Prof. Dr. Cantürk Kayahan, "Ekosistem" başlıklı bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı...

“İnsan var olduğu sürece, insan tarihi ile doğa tarihi birbirini etkileyecektir”. -Karl Marx

Ekosistem, uzun zamandır düşündüğüm bir başlıktı. Umarım yazılanlar sizleri de etkiler ve düşündürür. Bir ulusun kurtuluşu “güven, saygı, sevgi ve inanç”a bağlıdır. Kurtuluş sadece savaşla olmaz, eğitim de bir savaştır; yaşamda … Birleşmiş Milletlere göre dünya üzerinde 206 ülke var. Bu ülkelerin bir kısmı gelişmiş ülke kategorisinde refah ülkesiyken; kimisi gelişmekte olan kimisi de gelişmemiş ülkeler kategorisindedir. Bu ülkelerdeki insanların yaşam felsefeleri onları yöneten ve içlerinden çıkan düşünceye göre şekillenir. Bu süreçte doğrular, yanlışlar ve tarihi dönüşümler geçer gider … Ekosistem, bu dönüşüm içinde kendisine yer bulur. Çünkü bu sistem, canlılarla onları çevreleyen cansız bir çevrenin etkileşimini gösterir. Dünya üzerindeki insanlar ve de ülkeler aslında bu sistemin değişmez parçalarıdır. Tek değişen ise coğrafyalarıdır. Ancak bu coğrafyalar, insanlarının kaderlerini ve yaşamlarını etkiler. Örnek mi istiyorsunuz “İsrail -Filistin savaşı” güç ve bu gücün kullanımı arasındaki orantısızlığın en güzel örneğidir. Kur’an-ı Kerim’de “Semûd, Lut, Medyen, Res ve Karun” gibi kavimleri bilip hâlâ evreni ve varoluşu anlayamayan ve dersler çıkaramayan insanlara ne diyelim. Siz karar verin …   

Peki, yaşamı biliyor muyuz?             Ya da yaşadığımız evreni tanıyor muyuz? 

Muhtemelen hayır, tanısaydık yaşamımızı değiştirir ve öldürme yerine yaşatmayı seçerdik. Belki de ilk kutsal kitap olarak bilinen Tevrat’ın ilk emri “yaşat” kavramına odaklanırdık. Kimisi ilk emrin yaşat değil “öldürme” olduğunu söyler. Hâlbuki yaşat kavramı, öldürme kavramından felsefesi olarak farklılaşır ve dönüşür. Yaşadığımız dünya ise, Samanyolu Galaksisi içinde net olmasa da 200 milyarı aşan gezegenlerden bir tanesidir. Bu arada evrendeki Galaksi sayısının 63 milyondan fazla olduğu bilir ve evren sayısını düşünürseniz aslında “yoktan” oluştuğumuzu da anlarsınız.     

Bu arada insanlar ise bu ekosistem içerisinde kendisini vazgeçilmez görürler ve hâlâ sonsuza kadar yaşanacağını düşünerek, küçücük dünyamızı herkese dar etmeye çalışırlar. Örneğin betona yatırım yapar, doğayı katleder, canlıları yok eder ve öldürme aracı olan silahlarının çokluğuyla övünürler. Ekosistemse doğanın içinde var oluşunu perçinler. Nasıl mı? Anlatalım, ekosistemin geleceği eğitime bağlıdır. Eğitimi önceleyen toplumlar için en güzel servet insanıdır. O insan değerlidir. Yaşam süreleri uzun, canlıları barışık ve çevre, insanın kurallarına göre değil toplumun normlarına göre oluşur. Böylece yaşam “üstünlerin egemenliğinden çevrenin egemenliğine” geçmiştir. Eğitimi öteleyen toplumlar için ise bitmeyen sorunlar vardır ve insanlarını mutlu etmek çok zordur. Bu toplumlarda para, insandan daha önemli ama aynı zamanda değersizdir. “Egemenlik ise çevreye değil üstünlere bağlıdır”. 

Size önerim ise nerede olmak istiyorsanız oraya adapte olmaya çalışın. Aksi takdirde yalnızlaşır, doğruları aramak için samanlık içinde kaybolursunuz. Samanlıktaki samanlar ise hâlâ kuruduklarının farkına varamaz ve tekrar filizleneceği günleri bilmeden sorumsuzca yaşarlar. Aslında bilseler, var oluşları basit kıvılcıma bağlıdır. Ateşin şiddeti, ekosistemlerinin doğasınca belirlenir. Dolayısıyla samanlık içinde bir hücre ya da saman olmak sizin kendi ekosisteminize bağlıdır. Düşünün ve karar verin…