Emek en kutsal değerdir. Emeksiz sermaye olamaz. Taşlardan sanat eserini, abideleri yaratanlarda emek verenlerdir. Çalışan, üreten, alnının teri ile helal kazanç sağlayan emekçiler hepimizin başının tacı olup, ülkemizin de en sağlam mayasıdır. Evimizde, işimizde, ülkemizde ve tüm dünyada emek verenler olmasa bir adım dahi ilerleyemez, hep birlikte aç kalırız. Bu nedenle 01 Mayıs Emek ve Dayanışma günü son derece önemli olup, mutlak surette anlam ve önemine yaraşır şekilde anılmalıdır.

Aslında işçi emek veren olduğu gibi, iş verende bir emek verendir. İşçi işveren ne kadar bir birini anlar, ne kadar bir birine değer verirse, el ele, omuz omuza dayanışma içerisinde hareket ederse o kadar başarı olur. Hem işçi hem de iş veren birlikte kazanır. Aslında işçi ve iş verenin menfaatleri de aynı doğrultudadır. Beraberce emek vererek, çalışarak, üreterek başarılı olabilirlerse sonuçta hep birlikte mutlu güzel günlere ulaşırlar. Denge kurulamazsa bir tarafın çökmesi diğer tarafında çöküşüne sebep olur. Sağlıklı mutlu günlere birlik, beraberlik ve dayanışmayla ulaşılabilir.

 İşçi demek sadece beden gücü ile çalışan kişi demek değildir. Fikir gücü ile, beyin gücü ile çalışan emekçiler de vardır. Bende benim gibi avukatlık, arabuluculuk yapan meslektaşlarımın da birer emekçi olduğunu düşünüyorum. Zira bizlerde ekmeğimizi bir fiil çalışarak alnımızın teri ile helal kazanç sağlayarak temin ediyoruz.

İş veren olmazsa işçi olmaz, işçi olmazsa iş veren olmaz. İşçi işveren arasında güzel diyalog kurulur, ne kadar çok bir birlerini sevip sayarlarsa, severek saygı gösterirlerse o kadar gururlu,sağlıklı ve mutlu olurlar. Hiçbir iş veren görevini layığı ile yapan işçisini kaybetmek istemez. Hiçbir işçi de hakkını gereği gibi aldığını düşündüğü işini kaybetmek istemez. İşsiz kalmak, evine ekmeğini götürememek, başkasına muhtaç durumda kalmak bir insan için en büyük züldür. Herkes şerefi ile onuru ile kazanıp ayaklarının üzerinde durabilme hakkına sahip olmalıdır.

01 Mayıs aynı zamanda bahar bayramıdır. Güneşli güzel günlerin müjdecisidir. İşçi işveren el ele verip gerçek bir dayanışmayı sağlarsa onlar için her daim bahar yaşanır. Güneşin aydınlık güzel yüzü görülür.

1800’lü yıllarda Sanayi Devrimi ile birçok işçi için çalışma koşulları dayanılmaz bir hal almıştır. İlk dönemlerde 14-16 saat arasındaki çalışma saati 12 saate düşürmek için işçiler ve emekçiler büyük bir mücadele başlattı. Marx İşçi mücadelesinin etraflıca işlendiği Kapital adlı eserinde” sanayi inkılabı ve makineleşme ile beraber ahlakın, yaşın, cinsiyetin, gecenin ve gündüzün bütün sınırları yıkıldı.” Diyerek işçi sınıfının mücadelesine dikkat çekiyordu. 40 yaşına gelmeden birçok işçi sefil koşullar içinde ölüyordu.

