Suya düştüğünüz için değil, sudan çıkamadığınız için boğulursunuz.- Edwin Louis Cole

ÖNCE DEĞERLENDİRELİM VE SORGULAYALIM

Yerel ekonomik analizler, verilerin sağlıklı tedariki, analizi ve yorumlanmasını gerektirir. Bir ekonomiyi değerlendirmek istediğinizde, her şeyden önce konuya bağımsız bir düşünceyle yaklaşmalı ve güvenilir veriler ışığında öngörülerde bulunmalısınız. Mümkün olduğunca kesin ifadeler kullanmamalısınız, çünkü sizin yorumlarınız veriler ışığındadır ve bu veriler her zaman önemli olmakla birlikte, sezgileri yansıtmaz. Sezgilere sahip insanlar, alanıyla ilgili bilgisini derinleştirebilen, değerlendirmelerine önem verilen ve yaşam tecrübeleri sayısal analizlerin çok önünde gelen insanlardır. Aslında en sağlıklısı onlardır ancak bu tarz inanlar, her ülkede bir elin parmaklarını geçmez. Ben Bolvadinliyim, geçmiş tarihi kayıt ve bilgileri araştırmak da hobimdir. Birçok ülkede araştırma ve projeler için bulundum. İlçemde yayınlanan cumhuriyet dönemi 1952’den itibaren çıkmış tüm gazetelerin % 90’ını okudum. Bazen olumlu-olumsuz bir şey ilçemde yaşandığında, bu olayın bir benzeri durumun, 50-60 yıl önce yaşandığını hatırlarım. Belki bu olaylarda kişiler ve zaman farklıdır ancak eylem aynıdır. Peki, bunlardan ders çıkarıyor muyuz, ne yazık hayır. Dolayısıyla geçmişi bilmek geleceği öngörmeyi sadece kolaylaştırır, daha sağlıklı değerlendirmeler ise uygulama sonuçlarıyla kendisini gösterir. Bolvadin örneğinden hareketle hatırlatalım istedim. Şimdi ilimiz ve ilçelerimiz için genel değerlendirmelerimizi yapalım.   

AFYONUMUZU TANIYALIM

İlimiz 306.908 merkez nüfusu ile bölgenin en dinamik illerinden birisidir. Yıllardır Afyonkarahisar ilimizin istenen gelişimini sağlayamamasını, büyük ve dominant ilçelerinin varlığına bağlarım. Örneğin her hangi bir ilçemizden birisine Afyonkarahisarlıyım dedirtmek çok zordur. Bu milliyetçilik öyle keskinleşmiş ki, bırakın ilçeleri beldelerde de ilçe merkezleri kabul edilmez. Dolayısıyla büyükşehir olma yolunda ilerlerken, bu anlayışın kademeli olarak değişeceğini ve otomatik olarak merkezin öneminin artacağını da belirtelim. Çünkü imar uygulamalarından, taşımacılığa kadar birçok şey değişiyor. Bu noktada, büyükşehir dönüşümüne ne kadar hazırlıklıyız, onu bilemiyorum. Afyonkarahisar ilimiz üzerine ilk kapsamlı rapor Devlet Planlama Teşkilatı tarafından 1982 yılında yapılmıştır. O dönemde, Türkiye’nin gelişmekte olan namzet illerinden birisi olarak gösterilen Afyonkarahisar “Akdeniz’in Gıda Ambarı” olarak tanımlanmıştır. Ancak ilgili dönemlerde yerel yönetimlerin zayıflığının da etkisiyle, bu slogan tam anlamıyla gerçekleştirilememiştir. Afyonkarahisar’daki yabancı yatırımcının azlığı, genel ve hızlı ekonomik gelişme için lokomotif firma ihtiyacına yönelik eksiklikleri hissettirmiş, 2000’li yıllarda Afyonkarahisar’ın ilk 5 yıldızlı otelinin açılmasıyla, ilk kırılmalardan birisi gerçekleşmiştir. Bugün valiliğimiz ve belediyemiz öncülüğünde alınan “Unesco Gastronomi Şehri ve Avrupa Tarihi Kentler Birliği” üyeliği, 20 yıllık bir profesyonel termal turizm sürecinin çıktısıdır. Afyonkarahisar ilimizi anlatırken, “Zaferin, Lezzetin, Termalin ve Mermerin başkenti” olarak açıklıyoruz. Şimdi bunları kısaca değerlendirelim, 

