Hakan Yılmaz, "Nar Ağacı’ndaki Umut…" başlıklı bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı...

 Yaşar Kemal’in “Hüyükteki Nar Ağacı” romanı ve Yılmaz Güney’in “Umut” filmi üzerine.   

Roman uçsuz bucaksız bozkırı, bozkır insanını ve onun umudunu; Umut filmi de arabacı Cabbar ve arkadaşı Hasan’ın garibanlığını ve hayallerini anlatıyor.

 Romanda Memet keçisini öteki köydeki Duran Efendi’ye satıyor. Hösük, Aşık Alim, Yusuf ile birlikte iş aramak için Çukurova’ya yola çıkıyorlar. Artık canlarına tak etmiştir yokluk. Ölüm yokluktan yeğdir. Sıtma yokluktan iyidir. Verem yokluktan iyidir. Yolda Memet çocuk da onlara katılıyor, yokluk onu da canından bezdirmiştir.

Memet’in daha önce çalıştığı çiftliğe varırlar. Memet, ablasını görür. Çiftlikteki adı sarı öküzlen çift süren Dutma Memet’tir. Çiftliğe ekin biçmeye gelirler. Abla ise yanındaki bir kadına, “ver şuna bir ekmek de gitsin” der. Bir oğlan, Sarı, Memed’i tanır. Bir o kalmıştır çiftlikte. Abla ötekilerin hepsini motorlar gelince kovmuştur. Ağa dutmaların hepsini toplamış, onlarla işinin olmadığını söylemiştir. Herkes de çiftlikten ayrılmak zorunda kalmıştır. Öküzlerin hepsi de satılmıştır. Ağa haber salıp, yeter gayrı sırtımdan geçindikleri diyor. “Otuz yıldır babalarının malı gibi sürüyorlar toprağımı, çıksınlar gayrı toprağımdan.” Herkes aç, perişan iş aramak için yollara düşüyor. 

Çiftlikten ayrılırlar. Çukurova’yı bir bir dolaşırlar. Çok şey görürler. Uğramadık köy, yalvarmadık ağa bırakmazlar. Ovada çok işsiz ırgat dolaşıyordur. Kendileri de aç ve yoksul. İnsanlar traktörler geldikten sonra birden değişmişler, bambaşka olmuşlardır. Ne yapacaklarını bilemedikleri bu makinalara adeta tapınmışlardır.

Yusuf’u sıtma tutar. Köyde karşılaştıkları yaşlı kadın, hüyükteki nar ağacının altında bir pınarın kaynadığını söyler. O pınarın suyu umuttur. Yolda Hacı adında bir adamla karşılaşırlar. Hacı, nar ağacının köylerine çok iyiliğinin dokunduğunu anlatır. Fakat ağaç kurumuştur. Memet, Hösük, Aşık Alim, Yusuf ve Memet çocuk yürümeye devam ederler. Umutları ve hayalleri kaybolmuştur. Nereye varacaklarını da bilemezler. 

Hüyükteki Nar Ağacı var mıdır, yok mudur, kurumuş mudur bilinmez.      

Umut Filminde Cabbar arabacıdır, faytoncu. Belediye eski arabaları kaldıracaktır. Cabbar, sürekli iyi bir atın, iyi bir arabanın hayalini kurar. Arkadaşı Hasan ise ona defineden söz eder durur. Filmde Hasan, Cabbar’a şunları söyler: 

İyi at, iyi araba para işi kardaş. Paran olunca her bir iş iyi olur. Paran olunca kebap yen, tatlı yen, şarap içen. İyi yataklarda yatarsın. Parası olunca adam kuvvetli olur, evi, avradı olur. Evinde tenceresi kaynar, çocukları olur. Paran olmadı mı iyi değil, dünyada senden kötüsü yoktur. Her yerden kovarlar seni. Fakirin yüzü soğuktur. Niye soğuktur Cabbar kardaş? Parası yoktur da ondan. Mesela kış gününde, en soğuk vaktinde, cebinde para olsa üşümezsin. Hamamdaymış gibi terlersin. Amma velakin paran olmadı mı, yaz gününde üşürsün. Neden? Çünkü para adamı sıcak tutar. 

Cabbar’ın faytonuna bir araba çarpar ve atı ölür. Hasan ile birlikte define peşine düşerler. Bir hocaya okuturlar. Gece gündüz kazıp dururlar. Fakat sonunda eliboş dönerler. Cabbar, “çocuklar açtır şimdi, bir ay geçti, yolumu gözlerler” diye sayıklayarak çıldırır.    

Filmde denildiği gibi fakirin yüzü soğuk. Romanda Aşık Ali de, “zengini kim olsa sever, iş fıkarayı sevmekte” diyor. 

İş fıkarayı sevmekte ve şu hayaya kimseyi hakir görmemekte.