Afyonkarahisar’ımızda 2020 Sevgi Yılımız ilan edilmesini de gözeterek Selamla Başlamak istiyorum yazıma. Selam olsun aileme, selam olsun akrabalarıma, selam olsun arkadaşlarıma, selam olsun dostlarıma, selam olsun tüm tanıdıklarıma ve selam olsun saygı değer okurlarımıza.       

27 Mart 2020 Dünya Tiyatrolar gününde ilk defa canlı canlı Tiyatro seyredip, Dünya Tiyatrolar gününü kutlayamasak ta hayata anlam katan , bizi bize anlatan en güzel Sanatlardan olan Tiyatroyu unutmamız mümkün değildir. Biliyorum ki hepimiz evde kalıp 14 Altın Kurala harfiyen uyarsak hep birlikte Corona Virüsten kurtulacağız. Nice nice Dünya Tiyatrolar Gününü hep birlikte kutlayacağız.

 

            Aslında hayatımıza baktığımız zaman tiyatro değil midir? Bir güleriz bir ağlarız zaman geçer ve bakarsın sahneler kapanır ve insan hayata gözlerini yumar. Dünyada 27 mart tiyatrolar günü olarak kutlanmaktadır ve ülkemizde de her yıl çeşitli etkinlikler kutlanır.

 

            27 Mart Dünya Tiyatro Günü 1961'de Uluslararası Tiyatrolar Birliği (International Theatre Institute) tarafından ilan edilmiştir. Her yıl 27 Mart günü ITI merkezleri ve dünya çapında tiyatro grupları tarafından kutlanmaktadır. Pek çok ulusal ve uluslararası etkinlik kutlamalarda yer almaktadır. En önemli etkinliklerden biri, dünya çapında başarı kazanmış bir tiyatro oyuncusu, yönetmeni veya yazarın yazdığı evrensel bildirgedir. İlk bildirge 1962'de Jean Cocteau tarafından yazılmıştır. Jean Cocteau ilk bildirgenin yazarıdır. 1993'te Venezuela ITI Merkezi 1962'den 1993'e kadar yayınlanan tüm bildirgeleri biri özgün dillerinde, diğeri İspanyolca olmak üzere iki antoloji halinde yayımlamıştır. Uluslararası Bildirge'nin yanı sıra, ITI dünyanın hemen her yerinde büyük gösteriler ve festivaller düzenlemektedir.

 

            UNESCO Dönemin ITI başkanı olan Arvi Kivimaa tarafından önce Helsinki, sonra da Viyana’da yapılan 9. ITI Konferansında ortaya atılan ‘tiyatrolar günü’ fikri, İskandinav ülkelerinden gelen desteğin de etkisiyle hayata geçirildi. Kabul edilişinden sonra her yıl, Paris’te 1962 tarihli Uluslar Tiyatrosu’nun (Theatre of Nations) da açılış günü olan 27 Mart günü, ITI’nin şu an sayısı 100’ü bulan dünya çapındaki merkezlerinde çeşitli etkinliklerle kutlanmaya başlandı.

 

            UNESCO tarafından kurulan ITI'nin "Sahne sanatları bağlamında, dünya çapında bilgi ve uygulama alışverişini arttırmak, gelişim sürecinde sanatsal yaratıcılığın ve üretimin gerekliliği konusunda toplumsal bilinci uyandırmak, insanlar arasındaki barış ve dostluğun sağlanması ve artmasını gerçekleştirmek adına karşılıklı anlayışı geliştirmek, UNESCO'nun hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunmak" gibi hedefleri, Dünya Tiyatro Günü'nde bir kez daha hatırlatılmaktadır. Her yıl tiyatro ve tiyatroyla ortak çalışan diğer sanat disiplinlerinden gelen üstün başarılı bir sanatçı bu gün için bir konuşma yapmaya davet edilmektedir. Uluslararası Bildirge olarak görülen bu konuşmanın metni 20'den fazla dile çevrilmekte, pek çok gazetede yayınlanmakta ve dünya üzerindeki pek çok tiyatro grubunun oyunundan önce okunmaktadır. Pek çok televizyon ve radyo kanalı bu bildirgeyi beş kıtanın her köşesindeki dinleyicilere ulaştırmaktadır.