ZAFER VE TARİHİ GEÇMİŞİMİZ

Afyonkarahisar, Frigya döneminin en önemli şehirlerinden birisidir. 1902 yılında İtalya’da yayımlanan birçok uluslararası yol güzergâhı eserlerinde, ilimiz Kapodokya bölgesi olarak ifade edilir. Günümüzde de bu bölgeler önemli bir tarihi durak noktasıdır. Ancak ulaşım açısından ciddi eksiklikler olduğunu İhsaniye yolundaki sıkıntılarda yaşayabilirsiniz. Aynı şekilde bu bölge Bolvadin Yedi Kapı, Emirdağ Amorium ve Kütahya bölgesine kadar uzanmaktadır. Sözü uzatmayalım, konuşacak çok şey var, Frigya Afyon’un geleceğidir. Selçuklu ve Osmanlı dönemi eserlerini ne kadar etkin kullanabiliyoruz, çok tartışma götürür. Ancak müzecilik açısından en önemli merkezlerimizden birisi Mevlevihane’mizdir. Gerek konumu gerekse yerleşim planıyla ilimizin en önemli değerlerinden birisidir. Cumhuriyet dönemi eserlerimiz içerisinde ilgili dönemi anlatan tek müze Zafer müzesidir. Ziyaretçi sayılarının yıllık gelişimi nasıl, tam olarak bilmiyoruz ancak müzenin değerleri paylaşılmalı ve gerekli revizyon düzenlemeleri yapılmalıdır. 2010 yılında, il kültür ve turizm müdürlüğümüzü ziyaret etmiş ve ilimizi anlatan İngilizce doküman istemiştim. Ne yazık ki o dönemde böyle bir eser yoktu, biz de “Geçmişten bugüne Bolvadin” adı altında Türkçe/İngilizce bir dergi hazırladık. İnanır mısınız, o dönemde sponsor olmaktan çekinenler, yurt dışından misafirleri geldiğinde talepte bulundular, verdik. Diğer önemli bir kültürel merkezimiz olan Arkeoloji müzemiz, şehrimizin en önemli değerlerinden birisidir. Ancak müzenin yerleşim planı örneği ve eserlerin sunum dili için kaç tane müze ziyaret edildi ya da örnek alındı, bilmiyorum. Bence hızla revize edilmeli, yenilenmeli, tarihi belgelerin ve eserlerin anlatım teferruatları çoğaltılmalı. Çünkü konu ile ilgili İspanya, Danimarka, İtalya, Yunanistan ve Almanya’da birçok müzeyi ziyaret ettim ve bu yerlerde tarihi değerlerin sunumunun çok daha farklı ve daha kullanışlı olduğunu belirtebilirim. Öğrencilerimize sorduğumuzda, birçoğunun bu müzemizi ziyaret etmediğini öğreniyoruz, üzülmemek elde değil, ciddi bir farkındalık eksikliği var. Bunları eleştirmek için söylemiyorum, sadece sorguluyorum. Örneğin, Kırkgöz köprüsünün Mimar Sinan tarafından yapılan, giriş kitabesi, müzemizde, ancak ne kadar ulaşabilir ve açıklanabilir noktada tartışılır. Herhangi bir ülke böyle bir kitabeye sahip olsa, özel cam ile korumaya alır ve açıklamasını birden fazla dilde yazar diye tahmin ediyorum. Yine diğer önemli bir eser olan ve Afyon’u temsil eden Tanrıça Hekata ne anlama geliyor bilen var mı? Özetle müzeciliğin bir kültür hazinesi olduğunu, bu hazinedeki değerlerin kavramsal felsefeyle açıklanmasının ise önemli bir değer paylaşımı oluşturacağına inananlardanım. Zafer haftası etkinliklerimiz yerinde uygulamalarla her yıl planlı bir şekilde gerçekleştiriliyor. Önemli bir marka ve değer haline geldi, gelecekte de çok daha farklı boyutta etkinliklerle sürdürülmelidir. Afyonkarahisar Valimiz, Gökmen Çiçek’in göreve başlaması çok kısa olmasına rağmen, güzel bir enerji ile yukarıda saydığımız birçok yerin revizasyonu anlamında katkılar sunduğunu ve ziyaretler gerçekleştirdiğini görüyoruz. Umarım enerjisi kırılmaz ve daha başarılı çalışmalara da imza atar, teşekkür ediyoruz.  

