Sanatçıların yaratım süreçleri düşünüldüğünde, bir  kelimenin devamlı olarak yanlış kullanıldığını düşünüyorum. O kelime “ilham". İlham kelimesi sanatçıların yaşamları, eserleri söz konusuyken çok kullanılıyor. Sanatçı ilham gelmeden yapamaz, eser üretemez gibi algılanıyor. Sanatçıların yaratıcılıkları ile ilgili genel kanı, zihnen eserleriyle meşgul olmadıklarında dahi, bir anda sanki elektrik akımına tutulmuşçasına, ilham geliverdiği yönünde. Oysa ki sanatçıların yaşamları, özgün eserler üretmeleri, yaratıcılıkları, tamamen öz disiplin ve kendi oluşturdukları rutinler üzerine kurulu. Sanılanın aksine gerçek, bir anda ilhamın geliverdiği düşüncesinin çok dışında. Ancak disiplinli, plânlı ve sürekli bir çalışma ile özgünlüğün ve yaratıcılığın kapıları açılabiliyor. Sanatçı devamlı çalıştığı zaman eser üretiyor ve bu sürecin kendisi yaratıcılığını besliyor. 

Mason Currey'in “Günlük Ritüeller" kitabı bu konudan bahsediyor. Eserleriyle tanıdığımız sanatçıların, eserlerini oluştururken günlerini nasıl planladıkları kısa ve vurucu örneklerle anlatılmış. Geçmişten günümüze ikiyüzün üzerinde sanatçı, düşünür ve bilim insanının yaşamı örnek olarak verilmiş. Biz de tanıdığımız bir kaç sanatçının yaşamını ve günlük planlarını kitaptan birlikte inceleyelim:

Haruki Murakami

“Murakami sabah dörtte kalkıp kesintisiz beş-altı saat çalışıyor. Öğleden sonraları koşuyor ya da yüzüyor ( ya da her ikisini birden yapıyor), günlük işlerini hallettikten sonra okuyup müzik dinliyor. Yatma saati ise dokuzdur. The Paris Review'e,” Her gün hiç aksatmadan bu rutini sürdürüyorum” demişti 2004’te. “Tekrar etmek başlı başına önemli bir şeydir, bir tür hipnotizmadır. Daha derin bir halet-i ruhiyeye geçebilmek için kendimi hipnotize  ediyorum.”

Joan Miró

“Miró: The Life of a Passion adlı kitabında Lluis Permanyer, sanatçının 1930’ların basında karısı ve küçük kızıyla birlikte yaşadığı Barcelona'daki günlük rutinini şöyle tarif ediyordu:

Sabah altıda kalkar, yıkanır   kahvaltı niyetine kahve içip birkaç dilim ekmek yerdi; yedide atölyesine gidip on ikiye kadar kesintisiz çalışırdı; on ikide çalışmayı bırakıp bir saat boyunca boks ya da koşma gibi kuvvetlendirici bir egzersiz yapardı; saat birde basit ama iyi hazırlanmış bir öğle yemeğine oturur, yemeğin finalinde bir kahve ve üç tane sigara içerdi; ardından “Akdeniz yyogasını"yapar, sonra sadece beş dakikalığına kestirir, saat ikide bir arkadaşını ağırlar, iş meseleleriyle ilgilenir ya da mektup yazardı; saat üçte atölyesine döner, sekizdeki akşam yemeğine kadar orada kalırdı. “

George Gershwin

“Gershwin genellikle sabahın ilerleyen saatlerinde işe koyulur ve gece geç saatlere kadar, günde on iki saat hatta bazen daha uzun süre çalışırdı. Yumurta, kahve, kızarmış ekmek ve portakal suyundan oluşan bir kahvaltıyla güne başlar, ardından pijaması, sabahlığı ve terlikleriyle piyanosunun başına oturup hemen beste yapmaya koyulurdu. İlham unsurunu ciddiye almazdı; eğer ilham perisinin gelmesini beklerse yılda ancak üç şarkı besteleyebileceğini söylerdi. Her gün çalışmak daha iyiydi. Gershwin, “ Boksörler gibi şarkı yazarlarının da her zaman antrenman yapması gerekir.” derdi .”

Örneklerde de gördüğümüz gibi sanatta yaratım süreci, öz disiplin ve süreklilik içeren  günlük planlama yani rutin ile beslenmektedir. Sanatın her alanında, sanatçılar ancak bu şekilde kendileri için belirledikleri hedefe ulaşabilmektedirler.  

Sanatın her zaman hayatınızda olmasını dileğimle,

Sanatla kalın