Prof. Dr. Cantürk Kayahan, "Atatürk’ün Finans Anlayışı" başlıklı bir yazı kaleme aldı... İşte o yazı...

Fakültede daha genç bir öğrenciyken Türkiye Ekonomisi derslerimizde Atatürk’ün ekonomi politikaları dikkatimi çekmişti. Özellikle Türkiye gibi kronik ekonomik problemleri olan ve dönem dönem ekonomik kriz tekrarları yaşayan bir ülkede, Türkiye Cumhuriyeti kurucusunun dönemi incelenmeliydi. Aslında konu ile ilgili birçok makale ya da kitap bulabilirsiniz. Ancak burada belli tekrarlar yerine “Finans Anlayışıyla Atatürk’ü” sizlerle tanıştırmak istiyorum. Tabi bu konuyu, bir yazıyla tamamlayabilmek ya da anlatılabilmek mümkün değil. Ancak günün önemine dair bir farkındalık oluşturabilmek ve gençlerin veya ilgi duyanların konu ile ilgilerini çekebilmek en büyük amacımızdır. 

İktidar Dönemi Öncesi 

Günümüz dünyası finans dünyası olarak ifade edilir. Geçmiş tarihi süreçlerde yaşanan değişimlerin aralığı ise her geçen gün sıklaşmakta ve topluma yayılan bir yenileşme kazanmaktadır. Özellikle tarihi kişiliklerin analizi ve değerlendirmesi, onların iktidar dönemlerinin ayrıntılı incelenmesine dayalı olmak zorundadır. Çünkü siyasal liderlerin etkilendiği ve etkilediği en önemli güç unsurlarından birisi, onların finansla ilişkisidir. Finans, bir güç aracı olduğu kadar devletlerin geleceğini de etkileyen ve toplumsal olayları bile tetikleyen anahtar bir faktördür. Atatürk’ü daha iyi anlamak ise, onun vizyonunun, felsefesinin, hislerinin ve devrimlerinin gerekçesini bilmeyi gerektirir. Osmanlı eğitim sisteminde yetişen Atatürk, 1800’lü yılların ikinci yarısından itibaren yenilenmeye çalışılan askeri eğitim sisteminden kuşkusuz etkilenmiştir. O dönemlerde ilm-i iktisat ya da ilm-i servet dersleri askeri idadilerde verilmekteydi. İnanın ders içeriklerine baktığınızda bugün ekonomi programlarının içeriğinin çok üzerinde bir müfredata sahip olduğunu görebilirsiniz. Bu süreçte özellikle ünlü Alman bilim adamı Fredrich List’in milli ekonomiye dair görüşleri Atatürk gibi birçok milliyetçi genci etkilemiştir. Bunun yanında bilindiği üzere Atatürk çok okuyan ve yazan bir karaktere sahipti. Atatürk’ün henüz genç bir subayken Şehzade Vahdettin ile çıktığı Almanya ziyaretinde yazdıkları, Ali Mithat İnan tarafından “Atatürk’ün Not Defterleri” olarak kitap haline getirilmiştir. Orada Atatürk’ün söyledikleri onun genç bir subayken bile gelecek ideallerini, prensiplerini ve devrimciliğini anlamaya yetecektir.

"Benim ihtiraslarım var, hem de pek büyükleri... Fakat bu ihtiraslar yüksek mevkiler işgal etmek veya büyük meblağlar elde etmek gibi adi emellerin tatminine tealluk etmez (dayanmaz). Ben bu ihtirasların gerçekleşmesini vatanıma büyük faydaları dokunacak, bana da liyakâtla ifâ edilmiş (hakkıyla yerine getirilmiş) bir vâzifenin canlı iç rahatlığını verecek büyük fikrin başarısında arıyorum. Bunu çok genç yaşta elde ettim, son nefesime kadar onu muhafaza edeceğim. Bütün hayatımın prensibi de bu olmuştur." 

Atatürk’ün İzmir İktisat kongresinde finansın önemini vurgulayan şu sözleri ise bugün bile hala önemini korumaktadır. Çünkü Atatürk, askeri başarının sürekliliğinin finansal başarıya sahip olmakla kalıcı olacağını biliyordu. 

“Siyasi ve askeri muvaffakiyetler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi muvaffakiyetler ile tetviç edilmezlerse husule gelen zaferler payidar olmaz, az zamanda söner. Yeni Türkiye’mizi lâyık olduğu mertebeye isal edebilmek için, behemal iktisadiyatımıza birinci derecede ehemmiyet vermek mecburiyetindeyiz. Çünkü zamanımız tamamen bir iktisat devresinden başka bir şey değildir.“

 Atatürk Döneminin Temeli “Milli Bir Finans Anlayışıdır”

Atatürk dönemi finans uygulamalarını özetle ki farklı boyutta ele alabiliriz. Atatürk’ün birinci dönemi olarak ifade edebileceğimiz, 1930 Büyük Buhrana kadar daha liberal politikalar güdülmüş; 1930 sonrası daha devletçi politikalara geçilmiştir. Konu ile ilgili politika değişikliğine yönelik eleştirilere karşı Atatürk aslında “ne kapitalist ne de sosyalist” bir politika yürütmüştür. O, ülkenin ihtiyaçlarını dikkate alan, milli bir ekonomi anlayışı üretmiş ve bunu uygulamıştır. Bu temel finansal anlayışta “milli duruş, bağımsızlık, ithalatı azaltma, ihracatı artırma, üretme, milletin muhafazası, milletin ihtiyaçlarına ve refahına odaklanma ve kişisel çıkarlardan daha çok toplumsal çıkarı esas alma” ilk öncelikler olmuştur.  1923-1930 dönemindeki uygulamalarda özellikle Lozan antlaşmasına bağlı zorundalıklar etkili olurken, sonrasında ise ülkenin dışa bağımlılığını azaltacak ve kendi kendine yeterliliğini sağlayacak milli bir ekonomi anlayışı başarıyla uygulanmıştır. Örnek vermek gerekirse Atatürk döneminde ulusal banka sayısı % 105 artmış; yabancı banka sayısı % 40 azalmış ve toplam GSMH % 200 artmıştır. Özellikle tarım politikalarında önemli gelişimlerle etkinlik sağlanmıştır. İlave olarak Atatürk, yatırım politikalarını uygularken, Anadolu’nun da gelişimine büyük önem vermiş ve toplumsal aydınlanmanın yatırımlarla birlikte beşeri sermaye hareketiyle sağlanabileceğini düşünmüş ve uygulamıştır. Konu ile ilgili zaman zaman sıkıntılar yaşanmış olsa da önemli ölçüde başarıya da ulaşılmıştır.   

Sonuç olarak, Atatürk ve Finans görüşüne ait daha birçok veri verilebilirdi. Ancak buradaki amacımız Atatürk’ün finans anlayışına farkındalık oluşturabilmekti. Bu kapsamda Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü Cumhuriyetimizin 100. Yılında ve aramızdan ayrılışının 85. yılında saygı ve özlemle anarken, gençlerimizi ülkemiz için daha çok çalışmaya ve milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmaya davet ediyorum.