Gazeteci Nail Azbay kendisine YÜNTAŞ işçisinden gelen mektubu yayımladı.

Geçtiğimiz günlerde belediyede çalışan kamu işçisinin mektubunu yayınlamıştım.

Önceki gün de YÜNTAŞ işçisinden gelen bir mektup ofisimizin posta kutusuna bırakılmış. 

Noktasına virgülüne dokunmadan yayınlıyoruz.

**

Merhaba… Ben Yüntaş işçiyim. Afyon Belediyesinde çalışıyorum. Duygularımı size iletmek istedim çünkü her türlü sıkıntımızla dertlenerek belediyenin tüm imkanlarını seferber eden ücretlerimizi alabileceğimiz en yüksek seviyede verme çabası gösteren bir başkanımız var. O bizim sadece başkanımız değil, ağabeyimiz, babamızdır. Bizzat kendi gözlerimle, kulaklarımla şahit olduğum bir şeyi anlatmak istiyorum:
Başkanımız ara sıra bizimle dertleşir. Çalışırken yanımıza gelir. Bizimle işin ucundan tutar. İşte bu sene ocak ayında Sendikanın toplu iş sözleşmesi görüşülürken yine sıkıntılarımızı ve ekonomik problemlerimizi Başkanımıza anlattığımızda, toplu iş sözleşmesinin biran önce imzalanması konusunda talimat verdi. Birkaç gün sonra hemen sözleşmenin imzalandığını duyduk. Ücretlerimizi zamlı olarak ocak ayından itibaren almamızı sağlamıştır. Şu ekonomik koşullarda daha fazla sıkıntı çekmeyelim diye hızlıca adım attığı için kendisine teşekkürü borç bilirim.
Tabii ki belediyede bizler dışında başka çalışanlar da var. Bir haber sitesinde Belediyede çalışan kamu işçisi olduğunu belirten arkadaşımızın yaşadıklarını anlatmaya çalıştığı haberi okudum. Ben de duygularımı yazmak istedim. Çünkü şunu çok iyi biliyorum o arkadaşların toplu iş sözleşme görüşmelerini  baltalayan, iftiralar atan kendilerini diğer çalışanlardan özellikle de bizlerden farklı ve üstün tutan birileri var. Herkes hakkettiği ücreti almalı tabii ki. Ben kimsenin aldığı ücretin az ya da çok olduğu tartışması yapmak istemiyorum. Ama bir soruyu da burada sormak ve buranın altını çizmek istiyorum:
Biz yüntaşlı işçiler olarak güneşin altında kaldırım döşerken, sıcak asfaltın yüzümüze vurduğu alevle mücadele ederken, kamyon arkasında çöp kokuları içerisinde gece gündüz çalışıp bu şehri temiz tutmaya çalışırken, sokak, cadde ve parklarda ot yolup, otoparklarda bilet keserken, fuar ve özel gün ve gecelerde sabahlara kadar çalışarak görevimizi yerine getirirken, nasıl oluyor da masa başında oturan diğer işçi kardeşlerimiz sırf sahip olduğu statüyü öne sürerek hem rahat içerisinde çalışmayı hem de yüksek ücret almayı hayal edebilsin. Kimsenin gücüne gitmezse, Allah’ ın gücüne gider. Tabii ki burada farklı sorumlulukları olan, işinin hakkını sonuna kadar yerine getiren ve aldığı ücreti son kuruşuna kadar hakkeden kamu işçilerini kastetmiyorum. Hakeden haketiiği parayı alsın. Ama haketmeyen de bir zahmet kendinin ne iş yaptığına baksın.
Son olarak işçisiyle dertlenen, emeğin karşılığını verirken bile adalet terazisinden ayrılmayan, başkanım, babam, ağabeyim Mehmet ZEYBEK’ e hassas tutumu, adil yaklaşımı ve dik duruşu için teşekkür ediyorum
Saygı ve selamlarımı sunarım.

**

Yorum yapmıyorum. 

Takdir kamuoyunun.