İngiltere’de 13 yaş altı çocuklar için sanayinin 4 kolunda çalışma saatleri 12 saat ile sınırlandırıldı. 1848 yılında Fransız İşçi sınıfının Fransız Devrimi ile birlikte kazandığı 10 saatlik iş günü hakkı iç savaştaki yenilgi ile ellerinden alınarak yasa ile 12 saate çıkarılmıştır. Benzeri gelişmeler İngiltere’de de yaşandı. 1 Mayıs 1848 yılında İngiltere’de 10 saatlik iş günü yasası kabul edildiyse de, Avrupa’daki işçi devrimlerinin yenilmesinden güç alan burjuvazi bu yasayı uygulamamıştır. İlk kez 21 Nisan 1856 yılında Avustralya’nın başkenti Melbourne şehrinde taş ve inşaat işçileri Melbourne Üniversitesinden Parlamento evine kadar yürüyüş düzenlediler. Günde 8 saat iş günü yasasını kabul ettirdiler.

Avrupa’daki işçi hareketleri ABD’ye de sıçradı. 1860 yılında Amerika Sanai üretiminde 4. Sırada idi. 1890’lı yıllarda 1. Sıraya yükseldi. Bu sanayileşme işçi sınıfının hızla artmasına yol açmıştı. 20 Ağustos 1866 yılında Baltimore’da Ulusal Çalışma Birliği kongresinde Amerikalı işçiler 8 saatlik çalışma yasasının kabul ettirilmesinin bir zorunluluk olduğu kararını alırlar. Aynı yıl Cenevre’de toplanan 1. Enternasyonal’de de aynı karar benimsenir. 1877 yılında Amerika tarihinde görülen en büyük grev patlak verir. Baltimore ve Ohio eyaletlerinde demir yolu şirketi krizi bahane ederek işçi maaşlarını %10 düşürmüştür. Bunun üzerine birçok eyalette eylemler yaşanır. Onlarca kişi yaralanır ve ölür. 10 maden işçisi gizli bir örgüte üye oldukları bahanesi uydurularak idam edilir. Bu grevin bastırılması tam sendikalaşamamış işçilerin morallerini bozar.

1 Mayıs İşçi Bayramı

1881 yılında Amerika ve Kanada Örgütlü Meslek Kuruluşları ve İşçi Sendikaları Federasyonu (FOTLU) kurulur. 1886 yılında Amerika’nın en büyük sendikası Amerikan İşçi Federasyonu’na (AFL) dönüşür.

AFL 1 Mayıs 1886 yılında grev kararı alır. Temel slogan: sekiz saat çalışma, sekiz saat dinlenme, sekiz saat canımız ne isterse! 1 Mayıs sabahı birçok kentte bütün baskılara rağmen işçiler sokağa çıktılar. Ülke genelinde yaklaşık 350 bin kişi eylemlere katıldı. Özellikle Chicago’da bir ayaklanma bekleniyordu. Polis, Asker ve Pinkertonlar (paramiliter gruplar)tüm kenti sardı. Bütün kışkırtmalara rağmen kayda değer bir olay yaşanmadı. 3 Mayıs günü McCormic Harvester fabrikasındaki 1400 işçi grev kırıcıların üzerine yürüdü. Çıkan olaylarda 6 işçi öldü ve onlarcası da yaralandı.

Chicago işçi liderleri katliamı protesto etmek ve eyleme devam etmek için 4 Mayıs Haymarket meydanında miting yapma kararı aldılar. 4 Mayıs günü miting bitmiş insanlar dağılırken polis grubun etrafını sardığı esnada 1 bomba patlar. Polis işçilerin üzerine rastgele kurşun yağdırır. Çıkan olaylarda 6 polis ve 10 işçi ölür. Polis ve asker kenti ablukaya alır ve işçi liderleri tutuklanır. Düzmece bir mahkeme ile Albert Parsons, August Spies, Louis Lingg, George Engel, Adolph Fischer 11 Kasım 1887 yılında idam edilir. August Spies’in duruşma salonundaki şu sözleri damga vurur. “Eğer bizi asarak tahakküm altındaki milyonların, sefalet içinde çalışan ve kurtuluşu bekleyen milyonların bu hareketini, işçi hareketini ezebileceğinizi umuyorsanız, eğer düşünceniz buysa, o zaman asın bizi! Burada bir kıvılcımı ezeceksiniz, ama şurada burada veya orada, arkanızda ve önünüzde, her yerde alevler yükselecek. Bu gizli bir ateştir. Bunu asla söndüremezsiniz” August Spies sözleri gerçek oldu. O gizli ateş her yerde yangına dönüştü. 1889 yılında 2. Enternasyonal’de 1 Mayıs işçilerin Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü olarak kabul edildi. Engels 1 Mayıs 1890 yılında şunları söyler: “Keşke Marx burada olsaydı. Bunu kendi gözleri ile görebilseydi.”

