Bu hafta Türkiye’de modern resmin kurucusu kabul edilen öncü bir ressamdan bahsetmek istiyorum. 2019’un Eylül ayında açılıp Ocak’ın 12’sine kadar, Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergilenen eserleriyle izleyicileri kendisine hayran bırakan Hüseyin Avni Lifij’den…

 Hüseyin Avni Lifij’in hayat yolculuğu büyük Çerkes sürgünü ile Soçi’den Osmanlı topraklarına sürülen ailesinin Samsun’a yerleşmesi ile başlamış bir bakıma. Avni Lifij 1886 yılında doğduktan bir yıl sonra aile İstanbul Rumelihisar’ına yerleşir. 15 yaşında Nafıa Nezaretinin Demiryolları Müdürlüğü'nde işe giren Avni Lifij, takip eden birkaç yıl boyunca Fransızca dersleri alır ve anatomi öğrenmek için "Mülkiye Tıbbıyesi"ne, boya tekniğini öğrenmek için de "Eczacı Mektebi"nin fizik ve kimya derslerine dinleyici öğrenci olarak katılır. Bu dönemlerde tanıştığı Fransızca öğretmeni İskender Ferit ve Mimar Henri Prost, küçük yaşlardan beri resim yapan Avni Lifij’e, resimlerini Müze Müdürü Osman Hamdi Bey’e göstermesini önerirler. Genç ressamın pipolu otoportresini beğenen Osman Hamdi Bey, bundan sonra yapacağı resimleri kendisine göstermesini ister.  Osman Hamdi, Avni Lifij’in pipolu otoportresini çok beğendiği için Şehzade Abdülmecit Efendi’ye gösterir ve Şehzade Abdülmecit Efendi, Avni Lifij’in bursla Paris’e gitmesini, dolayısıyla yurt dışında eğitim alarak sanatını ilerletmesini onaylar. Avni Lifij, İstanbul’da güzel sanatlar eğitimi almasına gerek duyulmadan, Şehzade Abdülmecid Efendi’nin sağladığı bursla, 1914 Kuşağı sanatçıları arasında Paris’e gönderilen ilk kişidir. Fransızcayı Paris’e gitmeden önce öğrenmeye başladığından, onun peşinden Paris’e gönderilen Sanayi-i Nefise mezunlarına Cormon atölyesinde çevirmenlik yaparak yardımcı olduğu, Lifij’in notlarından takip edilebiliyor.

Avni Lifij’in 20’li yaşlarında yaptığı ve kendisini 40’lı yaşlarında bohem bir ressam olarak tasvir ettiği ‘pipolu otoportre’si Türk resminin en ünlü tablolarındandır. Resim eğitimi almadan yaptığı bu portre, başında şapkası, ağzında piposu ve elinde şarap kadehi ile poz vermiş genç bir adamın otoportresidir. Dik ve kısık bakışları ve omzunda asılı duran yırtık çorapla ile bize bakan bu portre, dönem düşünüldüğünde belli ki bir tepkinin resmidir. Avni Lifij; elindeki şaraba, yırtık çoraba ve piposuna dikkat çekmek istemektedir.

Bu portresiyle eğitime gönderilen Avni Lifij’in eserleri incelendiğinde Paris’te ne öğrendiği açıkça görülmektedir: Kompozisyon bilgisi. Kısacık ömründe büyük boyutlu resimlerinin hepsini tamamlayamamış olsa da, çok figürlü eserlerinde, kompozisyon bilgisi kendisini göstermektedir.

Açık hava resimleri değerlendirilirken izlenimci olarak nitelendirilen Avni Lifij, manzara resimlerinde doğa olgusuna getirdiği kendine özgü yorumuyla da ayrılmaktadır. 

 

 

Paris’te atölyesine devam ettiği ressamlarla, İstanbul’a döndükten sonra da mektuplaşmaya devam eder ve yurt dışındaki yeni eğilimleri Türkiye’ye duyurmak amacıyla çok sayıda yazı kaleme alır. Avni Lifij, Paris dönüşünde Atatürk tarafından satın aldırılan ve bugün Cumhurbaşkanlığı Sanat Koleksiyonu’nda bulunan ‘Nef’i Devrinden bir Sahife’ adlı resmi, ‘gazete münekkitleri(eleştirmenleri)’ tarafından eleştirildiğinde, bu eleştirilere yanıt olarak görülen bir yazı yazar. Peyam-ı Sabah gazetesinde 27 Ağustos 1922’de yayınlanan bu yazısında, sanat eleştirmeninin ‘meslekten’ olması gerektiğini savunmaktadır.

Lifij’e göre bir sanatçı, hem sanat üretebilmeli hem de meslektaşlarının ne yaptığını toplumun anlayabileceği şekilde topluma anlatabilen biri olmalıdır. Bu bakış açısının 1914 Kuşağı ressamlarının tümü için geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Nurullah Berk, hem resim üreten hem de kendi çağdaşlarının yaptıklarını analiz eden metinler kaleme alabilen bir başka isimdir. Lifij’in kendisinin de resim üretmenin yanı sıra yazı yazmasının sebebi aynı düşünce biçimidir. 1914 Kuşağı sanatçılarının hem sanat üretip hem de sanatı topluma anlatma misyonunu üstlenmeleri, sonraki kuşaklarda pek karşımıza çıkmaz. Bu dönemde gördüğümüz birlikte ve sürekli sanat üretme ve sanatı topluma sevdirme gayreti, 1950’lere kadar devam etmiş olsa da bu tarihten sonra bireysel yaklaşımlar, çıkışlar ve çabalar söz konusu olur; Türkiye şartlarında eleştirmenlik ise bir sergi için şiirsel metinler üretebilme becerisine indirgenir.

Avni Lifij döneminin en yetenekli ressamlarındandır. Şiirleri, sanat yazıları ve dekoratif sanatları sokağa ilk taşıyan ressam olması açısından da çok önemli bir sanatçıdır. Teknik mükemmellik ve romantik duygusallığın ve bir takım kavramsal ikilemlerin bir arada resim yüzeyinde bulunabileceğini eserleriyle kanıtlamış, kendine özgü bir stil oluşturmuştur. Bütün bu sanat etkinliklerine 41 yaşında kalp rahatsızlığı sonucu vefat edene dek devam etmiştir.

Haftaya bir başka konuda buluşmak dileğiyle,

Sanatla kalın