Son iki haftadır, genel hatlarıyla heykel konusunu, tarihsel süreci içinde ele almaya çalıştım. Bu haftadan itibaren, ülkemizde yetişmiş başlıca heykeltraşları sizlere tanıtmaya çalışacağım.

KUZGUN ACAR

28 Şubat 1928 günü İstanbul’da dünyaya geldi. Yoksul bir çocukluk ve gençlik dönemi geçirdi. Sultanahmet Ticaret Lisesi’ni bitirdikten sonra 1948’de İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi heykel bölümüne girdi, Rudolf Belling’in öğrencisi oldu. Daha sonra Ali Hadi Bara ve Zühtü Müridoğlu’nun atölyesine geçerek öğrenimini onların yanında tamamladı.

Öğrencilik yıllarında Hadi Bara’nın sanat anlayışından etkilenerek soyut çalışmalara yöneldi ve soyut heykele tutku derecesinde bağlandı. 1953 yılında mezun olduktan sonra serbest çalışmaya başladı ve aynı yıl ilk kişisel sergisini düzenledi. Demir, çivi, tel ve ahşap malzeme ile heykeller üretti.

Çivilerle gerçekleştirdiği bir çalışması, 1961’de Paris Bienali’nde birincilik kazandı. Demir çivilerden kaynak yaparak oluşturduğu iki heykeliyle katıldığı bienalde ödülü kazanmasını sağlayan kişi ise jüride yer alan ve ibrenin Kuzgun Acar’dan yana dönmesini sağlayan ressam, heykeltraş Alberto Giacometti oldu. Bu birincilik, hayatında bir dönüm noktası oldu. Çünkü ödülle birlikte yabancı sanatçılar ayrılmış iki burstan birisini kazanmıştı. Kuzgun Acar, aldığı bursla Fransa’ya gitti. 1962 yılında Paris Modern Sanatlar Müzesi’nde sergi açtı, sergideki bir yapıtı ve iki deseni müze tarafından satın alındı.

2 Şubat 1976 gecesi atölyesinde bir bakır rölyef üzerine çalışırken beyin kanaması geçirdi ve 4 Şubat sabahı 48 yaşında dünyaya veda etti.

.        

Kuzgun Acar'ın Çivilerle yaptığı   ve   mutfak gereçleri kullanarak yaptığı masklar

Haftaya başka bir heykeltıraşımızı sizlere tanıtmaya çalışacağım. “ Güzel Sanat, insanın elinin, kafasının ve yüreğinin bir araya geldiği sanattır” der John Ruskin.

Hepinize keyifli okumalar ve mutlu bir hafta sonu diliyorum.

Sanatla kalın