Dünya Tiyatro Günü tiyatro dünyasındaki insanlar için sahne sanatlarının insanları bir araya getirici gücünü kutlamak, seyirciyle daha iyi bir iletişim kurmak ve insanlar arasındaki anlayış ve barışı arttırmak için bir fırsat olarak görülmektedir. Dünya Tiyatro Günü'nde yapılan etkinlikler, uluslararası işlevlerinin yanı sıra ulusal ve bölgesel tiyatro gruplarının bir araya gelmesinde de rol oynamaktadır.

Tiyatro sözcüğü Yunanca’da “seyirlik yeri” anlamına gelen “theatron”dan türetilmiş, dilimize İtalyanca’daki “teatro” sözcüğünden geçmiştir. Tiyatro, duyguların ve olayların oyuncular tarafından hareket ve konuşmalarla bir sahnede, seyirciler önünde sergilenmesi amacıyla hazırlanmış gösterilerdir. Tiyatro da diğer sanatlar gibi dinsel törenlerden doğmuş, sonra dinden bağımsızlaşarak sanatlaşmıştır. Kökeninde, ilkel insanın doğa olaylarını kendi bedensel hareketleriyle simgesel olarak temsil etme çabaları yatar. Günümüzdeki anlamıyla çağdaş tiyatronun tarihi, eski Yunan’da bağ bozumu tanrısı Dionysos adına yapılan dinsel törenlere dayanmaktadır.

Tiyatro, Eski Yunanistan’da uzun süre “agora” (alan) adı verilen meydanlarda oynanmıştır. Oyuncular oyunlarını yerden yarım metre kadar yükseltilmiş bir set üzerinde gösterirler, seyirciler de onların çevresinde halka olarak toplanıp seyrederlerdi. Oyunlar ilgi görüp tiyatro yazan büyük şairler ortaya çıktıktan sonra “amphitheatron” denilen, basamaklı büyük sahneler yapılmıştır. Açık hava tiyatrosu olarak 20. yüzyılda yeniden ele alınan bu çeşit tiyatrolara, bugün Anadolu’nun birçok yerinde rastlanır. En görkemli olanlarından biri de Antalya’daki Aspendos Antik Tiyatrosu’dur. O çağdaki tiyatronun henüz edebiyatı yoktu. Oyuncular, ya ustalıklarına güvenerek bir tür doğaçlama oyun sergilerlerdi ya da kendilerinin düzenledikleri oyunları oynarlardı. Piyes yazarlarının ortaya çıkışı, tiyatronun az çok düzenli hale gelişinden sonradır.

Türk toplumunda ise Tanzimat’a gelene kadar geleneksel tiyatro başlığı altında genellikle kukla, meddah, Karagöz, orta oyunu ve köy seyirlik oyunu gibi gösteri türleri yer alıyordu. Şarkı, dans ve söz oyunlarına dayanan geleneksel tiyatro, güldürü öğesi ön planda olan, genellikle sahnesiz ve doğmaca bir tiyatroydu. Bunlardan seyirlik köy oyunlarının kökeni ise tarih öncesi bolluk törenlerine ve ilkel inançlara uzanır. Tanzimat’la birlikte toplumsal yaşamın yanı sıra sanatta, özellikle tiyatroda da Batılı bir anlayış benimsenmişti. Türk Tiyatrosu’nun ilk eseri, 1860 yılında Şinasi tarafından yazılan ve tek perdelik bir komedi olan “Şair Evlenmesi”ydi.