Türkiye’de 1 Mayıs İşçi Bayramı

Türkiye’de 1 Mayıs kutlamaları Osmanlı dönemine kadar uzanır. Selanik’te 1911 yılında burada çalışan tütün, pamuk ve liman işçileri örgütlenerek kutlama gerçekleştirirler. İstanbul’da ilk defa 1912 yılında kutlanır. 1923 yılında 1 Mayıs günü remi olarak “İşçi Bayramı” olarak kabul edilir. 1 yıl sonra hükümet kitlesel kutlamaları yasaklar. 1925 yılında Takriri Sükun yasası ile kutlamalar yasaklanır. 1935 yılında 1 Mayıs “Bahar ve Çiçek Bayramı” olarak tatil günü ilan edilir.

Uzun yıllar sonra 1 Mayıs geniş bir katılımla İstanbul’da Taksim Meydanında Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun organizasyonu ile kutlanır. 1977 yılında yaklaşık 500 000 kişilik bir topluluk tarafından Taksim Meydanında kutlama yapılır. Fakat göstericilerin üzerine nereden geldiği belirsiz ateş açıldı. Yaralanma ve izdiham sonucu 34 kişi feci şekilde can verdi. Tarihe Kanlı 1 Mayıs olarak geçti.

1981 yılında Milli Güvenlik Konseyi 1 Mayıs’ı resmi tatil günü olmaktan çıkardı. 2008 yılında 1 Mayıs’ı “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kutlaması kabul edildi. Nisan 2009 yılında TBMM’ye verilen önerge ile 1 Mayıs tekrar resmi tatil olarak ilan edildi.

Dünyanın birçok yerinde hala işçi sınıfı kötü koşullar altında yaşamaya devam etmektedir. Samuel Gompers dediği gibi “Emek ne ister? Daha fazla okul ve daha az hapishane istiyoruz; Daha fazla kitap ve daha az cephanelik; Daha fazla öğrenme ve daha az sömürü; Daha çok eğlence ve daha az açgözlülük; Daha adalet ve daha az intikam; Aslında, daha iyi yaşamak için fırsatlardan daha fazlası”

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) “İşçinin ücretini alnının teri kurumadan veriniz…” diye buyurmuştur. Afyonkarahisar’ımıza 2020 yılının “Sevgi Yılı” ilan edilerek Mayıs Ayı temasın da; komşularla buluşma, tanışma ve dayanışma olduğunu hatırlatır bu bağlamda işçi işveren dayanışmasının öneminin de benimsenerek, işçi ve işverenin sevgi ve saygıyla bir birlerine destek olmasını dilerim. Bu bağlamda Korona Virüs tedbirlerinin de unutulmayarak sosyal mesafenin  korunmasını da ihmal etmemek özellikle bu dönemde gerçek kahraman olan sağlık emekçilerine minnettar olduğumuzu belirterek şükranlarımı sunarım.

Tüm emekçilerin ve emekçilerin kıymetini bilenlerin aileleri ve sevdikleri ile birlikte emek ve dayanışma gününü kutlar, bahar bayramında her şeyin gönüllerince olmasını dilerim.