Hakan Yılmaz, "Merhametimiz Yorgun!" başlıklı bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı...

Merhametimiz Yorgun!

Merhamet yorgunluğu (compassion fatigue) kavramı ilk kez hemşire Joinson tarafından kullanılmış. Kavram; travmatik stresi doğrudan yaşayan insanlara yardım ederken, dolaylı olarak geçirilen travmanın duygusal etkisi olarak açıklanmış. Bu durumda bakım verici başkaları ile empati kurmakta zorlanıyor. Bakım verme isteği ve enerjisi azalıyor. Bu yüzden fiziksel, duygusal, sosyal ve ruhsal anlamda tükenmeye başlıyor. Tıp alanında ortaya çıkan bu durum, hayatımızın birçok alanında görülüyor.   

Merhamet yorgunluğu tükenmişlik sendromuna benzetilebilir. Fakat iki yaşantı birbirinden farklı. Tükenmişlik, duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarıda azalma gibi sonuçları olan psikolojik bir sendrom. Merhamet yorgunluğu ise duygusal tükenmenin tam tersi. Daha yüksek bir acı duygusu ile kişiyi travmaya doğru götürüyor. 

Merhamet yorgunluğunda bireyler duygusal olarak kendilerini; tükenmiş, ilgisiz, huysuz, duyarsız, kaygılı, motivasyonu düşük, odaklanamaz, aşırı hüzünlü ya da aşırı mutlu olarak görüyorlar. Sosyal olarak ise yalnız kalma isteği, sosyallikten kaçma, tepkisiz kalma, vurdumduymaz olma, yardımdan kaçınma, acıyı paylaşmama gibi davranışlarda bulunuyorlar. 

Sürekli olarak sosyal medyaya maruz kalıyoruz. Sosyal medya paylaşımlarında her şeyin gösterilmesi söz konusu. İnsanlar her olup biteni en ayrıntısına kadar gözümüze sokuyorlar. Sürekli felaket fotoğraflarını ve görüntülerini, buna bağlı olarak acıyı en dibine kadar görüyoruz. Bunları her daim görmek bir zamandan sonra duyarsızlığa, empati yoksunluğuna, tepkisizliğe ve yaşanan acıları, felaketleri görmemeye, görmek istememeye yol açıyor. İnsanın yaşadığı bir acıyı en ayrıntısına, insanın özeline girerek paylaşmak, bir süre sonra görmek istememeyi de beraberinde getiriyor. Bu da bizi duyarsızlaştırıyor. Bir tıkla, bir acıyı paylaşmak bizi duyarlı kılmıyor. Ve bir de bunları her zaman paylaşmak içimizdeki empatiyi de yok ediyor. Acıda bile görme açlığı ve gösterme arzusu yaşıyoruz. Sonunda yoruluyoruz. Bu acıda da böyle, sevinçte de böyle maalesef. 

Merhamet insanın en içten duygusu. İnsanca yaşamanın temeli. Maalesef merhametimiz yorgun. Çünkü her acı paylaşılıyor. Paylaşıldıkça her acı en dibine kadar, acı da kalmıyor, merhamet de. 

Gördükçe körleşiyoruz, 

göründükçe kayboluyoruz, tükeniyoruz. 

 Ve bizler yaşamadan yoruluyoruz. İnsanca duygularımızı kaybediyoruz.