İstanbul’da ilk yerli tiyatro topluluğunu kuran Güllü Agop, Tanzimat’ın getirdiği olumlu hava içinde yetişmiş ve ilk adı “Asya Kumpanyası” olan topluluğa “Osmanlı Tiyatrosu” adını koyarak, Müslüman nüfusun daha yoğun olduğu İstanbul yakasındaki Gedikpaşa Tiyatrosu’nda temsiller vermeye başlamıştır.

Cumhuriyet döneminde, tiyatroda Batı modelini benimseyen Türkiye, gerek tiyatronun kurumsallaşması gerekse oyun yazarlığının gelişmesi bakımından önemli atılımlara sahne oldu. Tiyatroyu Türkiye’de çağdaş bir sanat alanına dönüştürme yolunda ilk büyük katkı ünlü tiyatro ve sinema adamı Muhsin Ertuğrul‘dan geldi. 1927’de Darülbedayi’nin başına geçen Ertuğrul, yerli yazarları yüreklendirmesiyle; izleyiciye sunduğu çağdaş çeviri oyunlarla; sahneleme, oyunculuk ve dekor kullanımında güncel anlayışı yerleştirmesiyle; yetişmelerine katkıda bulunduğu kadın ve erkek oyuncularla bugünkü Türk Tiyatrosu’nun temellerini attı.

1940’lardan 1970’lere kadar gerek devlet eliyle gerekse özel tiyatrolarca büyük gelişme gösteren Türk Tiyatrosu, ne yazık ki 1970’lerin ortalarında televizyonun toplum hayatına girmesi ve yaşanan siyasal olaylar sonucunda sarsıntıya uğramıştır. Bu dönemde pek çok özel tiyatro kapanmış, yeni açılanların bir bölümü de başarılı olamamıştı. 1980’lerin ortalarından bu yana tiyatrolar yeniden bir canlanma dönemine girmiştir.

Tiyatro oyunculuğu özel eğitimi gerektiren bir meslektir. Tiyatro öğretimi konservatuar denilen okulda yapılır. Tiyatro; yazarların dram, komedi, trajedi türünde yazdıkları eserlerin sahnede oynanması sanatıdır. Tiyatro gösteri sanatı olarak tanımlanır. Belli başlı türleri şunlardır:

Komedi: Oyunların, insanların, durumların gülünç yönlerini gösteren bir tiyatro yapıtıdır. Komedinin belli başlı türleri şunlardır:

Vodvil, hareketli, eğlenceli bir konuya dayanan, içinde şarkılar bulunan hafif güldürüdür.

Fars, olayların aşırı abartıldığı, taklitlerin sık sık tekrar edildiği bir komedi türüdür.

Trajedi: Konusunu tarih, ya da efsanelerden alan acıklı sahne yapıtıdır.

Dram: Yaşamımızda var olan umudu, sevinci, acıyı, bir arada sunan tiyatro oyunudur. Dram şiir ve düz yazı ile yazılabilir.

Tiyatrolar; devlet tiyatroları, halk tiyatroları, bulvar tiyatroları, açık hava tiyatroları ve şehir tiyatroları gibi isimlerle anılır. Tiyatro yaşamın bir parçasıdır. Yaşamı sergiler. Yaşama sevincini yaratır. Geçmişi, günümüzü, geleceği anlamamıza yardımcı olur. Tiyatro; Sorunlarımıza ışık tutar. Tiyatro, insanlar arasında halkın içinden doğmuş bir sanattır. Tiyatro hep iyiden, güzelden hoştan yana olmuştur. Tiyatro insanları eğitir. Eğitirken düşündürür. Tiyatro insanlara beraber gülmek, beraber ağlamak, beraber düşünmek gibi insanca duygular aşılar.

