Bugün 26 Ekim Hasta Hakları Günü. Hasta Hakları ilk kez 1981 yılında Lizbon’da yapılan 34. Dünya Tabipler Birliği Genel Kurulu’nda yayımlanan Lizbon Bildirgesi ile benimsenmiştir. Daha sonra 47. Dünya Tabipler Birliği Kurultayında (Bali, Eylül 1995) değişikliğe uğramış, 171. Konsey Oturumu’nda (Şili, Ekim 2005) gözden geçirilip düzeltilmiştir.  Ulusal düzeydeki yasal düzenleme Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi, Hasta Hakları Yönetmeliği, İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi gibi mevzuatlarda yer almaktadır. Ülkemizde 1998’de, 26 Ekim “Hasta Hakları Günü” olarak kabul edilmiştir.

Bu hafta Afyonkarahisar ımızın güzide yayın kuruluşu Kanal 3 ekranlarında Pınar hanımla kahvaltı haberlerinde konuştuk hasta haklarını .

Keşke hastalıklar olmasa da konuşulmasa.

Lakin biz emanetimize pek de iyi bakmıyoruz maalesef. Vücudumuza , bedenimize , ruhumuza iyi baksak aslında belki de hasta olmayacağız .

Sahi hiç hasta olmadan , yaşam sürdürülür mü  ? Çok ütopik gözükebilir ama ben doğru yaşam tarzı ve gelişen üstün bilimsel çalışmalar ile bunun mümkün olabileceğine inanıyorum .

Yaşam tarzı dediğimizde içine beslenmeden spora , uykudan temizliğe , organik ürün kullanımından giydiğimiz kıyafete , içtiğimiz suya ve ruhumuza yaşattıklarımıza kadar pek çok alt dal girer . Bu konuya daldığınızda halkayı genişletmenin sonu olmuyor . Tecrübemle sabittir.

Bedenimiz öylesine kusursuz ki . Şu mitokondrilerimiz son zamanlarımın en büyük merak konusu mesela . Hücrenin enerji santralleri olan mitokondriler vücudumuzun enerji gereksinimini karşılıyor . Onları doğru beslediğinizde yaşlanmanın bile geciktiği artık ispatlandı .

Enerjinin oluşumu için oksijen , oksijen İçin doğru nefes almak . Nefes zaten tek başına konuşulmalı .
Aaaa haftaya nefesi konuşalım mı? ( oh haftaya ki konuyu da buldum :)))))

Neyse konuyu dağıtmayayım şimdi .

İce Man adında 1984 yapımı bilim kurgu / drama dalında bir film izlemiştim . Vücudun kendini onarma yeteneğini anlatan pek çok bilim kurgu filmlerinden biri olan Türkçe ismi Buz Adam filminde ; insanoğlunun aslında genetik mutasyona uğramadan önce hasta olmadığını , hatta vücudunda bir yaralanma olduğunda , vücudun kendini çok kısa sürede , dışarıdan bir desteğe ihtiyaç duymadan kendi kendine onardığını anlatıyordu .

Düşündüğümde bana çok doğru geliyor .

Çevresel faktörler ile bozulan genetik yapımız , hasarlı DNA larımız ile artık değil kendimizi onarmak , kendini tüketiyor vücudumuz .

Tüm önlem ve tedbirleri kusursuz biçimde sağlayamasak bile hayatımızda bazı ufak tefek değişiklikler ile daha sağlıklı olmak elimizde aslında . Sonra ki yazılarda bu tedbir ve önlemlerden de bahsedelim .

Hukuki iş ve işlemlerde , nasıl , önleyici hukuk , önleyici avukatlığı savunuyorsam , sağlıkta da önleyici ve koruyucu hekimliği destekliyorum .
Koruyucu hekimliği önemsiyorum . Bütüncül tıbba inanıyorum .

Vücut ve ruh sağlığımızı korumak en temel insan hakkımız ve hatta görevimizdir.

Önleyici sağlık hizmetlerinin ön planda olduğu bir dünya düzenine kavuşmak dileğiyle arkası haftaya :)

Havalar da soğudu kendinize iyi bakın emi . Sağlıklı günlerde görüşmek üzere. Muhabbetle kalın .