Afyon Postası'ndan Prof. Dr. Cantürk Kayahan, "Belediyeleri Anlayabilmek" başlıklı yazı kaleme aldı. İşte o yazı...

“Belediyeler bir adam asamaz; bir de para basamaz” -Anonim

Belediye kavramına bakıldığında Vikipedi, “kurumsal bir yapısı ile bölgesel ya da ulusal kanunlar tarafından kendisini yönetme hakkı tanınan idari bölünüştür. Belediye ifadesi aynı zamanda; bir şehir veya ilçenin temizlik, aydınlatma, su ve elektrik gibi ortak ihtiyaçlarını ve hizmetlerini gören örgüt” anlamında açıklar. Şimdi gelin özel değerlendirmelerimize geçmeden bu teorik açıklamaya odaklanalım. 

Vikipedi, belediyeler için kurumsal bir yapıdan bahsetmektedir. Kurumsallaşma, bir örgütün yöneten kişi ya da çalışanlarından bağımsız kendi kurum sisteminin oluşumunu açıklar. Ülkemizde ne yazık ki kasaba belediyesinden büyükşehir belediyesine böyle bir sistemi kuran belediyemiz bence yoktur. Dolayısıyla belediyelerin kavramsal çatısı daha ilk kavramda tökezlemektedir. Peki bunun nedeni nedir? Bunun nedeni siyaset kurumunun yozlaşması ve sistemi kurumsal bir yapıdan kendi eksenin de dönen “kurumsallaşamaMA” mantığına dönüştürmesidir. Bu yapının temelinde toplum olmaz; başkan olur.  

Kavramsal çerçevenin devamına baktığımızda, bölgesel ve ulusal kanunlar tarafından kendisine verilen idari bir bölünüştür denilmektedir. Buradan belediyelerin gücünün kendi bölgesi ile sınırlı olabildiğini anlıyoruz. Ancak bu gücün orantılı ya da doğru kullanımı şehrin kültürel kimliğiyle yakın ilgilidir. Ulusal kanunlar tüm ülke sathında eşit olarak uygulanırken; yerel unsurlar sadece o şehrin sınırlarında uygulanır. Şehri yönetenlerin niteliği, becerisi ve zekâsı, şehri rahatlatırken; hırsları, beceriksizlikleri ve düşüncesizlikleri şehrin kaotik bir atmosfere dönüşmesine neden olabilir. Belki de giriş sözü olarak kullandığımız “belediyeler bir adam asmaz; bir de para basmaz” sözü bu felsefeden çıkmıştır. Dolayısıyla belediyeler gücü iyi yönetmeli, halkın ihtiyaçlarını önceleyen ve şehrinin dinamiklerini destekleyen bir yapıda şehirlerini sürdürülebilir ve geleceğe hazırlamalıdırlar. Sürdürülebilirlik anlayışı, yeni dünya düzeninin en önemli kavramlarından birisidir. Şehirler büyümek ve gelişmek istiyorlarsa ve belediye başkanları geleceğe bir imza bırakmak istiyorlarsa, tek yapmaları gereken şehirlerinin “sürdürülebilir dinamiklerine” odaklanmak olmalıdır. Bu dinamikleri kişiden kişiye değişen ya da dönüşen dinamikler değildir; ben sürdürülebilir bir şehrim demekle de olmaz ya da biz sürdürülebilir kararlar alıyoruz gibi söylevler de olmaz. Peki nasıl olur? Şahsi çıkarlarını toplumsal çıkarların arkasına iten objektif bir danışma ekibiyle olur. Mümkünse bu ekipte siyasi kimliği olan bir kişi bile olmamalıdır. Aslında “Kent Konseyleri” bunun için vardır. Ancak onu bile siyasetin çemberinde döndürürsek, verimlilik azalır ve şehrin problemleri kronikleşir.    

Belediye kavramının devamını değerlendirdiğimizde belediyenin asli görevlerinin temizlik, su, elektrik ve aydınlatma olduğu açıklanır. Temizlik en temel hizmetlerin başında gelir, günümüzde su hizmeti de belediyelerin asli görevlerindendir. Elektrik ve aydınlatma doğrudan olmasa da dolaylı olarak yönetilmesi gereken hizmetlerin başında gelir. Bu hizmetler aslında kurumsal olarak belediyelerin hizmet yelpazesinin de özetidir. Belediyelerde temel hizmetlerin bile yönetimi bazen bütçe disiplinlerini yormaktadır. Dolayısıyla belediyeler bütçe yapılarını destekleyen faaliyetlerle proje finansmanı sağlayabilirler. Bunun en temel odağı AB projeleri, Dünya Bankası projeleri ve Kalkınma Ajansı projeleridir. Ancak birçok projede eş finansman 

katkısının da olabileceğini hatırlatmak da fayda var. Günümüzde neredeyse tüm belediyelerin hizmetlerinde dolaylı bir şirket üzerinden faaliyetler yapılarak hem personel hem de bütçe yönetimi sağlandığını görüyoruz. İyi yönetilebildiği zaman etkinlik sağlayan bu yapı, yönetilemediğinde yük oluşturabilecektir. Sonuçta belediyelerin finansman yapısı ve yönetişimi başarılı & başarısız belediye için de bir göstergedir.  

Gelelim belediyeleri sorgulamaya; ülkemizde belediye başkanlarının çoğu hizmetleriyle değil siyasi eğilimleri ile ön plandadır. Bundan dolayı insanlarımız daha iyi belediye başkanlarıyla tanışamamaktadır. Bence belediye başkanlarımız seçildikleri andan itibaren bağlı bulundukları siyaset kurumundan belli açılardan farklılaşmalı ve şehir hizmetlerine odaklanarak 360 güne yayılan siyasi gerilimden uzak durmalıdırlar. Aksi takdirde iktidarından muhalefetine yerel yönetimler ve problemleri yıllardır çözülememiştir ve çözülemeyecektir. Belediyecilik şehrin geleceğini kurgulamayı gerektirirken bizim gibi ülkelerde rant oluşturmaya dönüşmüştür. Halbuki günümüz belediyecilik anlayışının odağı sosyal belediyecilikte gizlidir. Sosyal belediyecilik, şehir insanlarının toplumsal yaşam alanlarını kullanımına odaklanırken toplumun her kesiminin ihtiyaçlarının ve isteklerinin dikkate alınmasını içerir. Sosyal belediyecilikte engelliler için de yaşlılar için de gençler ve çocuklar için de aktiviteler planlanır. Bu planlamaların özü, her şehrin insanının diğer şehir insanlarından farklılaşmasıyla ilgilidir. Bu farklılıklar fiziki olabileceği gibi yaşamsal da olabilir. İnsanların huzuru ve dinginliği belediyelerin yapmış olduğu şehir düzeniyle mümkündür. Kaotik şehirler stresli insanların, trafik ve kavganın eksik olmadığı şehirlerdir. Dingin şehirler ise insanların yaşam koşullarının rahatlatıldığı şehirlerdir. Dolayısıyla belediyelere düşen görev bunların planlanması ve kurgulanmasıyla olur.