaynaklı olabilir. Ancak sonuca baktığımızda ödevde 8 yanlışı olan bir öğrenci düşünelim: hafta boyunca aynı konudan benzer ödevler verildiğini biliyoruz. Öğrenci ertesi gün benzer bir ödevi yapıyor ve biz bu 8 yanlışın, düzeltilmeyen 8 yanlışın, düzeltilemeyen 8 yanlışın kaç yanlışa düşeceğini bekliyoruz? Acaba düşecek mi? Yerinde mi sayacak, yoksa yanlışları artacak mı?..

Unutmayalım ki ödevin ilk çıkışı çocuklara verilmek istenen bir ceza. Maalesef biz bu cezayı devam ettiriyor, artırıyor ve acımasızlaştırıyoruz.  Böyle olunca ödev vermeyen öğretmen değersiz, başarısız; ödev veren öğretmen disiplinli, çok başarılı addediliyor. 

Çocuğa her gün ceza verilmesi nasıl bir başarıdır takdirinize bırakıyorum. Kontrol edilmeyen, yanlışların düzeltilmediği bir ödevde nasıl bir başarıdan söz edilebilir? 

Ayrıca çocuklarımız sabah kalkıyorlar, ders-teneffüs, ders-teneffüs, öğle arası yemek, ders-teneffüs; eve geliyorlar ebeveynlerin soruları sırasıyla: ‘Ödevini yaptın mı?’, ‘Ek kaynak çözdün mü?’, ‘Dersini çalıştın mı?’, ‘Kitabını okudun mu?’... İyi ama aynı şeyin siz yetişkinlere yapıldığını düşünsenize.. İşten eve gidiyorsunuz, gün bitene kadar işiniz bitmiyor.. Eve geliyorsunuz işiniz bitmiyor.. Ne büyük bir çekilmezlik olduğunu düşünsenize. İşte biz bu çekilmezliği çocuklarımıza maalesef her gün yaşatıyoruz. 

Olumlu tarafları hiç mi yok; en olumlu tarafı pratik yapmak ancak bu da okulun son saatinde, ‘ödev saati’ adı altında bir saati geçmeyecek şekilde, öğretmen kontrolünde, yanlışlar düzeltilecek şekilde yapılabilir. 

Değerli ebeveynler; çocuklarınıza sakın; ‘Ödevini neden yapmadın/eksik yaptın?’ gibi söylemlerle kızıp bağırmayın. Çünkü bu onların kişisel, psikolojik gelişimlerine ciddi zarar verecektir.

Ödevsiz-cezasız günler diliyorum.