LEZZET MERKEZİYİZ

Afyon artık bir gastronomi şehridir. Bunun anlamı büyük olduğu kadar doldurulması gereken bir süreç yönetimini içerir. Konu ile ilgili Afyonkarahisar belediyemizde güzel bir proje ekibi oluşturuldu ve çok güzel etkinlikler yapılmaktadır. Gastronomi ekibimize dikkate alırlarsa bir tavsiyem olabilir. İtalya ziyaretimde, Roma yemeği ve sunumu konusunda etkilendiğimiz bir programa katılmıştım. Gastronomi şehrimize de “Frig yemeği ve sunumu” konusunda detaylı bir çalışma yapmalarını tavsiye edebilirim. Bizim keşkeğimiz, olası bir Frig yemeğinin gelişmiş şeklidir. Ancak en önemli aşama sunum aşamasıdır. Yemeğin tarihi, kültürü ve içeriğinin anlatılması gerekir. Mekanın da buna uygun bir yer olması şarttır. Afyon’un tescilli ürünlerine baktığımızda; sucuk, pastırma, kaymak ve ekmek kadayıfı ve de patatesli ekmeği olduğunu görürüz. Yine diğer bir önerim, “lokum müzesi” kuruması ile ilgilidir. Şehirler arasında dünyada müzeciliği önemseyen iki şehir örneğinden hareket edersek; birincisi Prag’daki çikolata müzesi; diğeri Eskişehirde’deki çağdaş cam sanatları ve lületaşı müzeleridir. Dolayısıyla lezzet noktası olan şehrimizde de Lokum Müzesi, önemli bir kültürel destinasyon noktası olabilecektir. Aslında ilimiz bir hayvancılık şehridir, 73.746 sadece merkezde büyükbaş hayvan; 7.6 milyon tavuk, 106.033 de küçükbaş hayvan sayısı vardır. İlçeleri dikkate almadan sayıyı veriyorum. Afyondan sonra dikkat çeken ilçelerimiz, tavuk sayısı bakımında 1.7 milyon tavukla Bolvadin; 3.8 milyon tavukla Başmakçıdır. Bolvadin 126.100 küçükbaş ve Emirdağ 154.935 küçükbaş hayvan sayısı ile merkezi geride bırakmıştır. Ancak bu verilerin merkez ekonomisine etkisi konusunda daha detaylı çalışmalar ve paylaşımlar yapılmalıdır.  

AFYONKARAHİSAR ET - SÜT VE BAL ÜRETİMİ 

Et ve süt üretimi açısından ilimiz aslında, birçok il’e örnek gösterilecek bir yapıdadır. Örneğin merkezde; 89.000 ton süt, 9.445 ton kırmızı et ve 261 ton bal üretilmektedir. Bu üretim konusunda merkeze en yakın ilçeler; 55.000 ton süt ile Bolvadin, 49.000 ton süt ile çay, 45.000 ton Sinanpaşa ve Şuhut ilçelerimiz gelir. Kırmızı et üretiminde merkezi takip eden ilçelerimiz; 5.138 ton ile Şuhut ve 3.900 ton ile Bolvadin’dir. Bal üretiminde merkezi izleyen ilçelerimiz; 188 ton ile Sinanpaşa, 104 ton ile Sultandağı, 93 ton ile Dinardır. Bu ilçelerimiz yanında Emirdağ ve Şuhut ilçelerimizin üretim kapasiteleri de üst seviyelerdedir. Görüldüğü gibi hayvancılık ürünlerinde iyi noktalardayız ancak Afyonkarahisar et’i, bal’ı ve süt’ünü markalaştıramadığımız sürece, düşük katma değerli yapıya bağlı kalırız ve üreticilerimiz zarar görmeye devam eder. 

