Afyon Postası yazarı Hakan Yılmaz, "Gel, bir nefes ol…" başlıklı bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı...

Nefes üflenir seher yelinde ruhuna,

Kızıllıkta kan gelir yüzüne, 

Kaynar, sevinçle, aşkla dolar yüreğin,

Uçar gider, kaybolur bütün bedenin, 

Arınır, sırlanır, büyülenir de ruhun, 

Bütün dünya ruhun olur. 

Tan yeri ağarıyor, şafak sökmek üzere. Seher vaktinde, seher yelinde varlık ve yokluk iç içe. O kızıllıkta, inceden bir yel eser, içimizi titreten, üşüme değildir, sevinçtir, coşkudur gelen. Göklerin tekmil ışığı insanın içine dolar. Tene değen yel, hem varlığı hem de yokluğu getirir. Bir varoluş ve yok oluşu. Vardan ve yoktan ziyadedir seher vakti ve esen seher yeli. 

O seher yeli, nefesin olur.  

Buğday, Semih Kaplanoğlu'nu filmi. Filmde Erol Erin ve Cemil Akman tohum genetiği uzmanıdır.

Cemil Akman’ın kızı  Tara Erol Erin’e şunu sorar: NEFES Mİ, BUĞDAY MI? 

Erol Erin “buğday” der. 

Burada yönetmen bir alıntı yapıyor. Hacı Bektaş-ı Veli Yunus Emre’ye “Buğday mı istersin, himmet (nefes) mi?” diye sorar. Erol Erin de Yunus Emre gibi soruya “buğday” cevabını veriyor. Burada bir alıntı yapılıyor:

Yunus Emre, Hacı Bektaş’dan buğday ister. Ona dağdan alıç toplayıp götürür. Hacı Bektaş, Yunus’taki ruh inceliğini görür ve ona buğday yerine nefes vermek ister. Yunus, nefesin manasını ve değerini o zamanlar bilmediğinden “nefesi ne yapayım bana buğday gerek” der. Hacı Bektaş da, “getirdiğin alıcın her tanesine bir nefes vereyim” der fakat Yunus bunu kabul etmez ve öküzünün götürebileceği kadar buğday yüklenir. Yunus köyden biraz uzaklaşınca aklı başına gelir, döner gelir, nefesi ister. Hacı Bektaş da “artık bu iş burada olmaz. Biz onun anahtarını Tapduk Emre’ye verdik. Varsın nasibini ondan alsın” der.

Filmde Cemil Akman şunları söyler: “Bir hakikat ehline göre, varlığın özü buğday tanesidir. Üstat buğdayın üzerindeki çizgiden bahseder. Bu çizgi Elif harfidir. Elif hem ayırır hem birleştirir. Dişi ile erkeği, ruhla bedeni, batın ile zahiri ayırıyor. Buğdayın sırrı bu çizgide yatar. Bu aynı zamanda aşk çizgisidir. Her şeyi birleştiren çizgi. Kainatta ne varsa, hepsi insanda mevcut. Ayrılık gayrılık yok.” 

Erol Erin: Yani insanda her varlıktan bir nüve mi var, bunu mu diyorsunuz?

Cemil Akman: Tüm kainat insandır. 

Erol Erin: Her şeyde de insandan bir parça var. 

Cemil Akman: Evet, insan parçacığı. Üstadım, “canlı cansız her şey ne yapıp edip insan olmak ister” der. Cemil Akman’ın sözlerinde tasavvuftaki Vahdet-i Vücud anlayışını görüyoruz. Evrendeki bütün varlıklar ve tüm evren Tanrı'nın birer yansımasıdır. İnsan küçük alemdir. Kâinatta ne varsa, Allah insanın hakikatine onu öz olarak yerleştirmiştir. Alemde ne varsa, insanda nümunesi vardır. "Sen kendini küçük bir cisim sanırsın, ama en büyük âlem sende gizlidir." 

Cemil Akman bir karıncanın buğday tanesini yuvasına taşıdığını görüyor. Yuvanın çevresini çiziyor, bir daire oluşturuyor. İçine de küçük daireler çiziyor ve kazıyor. Daireleri çizgi ile birbirine birleştiriyor. Ayrıca yıldız ve ayı çiziyor. Kazdığı bir delikte buğday tanelerini buluyor. Ve “nefes” diyor. Erol Erin NEFES Mİ, BUĞDAY MI? sorusuna buğday diye karşılık vermişti. Filmin sonunda nefes diyor. Yani nefes; ilahi aşk ateşiyle yanıp tutuşan kalbin atışıdır. Kalbin bütün ruhani güçleriyle, aşkla Allah’a yönelmesidir. Manevi feyizdir, lütuftur, irfani bilgidir. 

Nefes üflenir seher yelinde ruhuna, bu Rahman’ın nefesi, varlığın nefesidir. 

Nefes, evrenin, yaşamın başı ve sonu. Bir nefes alırız, bir nefes veririz. 

Her nefes Yaradan’ı solumaktır.