Mektepli Tiyatro Sanatçıları yanı sıra alaylı dediğimiz doğuştan yetenekli anında doğaçlama yapan Tiyatro Sanatçılarımızda vardır. Bizim için Tiyatro Sanatçılarımızın hepsi, Tiyatroya gönül veren, destek olan herkes kıymetlidir. Çünkü Tiyatroyla uğraşan insanlardan kimseye kötülük gelmez, etraflarına güzellik saçarlar. Afyonkarahisar Sosyal Yaşamı Geliştirme Derneğimizde de Tiyatronun öneminin bilinciyle hareket etmekteyiz. Dernek kurucularımız, yönetim kurulumuzdan namı değer “YAREN” Muzaffer KIYMIK, Senem BACAK’ın da aramızda olması, Kültür Bakanlığı Mahalli Sanatçımız Kıymetli Hocamız Ömer YARŞİ ile olan gönül birlikteliğimizde Tiyatroya olan sevgimizi daha da arttırmaktadır.     

İhsan AKAR, Ali ÇAKALGÖZ, Hasan Hüseyin ELMAS , Seyhun SERTAN, Faruk KILINÇ, Yusuf AGUNSOY, Mehmet YETERE, Ercan KUBAŞ, Hayrettin ÖZKILINÇ, Metin KAYACAN, Onur YALÇIN, bize de liseli yıllarımızda Tiyatroyu sevdiren Veli CENGİZ hocamız ve burada tek tek isimlerini sayamasam da Afyonkarahisar’ımızda Tiyatronun yaşanmasına, yaşatılmasına hizmet eden tüm Sanatçılarımıza, Afyon’da özel Tiyatroları da sevdiren Ömer MAZİ, Huriye MAZİ’ye, Cafe Life, Resus Sanata, Afyonkarahisar Belediyemiz Şehir Tiyatrosuna ve Afyonkarahisar İl Kültür Müdürümüz Mehmet TANIR ve ekibine, Afyonkarahisar Valiliğimize de teşekkürlerimizi sunarız.   

İlk okullu yıllardan itibaren Ankara’da İlk Tekin İlk okulunda, İnönü Lisesinde, Afyon Lisesinde, İstanbul Üniversitesinde de Tiyatro çalışmalarımızda bana desteklerini esirgemeyen tüm Tiyatro Hocalarımıza ve ekip arkadaşlarıma da bana Tiyatroyu sevdirdikleri için şükranlarımı sunarım. Bu dönemde de en azından evde ne yapsam diyenlere İnternetten Tiyatro izlemelerini, kendi kendilerine Tiyatro çalışmaları yapmalarını, Tiyatro skeci yazım denemeleri gerçekleştirmeyi tavsiye ederim. Bugün benim canım kızım Dr. Büşra Seçil SEÇEN’in doğum günü. Benim canım kızım, can kurtaran oldu. Corona Virüs mücadelesinin canla başla yapıldığı şu günlerde Sağlık camiasına yaptığı hizmetlerle bir kez daha iyi ki benim evladım dedirttirdi.   Yine canım oğlumda bu hassas dönemde sorumluluk sahibi olarak örnek davranışlarıyla beni gururlandırdı. Tiyatro vazgeçilmez tutkum. Evlatlarımsa en büyük kıymetlilerim. Canıma can katanlarım. Allah benim ve hepimizin evlatlarına uzun ve sağlıklı ömürler versin. En güzel kutlamaları yapabileceğimiz, güzel günleri görebilmek için bu gün hep birlikte zorunlu olmadıkça kızımın da tavsiyesine uyup evde kalalım. Hayat eve sığar. Oynamak istediğimiz Tiyatroyu kendimiz seçebiliriz. En güzel oyunları oynayabilmek için hayatta kalmayı tercih edebiliriz. Kendimiz seviyorsak, evlatlarımızı seviyorsak, vatanımızı, milletimizi, insanlığı seviyorsak evde kalalım, 14 Altın Kuralı uygulayalım. Corona Virüsten korunalım. Kimsenin mağdur olmasına sebep olmayalım. Bizim için gecesini gündüzüne katarak mücadele eden hekimlerimize, tüm sağlık çalışanlarına evde kalarak destek olalım. Hepinize tüm sevdiklerinizle birlikte sağlıklı mutlu günler diliyorum.