İLİMİZDE ORGANİZE SANAYİLERİMİZ

Ekonomi demek üretim demek, üretim içinde organize sanayiler çok önemlidir. Özellikle 1990 yıllarda belirlenen ve stratejik önem taşıyan yerlerin planlamalarında ciddi hatalar yapıldığı çok nettir. Örneklendirelim isterseniz, Afyonkarahisar merkez, Bolvadin, İscehisar, Dinar, Emirdağ, Şuhut ve Sandıklı organize sanayisi olan yerlerimizdir. Merkez Organize sanayimiz, 781 hektarlık bir alana kurulu ve 314 firma faaliyet göstermekte ve 8.179 kayıtlı çalışana sahiptir. Merkeze en yakın değerlere sahip ilçe İscehisardır. 150 hektarlık bir alana kurulu, 25 firma faaliyet gösteriyor ve kayıtlı çalışan sayısı 700’dür. Emirdağ 105 hektarlık bir alana kurulu, 10 firma ve 450 kayıtlı çalışana sahiptir. Dinar ilçemiz 55 hektarlık bir alana kurulu, 5 firma ve 150 çalışanla devam ediyor. Bolvadin ilçemiz 125 hektar alana sahip, 2 firma faaliyet gösteriyor ve 8 çalışana sahip. Burada dikkat çekmek istediğimiz şey, ekonomik kararların alınırken, yerinde olmaması ile ilgilidir. Çünkü Afyonkarahisar ilimizi ve organize sanayi bölgemizi, bu 30 yıllık süreçte birçok firma ziyaret etmiş, ancak organize sanayinin arsa büyüklüklerinin küçüklüğü ve uygunsuzluğu yatırımcıların başka alanları tercihine zemin oluşturmuştur. Bu verilerde dikkat çeken diğer bir husus, Bolvadin ilçesinin durumuyla ilgilidir. Bolvadin organize sanayi bölgesi, alan büyüklüğü olarak birçok ilçenin önündeyken, doluluk olarak en son sıradadır. Bunun temel nedeni, yer seçiminin genel ekonomik gerçeklerin ötesinde belirlenmesiyle ilgilidir. Bugün bir şeyleri düzeltmek isteriz belki ancak takdir edersiniz ki çok zor. Bence organize sanayi anlamında yanlışlar uygulamalardan birisi de, her yere organize sanayi açma telaşına girilmesidir. Unutmayalım ki sanayiciler zeki insanlardır, organize sanayi bölgesini seçerken, politik telkinlere, hemşehrilik yapısına ya da destek vaatlerine göre değil, reel ekonomik gerçeklere ve çıkarlarına göre yaparlar.           

Önümüzdeki hafta ilimiz üzerine değerlendirmelere farklı konu başlıkları ve verileri ile devam edeceğiz… 

BELEDİYEMİZE TEŞEKKÜR…

Selçuklu mahallemizde yer alan Prof.Dr. Veysel Eroğlu parkımız, belediyemiz tarafından işletilmekte ve hizmet vermektedir. Bu parkımız özellikle Pandemi sürecinde; temizliği, hizmet niteliği ve sunumu, fiyat politikası, rahatlığı, bitki çeşitliliği ve yaşam alanları ile ilimizin örnek parklarından birisi haline geldi. Eminim ki, belediye başkanımız Mehmet Zeybek ve çalışma arkadaşları, özel ilgi gösteriyorlar. Tüm emeği geçenlere teşekkür etmek istiyorum. Umarım Afyonkarahisar belediyemiz ve hizmet kalitesinin sürekliliği bu şekilde devam eder.

 KİTAP TAVSİYEM…

 Dördüncü Sanayi Devrimi isimli kitap, Dünya Ekonomik Forumunun kurucusu, Klaus Schwap tarafından yazılmıştır. Bu kitapta Endüstri 4.0 süreci, kavramsal ve gelecek açısından anlatılmaktadır. Bunun yanında içerisinde endüstri 4.0’ın önemli bir sorgulaması ve eleştirisi de yapılmıştır. Merakla ve ilgiyle sıkılmadan okuduğum eserlerden birisidir. Geleceği öngörmek, kavramlara ve tahminlere odaklanmak isteyenler için faydalı bir eser diyebilirim. Dünya Ekonomik Forumu toplantılarının 2018 yılı ana başlığının “Endüstri 4.0” olduğunu düşündüğümüzde, gelecekte politik ve akademik platformların temel başlıklarının bu doğrultuda oluşturulacağından şüphem yok.