“Her insan bir dünyadır”. Anonim

İnsan, yaratılanların en özeli, takip edilen, sınav günü geldiğinde sorgulanacak olan ve dünyayı anlamlandıran varlık. Aslında dünya ile tanışmadan önce bir “hiç” olan ve dünya ile anlam kazanan, genlerinin de etkisiyle bir aile mefhumunda geçmişini ve geleceğini kader çizgisinde yaşayan ve unutan bir varlık. Kolaya adapte olan, zoru sevmeyen, yeri geldiğinde hırslarının kurbanı doyumsuz varlık. Ekonominin tanımına bile şekil veren “sınırsız ihtiyaçları ile sınırlı kaynakları” dengelemeye çalışan, değişen ve gelişen bir varlık. 

Bugünkü konumuz insan ve insanımız, aslında geçmişimiz ve geleceğimiz. Dünyaya ve ülkelere baktığımızda bazı ülkelerin daha gelişmiş ve refah ülkesi olduğunu; bazılarının ise yoklukla ve çekişmeyle yaşadıklarını görürsünüz. Peki, bunları oluşturan nedir, insanıdır. Hepimizin bildiği “geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez” sözü, öyle anlamlıdır ki sorgulayın, hissedin ve yaşayın. İnsanların yaşam koşulları ve geçmişleri geleceklerini çizer. Kimisi sürünür, kimisi süründürür, kimisi de keşfeder. Neyi mi keşfeder, insanını keşfeder. İnsanını keşfeden toplumlar gelişirler, değerlenirler ve hızla büyürler. İnsanını harcayan toplumlar ise patinaj yaparlar, tekrarları yaşarlar, yaşadıklarını sanırlar ama memnun da olamazlar. Çünkü her şey bir öncekinin aynısıdır. Özellikle bilimsel tekrarlar o kadar barizdir ki, çürümeyi hisseder, değersizleşmeyi, değerlerinin harcamasını izlerler ve yeni bir tekrarı yaşarlar. Her başa dönüş bir heyecandır, bitiş ise ünlü yönetmen Tarantino’nun filmlerindeki gibi acımasız bir haykırıştır. 

Şimdi diyebilirsiniz ki Cantürk hocam, nedir bu felsefe, açıklayalım. Birleşmiş Milletler 1990 yılından itibaren ülkeler için “İnsani Gelişmişlik Endeksi” yayınlıyor. Bu raporda 2019 yılının yeni nesil bir eşitsizlik dalgası oluşturduğu belirtiliyor. Eşitsizliğe iten olgu ekonomik faktörleri öne çıkarırken, paranın hayattaki en önemli şey olduğu felsefesi insanların geleceklerini şekillendiriyor. Az sayıda gücü elinde tutanlar ile çok sayıdakilerin güçsüzlüğü ve insanların değişiklik talepleri günümüz toplumlarının yansımalarını oluşturuyor. Özellikle gelişmemiş ve gelişmekte olan toplumlarda yoksulluk, açlık, hastalıklar ve işsizlik temel sıkıntıları oluştururken, Pandemi Krizi ile birlikte eğitimde de internet hizmetine erişim gibi konularda yeni bir eşitsizlik oluşuyor. Kısacası 21. Yüzyıl eşitsizlikleriyle anılacak, özellikle gelir dağılımı eşitsizliği ilk sırada yerini alırken, cinsiyet, eğitim, gelecek ve temel yaşam eşitsizlikleri hepimizi ve dünyamızı etkileyecek. 

2019 yılı insani gelişme endeksinin tepesinde ilk üç sırayı Norveç, İsviçre ve İrlanda almaktadır. Türkiye 59.sırada olup, çok yüksek insani gelişme kategorisindeki ülkeler arasında son sıralardadır. Dolayısıyla yapmamız gereken “her insan bir dünyadır” mantığıyla insanlarımızı keşfetmek olmalıdır. Bu keşifleri ilkokul çağından itibaren yaparak; eğitim, sağlık, spor ve kültürel yatkınlığı olan insanlarımızı bulabilmeliyiz. Böylece bugünkü kısır noktamızı düzeltebilir ve gelecekte çok daha iyi noktalarda olabiliriz. Ancak iş, sadece keşifle bitmiyor ve keşfettiğimizin yeteneğinin gelişim ve eğitim takibinin de düzenli olarak yapılması gerekiyor. Aksi takdirde yeknesak bir bakış açısıyla teknoloji üretemeyeceğimiz gibi kültürümüzü bile değerlendiremeyiz ve “gelişmekte olan ülke çıkmazında, tekrarları yaşamaya devam ederiz” hatırlatalım. 

KİTAP TAVSİYESİ

Sizlere daha önceki haftalarda, Nizamü’l Mülk’ün Siyasetnamesini tavsiye etmiştim. Bu hafta bu kitabı anlamlandıran ve Selçuklu dönemi olaylarını çok daha iyi değerlendirmemize yardımcı olacak, Amin Maalouf’un “Semerkant” eserini tavsiye edeceğim. Bu kitapla Ömer Hayyam’ı, Nizamü’l Mülk’ü, Hasan Sabbah’ı ve Selçuklu dönemini çok daha iyi keşfedebilirsiniz. O dönemde de yaşanan insan ve insani problemleri, cahilliğin çıkmazlarını, insani hırsları ve de etkilerini çok daha iyi anlayabilirsiniz. Hani bir söz vardır, iyilik yaparız ve karşılığında iyilik yaptığımızdan kötülük görürüz, bu kitapta bu durumun yaşanmışlıklarını görebiliriz. Böylece en azından insanın ve nankörlüklerinin binyıllardır yaşandığını bilerek üzülmeyiz. Kitaptan bazı satır başları; 

“İmparatorluk ne kadar geniş, ne kadar kalabalık, ne kadar bolluk bereket içinde olursa olsun, hep adam kıtlığı çeker !”

“Hiç, bildikleri hiçtir, bilmek istedikleri hiç,

Bak da gör şu cahilleri, kurulmuşlar tepesine dünyanın,

Onlardan değilsen şayet kâfir derler adama

Boş ver onları Hayyam, sen bak kendi yoluna”.

“Her gün biri çıkar başlar, benim ben demeye,

Altınları, gümüşleri ile övünmeye,

Tam işleri dilediği düzene girer,

Ecel çıkıverir pusudan: Benim ben, diye.”