Hakan Yılmaz, "Kul Ahmet’in Ceketi" adlı bir yazı paylaştı, işte o yazı...

Barış Abi bir Anadolu ozanı, dervişi. Özü sevgi ve hoşgörü. Ve dünyayı, evreni bir bütün olarak kucaklıyor. İnsana, insanı söylüyor, ona kendisini hatırlatıyor. İnsanca yaşamayı…  

Mahallede herkes gömlek giyerken, Kul Ahmet bir gün ceket diktirir. Herkes gömlek giyerken Kul Ahmet ceketiyle gezer. Eskiden dervişler ölüm, bu dünyanın gelip geçiciliği aklından çıkmasın, herkes de bu hakikati hatırlasın diye kefenlerini sırtında taşırlar. Kul Ahmet de kefenini yani ceketini sırtında taşıyor.

Kul Ahmet erken yatıyor ve “sabaha ya kısmet” diyor, erken kalkıyor ve “ya nasip” diyor. Kısmet ve nasip. Kısmet, olma ihtimali kadar, olmama ihtimalide olan olaylarda söyleniyor. Nasip ise olacak fakat nasıl ve ne zaman olacağı belli olmayan olaylarda dile getiriliyor. Sabaha ya kısmet derken, uyuyup da bir daha uyanamamak var. Sabah kalktığında ya nasip demesi ise rızkını kazanmak için çalışmaya başlamasını ve bakalım ölüm bugün kimin kapısını çalacak sorusunu ifade ediyor. Tabi onun kısmet ve nasip sözlerini mahallede kimse anlamıyor. Şarkının sözleri bu kadar ince ve anlamlı düşünülerek yazılmış.   

Bir gün bir yoksul ölüyor mahallede ve herkes üzülüyor. Fakat mahalleli kefen parasını bulamıyor. Kul Ahmet “yalan dünya” diyor ve çıkarıp ceketini garibin üstüne örtüyor, cenazesini kaldırıyor. Sonunda herkes ya nasip ya kısmetin ne demek olduğunu anlıyor. Kul Ahmet, Ahmet Bey, ceketi de Ahmet Bey’in ceketi oluveriyor. Ahmet Bey'in ceketi ibreti alem oluyor. Meğerse tüm keramet ceketteymiş. Şarkının sonunda Barış Abi, Barış'a sorar isen sen bu yolda devam et Ahmet diyor.

Barış Abinin gösterdiği bu yolda, Kul Ahmet gibi sevginin, hoşgörünün, özverinin ve insanca yaşamanın yolunda yürümeye devam edelim…