KENDİNİ TANIMAK MARİFETLERİN MARİFETİ”  (Cemil Meriç)

                                                                                                                                                           

“Kalbe sözden çok, sükuttan manalar akar

İnsan kainattaki sükutu anlayabilseydi, kim bilir belki de söz olmayacaktı “( Mevlana)

 

İnsanlar ne türlüdür, ne farklıdır,ne çoktur.

Bazıları vardır, o bazıları hep iki taraflıdır. “Her tarafta iki taraflı.” 

“Anlamazca, dinlemezce” demişler ya iletişimin olmadığı yerde konuşulan iki dile.

Sesleri yüksek çıkar.

Bir tarafta yüksek ses, bir tarafta suskunluk. Hangisi mi duyulur?

Belki sesSİZlik.

İç sesinle yoluna devam edersin; İKİ TARAFLInın yoluna girmeden. Kendini bilerek.

ÖN yargı , önden konuşma. Önden savurmak yargılarını  fütursuzca

Ön yargıyla, hoş görüyü yıkarsan ezilirsin “iki tarafınla”

Ön yargında cevizi de içiyle beraber kabuklu saymak var mıdır?

Tabii unutmamalı  Gazali’nin sözünü “ Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder.

Kolay mı?

Hiç değil.

Kelimelerin farklı da olabilir. Herkes aynı anlamda kullanmaz ki…

Sen “SES” dersin SESSİZLİĞİNE SES olan, “İKİ TARAFLI” “YÜKSES SES” anlar

Zaten demişler ki, henüz icat edilmedi anlamayana anlamayı öğretecek bir lisan ( Pablo Neruda)

Keşke değerler, paylaşımlar, ‘bir fincan kahvenin hatır’ındaki ‘hatır’ bu kadar hoyratça harcanmasa.

Ve yine keşke bilinse bir şeylerin değeri sona gelinmeden.

Peki dedikleri gibi değil mi?

 “Bazen hastanelerde camilerden daha fazla inananlar varken; otogarlarda,  düğün salonlarından daha içten sarılmalar yok mu???”

Sona gelince mi hep bir şeylere yaklaşır insan???

Belki son anda açıyoruz elimizi,  kaldırıyoruz semaya, çaresizliğin dibine vurduğumuzda; sarılıyoruz en içten vedanın içinde, ayrılığın noktasında.

Oysa ‘kıymet’ kelimesinin anlamını çizsek, korusak bu kelimeyi en deriniyle...

Karşımızdakini dinlediğimiz anladığımız o BİR ANA ‘özen’ göstersek…

Düşünsek;

İnsan kulağı belirli bir frekansın altını da üstünü de duyamıyor. Altını duysa en ufak sesleri duyacak. Üstünü duysa o da çok fazla gelecek.

Ne büyük bir incelik. Çok ufak sesleri duysan her ses seni rahatsız edecek; yüksek sesi duysan organların zarar görecek…

Belki de YARADAN bir mesaj veriyordur, SADECE duyabileceğin ‘ses’lere kulağını açman için.

Aldığımız nefesin hakkı verilmeli. Başka bir şekli yok.

O zaman zamanın akışına tahammülünüz olsun. ‘Özen’le sakladığınız kelimeleriniz VAR olsun. KIYMETSİZLİĞİ, HADSİZLİĞİ asla var etmeyin yaşamınızda.

Değerleri emanet olanları , davranışları taklit abartı olanları, düşünceleri satılık olanları yok sayın.

Buyrun demleme sohbetlere samimiyetle…

S ‘ev’giyle…