Gazeteci Nail Azbay, "Belediyede "sürgün edilen" işçilerden gelen mektup" başlıklı bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı...

Bugün bu köşede kendi duygu ve düşüncelerime yer vermeyeceğim.

Bugün bu köşenin sahibi Afyonkarahisar Belediyesi’nde “sürgün” edilen 26 işçi olacak.

İşçilerden tarafıma gönderilmiş mektubu olduğu gibi yayınlıyorum.

Buyurun… 

**

Nail Bey merhaba… Bu şehirde sesimizi duyuracak bir yer bulamadığımız için tek çare olarak sizi gördüğümüz için bu mektubu size gönderiyorum. Ben Afyonkarahisar Belediyesi’nde çalışan bir kamu işçisiyim. Bu mektubu sürülen arkadaşlarım adına yazıyorum. Yıllardır çalıştığım kurumumda bugüne kadar hiç görmediğim hiç alışık olmadığımız bir muamele ile karşı karşıyayız. Personeli ile bu kadar uğraşan bir belediye yönetimi görmedim. 

 Yakın zamanda hakkımızı aradığımız için maaşlarımızın artırılması talebiyle Yüksek Hakem Kurulu’na başvurmuştuk. Bu başvurumuz neticesinde hakem kurulu bizim talep ettiğimiz ücretinde üzerinde bir zam kararı verdi. Bu karar sonrasında 9 bin 500 TL olan maaşımız 20 bin TL’ye yükseldi. Benim statümde çalışan 64 kişinin de maaşı bu seviyelere yükseldi. 

 İşçisine bu maaşı çok gören belediye yönetimi bu 64 kişi arasından sadece Belediye-İş Sendikası üyesi olan 26 kişiyi adeta sürgün etti. Hak İş Sendikası üyesi olan 38 işçi ise bizimle aynı haklara kavuşmasına rağmen aynen işlerine devam ediyor.  Erkekler otopark ya da parke taşı döşemeye görevlendirildi, 6 kadın ise park bahçelerde ot yolmaya, çapa yapmaya, tuvalet yıkamaya gönderildi. Görevlendirme yazısı çıktığı halde 2 kadın, Kültür Evi ile Belediyenin Fuar Alanı’ndaki Sosyal Tesisleri’ne gönderildi. Sanırım kendilerinin farklı bir ayrıcalıkları var. 4 kadın ise şu anda gün boyu ot yoluyor, çapa yapıyor, tuvalet temizliyor. Bir kadının engelli raporu var bildiğim kadarıyla, sürekli fenalaştığını duyuyorum ama buna rağmen sıcağın altında çalışmaya zorlanıyor. 

 Bana kalırsa esas sorun şu. Bizi Yüntaş şirketinde çalışan işçilerle aynı ücrete getirip eşitlemek istediler. 15 bin TL verip kurtulacaklardı. Ancak bizler hakkımızı aramayı tercih ettik. Hakkımızı aramak suç mu? Ancak suçmuş. Bunu öğrendik. Yüksek Hakem Kurulu’ndan çıkan karar sonrası bizler hakkımızı aradığımız için adeta günah keçisi ilan edildik. Bazı belediye yöneticileri bizler için “boş boş oturuyorlardı” gibi kendilerini savunma yöntemi geliştirmişler. Yüntaş üzerinden işe aldıkları siyasi kişilerin belediyede Teşkilat gibi dizi seyrettiklerini görmeyen bugünün yöneticileri bizi boş oturmakla suçluyor. Belediye başkanımız bir gazeteye verdiği röportajda “en sevmediğim şey haksızlık” demiş. Hani nerede hak? Aldığımız 20 bin lirayı çok gördüler. Yazıklar olsun… 

 Yine bazı yöneticiler “işçilerin hukuken büroda oturması doğru değil” demeye başlamış. O zaman diğer 38 kişi neden oturuyor? Yüntaş’dan alınan işçiler neden oturuyor? Sormak istiyorum. Onların ne farkı var? Düne kadar aynı işi yapıyorduk. Şu anda onlarda aynı maaşı alıyor. Ama onlar neden içeride. Bir sürgün olayı varsa hep birlikte sürülelim. 

 AK Partili Milletvekillerine iletiyoruz sorunlarımızı. “Başkana iletelim” deyip kenara geliyorlar. Hiçbir çözüm çıkmıyor. Vali Hanım… Sürülen 4 kadının zor durumda olduğunu görüyor, duyuyor ama ses çıkarmıyor. Bu kadınlardan ne istiyorsunuz demiyor. 

 Bakın şu anda bizlerin aile huzuru bile bozuldu. Sosyal hayatımız kalmadı. Bu durumu mahkemeye bile taşıyamıyoruz. Acaba sözleşmemizi mi feshedecekler diye paranoyak olduk. Bizim durumumuz memurlardan çok farklı. Mahkemeye veriyorsunuz kazansanız bile belli süre tazminatınızı ödüyor işe geri döndürmüyor. Bu yüzden mahkemeye de gidemiyoruz. Ben uzun yıllardır belediyedeyim. Personeliyle bu kadar uğraşan bir yönetim gerçekten görmedim. 

 Bu söylediklerim sorunumuzu çözer mi çözmez mi bilmiyorum. Ama en azından sesimi duyurmak istedim. Umarım konuşmalarımıza yer verirsiniz. 

Selam ve saygılarımı sunarım. 

 

**

Yorum yapmayacağım. 

Takdir kamuoyunun.