Cantürk Kayahan'ın kaleme aldığı "Hayaller ve Gerçekler" başlıklı yazı...
Liderler meraklı, maceracı, korkusuz, hayal dolu çocuklar olarak kalmak için cesaretle mücadele etmelidir.
Zaman geçiyor, geçmiş bir anı ya da hatıra; gelecek ise her zamankinden çok daha yakın gibi geliyor. Ancak toplumsal gerçekler ise, bizleri birtakım idealleri düşünmeye, NE ve NİÇİN var olduğumuzu sorgulamaya ve gerçeklerle yüzleşmeye itiyor. Bu noktada insanoğlunun yaşamsal döngüsünde ülkeler liderlerinin; kurumlar yöneticilerinin ve aileler ise ebeveynlerinin hayalleri ile şekillenirken; hayattan alınan lezzet, bu şekillenen sonuçla ilgili oluyor.
Bugün toplumsal yaşantımızda kullanılan kelimeler liderlerimizin, yöneticilerimizin ve aile büyüklerimizin yaşamsal zenginliğiyle açıklanabilir. Hatta kavgacı, barışçıl ya da aidiyet denilen birtakım kavramlar bile bu döngüsel etkileşimle yakın ilişkilidir. Bu sistemin işleyişindeki huzur ve dinginlik, bu sistematik dönüşümün hangi yönden başlayacağı sorusuyla şekillenecektir. Aslında cevap basittir. Çekirdek dediğimiz aile, bu dönüşümün sağlıklı ilerleyişinin temelidir. Okulla başlayan eğitim süreci ve devamındaki iş hayatı, toplumla ilişkilendirilmiş bir nesli oluşturuyor. Sonuçta ailedeki doğrular, toplumsallığa yayılmadığında doğru insanın yetişmesi sağlanamıyor. Dolayısıyla insan yetiştirmenin kolay olmadığı bir dönemdeyiz; günümüzde bilgi, hızlı bir biçimde el değiştirmekte ve dönüşmektedir. Online imkanların artmış, yapay zekayla birlikte ilişkiler yüz yüzeye benzer robotlarla sağlandığı bir döngüye girmiştir. Önceleri sanal olan insanların yerlerini; sanal gerçekler almış, fikirler insanlardan robotlara kaymıştır. Anlayamadığım robotların daha akıllı olup olmadığını mı test ediyoruz? Bilmiyor muyuz insanın varlığı, varoluşun amacını oluştururken; dünyevileşmenin diyetini, kaybettiğimiz gençlikle ödüyoruz. Tabi ki biliyoruz, o zaman hayal kurmanın önemini gelin çocuklarımıza, gençlerimize ve de yaşam boyu eğitime inanan tüm insanlara öğretelim ve haykıralım:
Hazreti Yusuf, birçok renkten oluşan paltosu ve gördüğü rüyasıyla bir gerçeğe adım atıyor ve bir ulusu kurtarmıyor muydu?
Aydınlığın sembolü ampulle bizi tanıştıran Thomas Edison, büyük icatların hayallerle başladığını belirtirken delilikten mucitliğe giden bir yol inşa etmemiş miydi?
Paul McCartney, Beatles'ın başarısını bir rüyanın yarattığını söylerken, kaleminden kağıdına dökülen “Dün, Tüm dertlerim çok uzakta görünüyordu, Şimdi sanki burada kalacaklarmış gibi görünüyor, Oh, düne inanıyorum.” sözleriyle “Yesterday” isimli meşhur parçasını tüm dünyayla tanıştırmamış mıydı?
Martin Luther King, bir gün dört küçük çocuğunun da derilerinin renginden ziyade, insanca yaşayabilecekleri bir ülke hayal etmiyor muydu?
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk “Cumhuriyet hayali” ile bugünkü modern Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini atarak; diğer birçok ülkeye örnek olmamış mıydı?
Ve son olarak Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in hayali “İnsanlık için Eman Yurdu” kurmak değil miydi?
Evet, hepsi bir hayal kurmuştu. Bugün ise onların bu hayallerinin daha yenileri, çocuklarımızın hayal kurabilecekleri, kendi kaderlerini daha iyi yazabilecekleri ve de değerli hissedebilecekleri bir dünya düzeniyle mümkündür. O zaman gelin çocuklarımıza değer verelim, hayallerine de engel olmayalım ve daha güzel bir geleceğe hep beraber adım atalım (Ama bunu … miş gibi yaparak değil; hissettirerek yapalım) …