Bu haftaki yazıma başlamadan önce Elazığ ve Malatya depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza baş sağlığı diliyorum. Bizler büyük felaketlerde birbirimizin yaralarını sarmayıbilge Anadolu’dan öğrendik. Anadolu’dan öğrendiklerimizi evlatları olarak uygulamak ve aktarmak bizim en önemli vazifemiz.

08.04.2018 tarihli bir magazin haberiyle bu haftanın konusuna giriş yapayım:“1988'de ölen ABD'li graffiti sanatçısı Jean-MichelBasquiat'ın hayranı olan ünlü komedyen Cem Yılmaz, ressamın 4 adet tablosunu satın aldı. Sanatçının tanesi 24 bin dolarlık (96 bin lira) 'Ascent', 'Leeches', 'Liberty' ve 'Olympic' adlı tablolarını koleksiyonuna ekleyen Yılmaz, bu anı da "Son 4'lü Basquiat litografiler! Taze taze" notuyla paylaştı.”

Peki sanatçıların ve koleksiyonerlerin sevdiği, bir bakıma avangart (öncü)  bir sanatçı olan, graffiti sanatının atası diyebileceğimiz Jean-MichelBasquiat kim?

Haiti ve PuertoRico kökenli bir çiftin oğlu olarak dünyaya gelen Jean MichelBasquiat, çocukluk ve ilk gençlik dönemlerinde annesinden önemli derecede etkilendi. Annesi oğlunun sanatçı olmasını istiyordu ve Basquiat daha küçük yaşlardayken birlikte sergilere gidiyorlardı. Sonrasındabirlikte yaptıkları sergi, tiyatro ve müze ziyaretleri Basquiat’nın geleceğinde, annesinin değişken ruh hali ise kendi hayatında derin izler bırakacaktı. İlk gençlik yıllarında evi ve okulu ile sorunlar yaşayan Basquiat, on yedi yaşında evini terketti ve sonrasında üniversite eğitimini tamamlamasına aylar kala okulunu yarıda bıraktı. Yakın bir arkadaşı ile New York’ta Soho’nun arka sokaklarında yaşadı, New York’ta sokak satıcılığı ve çeşitli işler yaparak yaşamaya başlayan Basquiat, o dönemde yarattığı Samo( SameoldShit kısaltması) takma adı ile graffitiler yapmaya başladı ve çok geçmeden yarattığı Samo karakteri ile sokakların tanıdığı bir kimliğe büründü. Para kazanmak için, New York müzeleri önünde, kendi çizdiği resimleri içeren posta kartları ve tişörtler sattı. Kentli zenginlerin tekelinde olan bir sanat ortamında Basquiat’nın çizimleri, graffitileri eleştirel bir nitelik taşımaktaydı.

Basquiat’nın keşfedilmesi uzun sürmedi. Yaptığı graffitiler büyük beğeni toplamaya ve Basquiat da bunlardan para kazanmaya başladı ve 1980’lerde sayısız sanatçının katıldığı The Times Square Show sergisine katıldı. 1981’de TheRadiant Child adlı tablosunun Artforum adlı dergide basılmasıyla dışülkelerde de bilinir oldu.

Bu dönemlerde sanat eleştirmeni Rene Richard’la tanışan ressamın, Richard’ın etkisiyle 1980’lerin Amerikan sanat camiasında popülaritesi arttı. Sergiler, röportajlar ve müzayedeler birbirini izliyordu.  Bu sıralarda hala sokakta yaşayan Basquiat’nın,  Pop Art akımının en seçkin temsilcisi olan Andy Warhol’la tanışması ise tamamen Basquiat’nın özgüveni sayesinde gerçekleşmişti. Basquiat, Manhattan sokaklarında Andy Warhol’u görür, takip eder, Andy Warhol’un girdiği restorana girer ve yaptığı kartpostalları Andy Warhol’a gösterir. Bu çalışmaları çok beğenen Andy Warhol birkaçını satın alır. O sıralarda yaşadıkları başka tesadüflerin de etkisiyle Basquiat ve Warhol iki sıkı dost olurlar. 1984-1986 yılları arasında birçok defa birlikte çalışırlar. Sonrasında aralarına mesafe girse de Andy Warhol’un 1987’deki ölümü Basquiat’ı derinden etkilemiştir.

Basquiat dönemi için oldukça yeni bir yaklaşım oluşturdu.  Resimleriyle kelimeleri bir araya getirerek dönemi için taptaze bir stil yarattı. Basquiat’ın sanatı, bilindik resim anlayışının dışında olduğundan tartışmalara sebep oldu. Resimlerinde kompozisyonu, sanatının başlangıç yıllarındaki graffiti kaynaklı kurguyla temellendirilmekte, kullandığı figürlerin primitif (ilkel)  olarak adlandırılan kaya resimlerinde rastlanılan resim örnekleri ile benzeşmesi ise Haiti ve Porto Rico’ya dayanan kökeni ile bağdaştırılmaktaydı. Resimlerinde birbirinin tekrarı olacak şekilde, üst üste yaptığı boyama şekli ise kent duvarlarında üst üste yapıştırılmış afişleri anımsatıyordu. Bu durum onun sanatını değerli kılan şeylerden biriydi çünkü bu primitif(ilkel) sanatı anımsatan tarzını, New York gibi bir metropol kentinin benliği ile bütünleştirebilmesi ilgi çekmişti.

Jean MichelBasquiat, 1988 yılında uyuşturucu koması sonucunda, bir zamanlar yakın arkadaşı olan Rene Richard’ın sözleriyle, “ölümsüzlüğün sessiz eflatun rengi ehramlarına bürülü” olarak hayata gözlerini yumdu. Geride; çocukluktan ölümüne değin yaşadığı sürede odaklandığı çalışmalar, resme dair o güne kadar görülmemiş yeni bir yaklaşım, takipçiler yaratacak ve metropolleri, şehirleri etkisi altına alacak kültürlerarası graffiti sanatı, zihinleri karıştıran, uyaran, zorlayan çalışmalar bıraktı.

Haftaya başka bir konuyla burada oluncaya dek,

Sanatla kalın.