“Yaşama Uğraşı”, İtalyan yazar Cesare Pavese'nin, 1935 yılından başlayarak ölümünden sekiz gün öncesine (26 Ağustos 1950) kadar yazmaya devam ettiği günlüğü.  

Pavese, “tek erdemimiz bu: başlamak her gün yaşama” der. Ona göre “dünyanın en büyük mutluluğu başlamaktır. Canlı olmak iyidir. Çünkü yaşamak her zaman, her dakika yeniden başlamak demektir.” İnsan olmanın, insanca yaşayabilmenin olanağı yeniden başlayabilmek. Başlayabilmek sevgiye ve umuda hasrettir.  Nikos Kazancakis “Zorba” romanında şöyle diyor: “Büyük ozanlar da, hep ilk kez görürler. Önlerinde her sabah, yepyeni bir dünya bulurlar; bulurlar değil, onu yaratırlar.”

Pavese, “Yaşama Uğraşı”nda; “hayat yaşantı aramak değil, kendimizi aramaktır” diyor. Yaşam kendini arayış, içimizdeki duyguya dönüş. Kendi içimize, derine inmek ve kim olduğumuzu bulup çıkarmak. Hayatın düşünceden daha önemli olduğunu kavramak. Hayatın başlı başına bir değerinin ve anlamının olduğu görebilmek. Bu anlamı yaşayarak bulabilmek. Kısacası yaşıyorum diyebilmek, içine sindirmek, dokunmak, hissetmek, sezmek. Yaşamak için, sevgi için, insanca duygular için çaba harcayabilmek. İnsan olduğumuzu hatırlayabilmek. Duygularımıza temas edebilmek. 

İçimize akıp giden yol, doğadan geçiyor. Doğayı görebilmek, sezebilmek, anlayabilmek, orada kendimizi bulabilmek, ruhumuzun nefesini soluyabilmek. Pavese Ay ve Şenlik Ateşleri”nde şöyle diyor: “İnsanlarda, bitkilerde, toprakta sizden bir şeyler olduğunu bilirsiniz…. Ay herkes için vardır, yağmur da… Hoşuma gidiyor bu sıcaklık, bir kokusu var: Bu kokunun içinde ben de varım; nice bağbozumu, hasat, yaprak dökümü, nice tatlar, hala içimde taşıdığımı bilmediğim nice istekler var.... O günlerin güzel yanı her şeyin mevsiminde yapılmasıydı ve her mevsimin işe, ürüne, yağmura, güzel havaya göre değişen geleneklerinin, oyunlarının olmasıydı.”

Her şeyin bir zamanı, mevsimi var. Her mevsim kendine özgü doğası, ritüelleri, yaşamıyla gelir bize. Baharın umudu, renkleri; yazın sevinci, aşkı; sonbaharın sırları, sadeliği; kışın anlayışı, sadeliği… Mevsimler dokunur yaşamlarımıza, doğa içimizde hayat bulur.  

Pavase’ye göre korkunç olan bilimsel olarak yaşamaktır. Akılla, mantıkla, düşünceyle, kısacası hesap kitapla yaşamak. Sürekli neden-sonuç ilişkileri kurmak, hep mantıklı olma zorunluluğu. Burada Nikos Kazancakis’in çok sevdiğim, yaşama dair yol gösteren kitabı Zorba’dan bir alıntı yapmak isterim. 

“Neden? Neden? Neden? 

İnsan nedensiz bir şey yapmaz mı? Şöyle keyfi için.” 

Hep bir neden gerekir mi? Nedensiz, içimizden geldiği için yapamaz mıyız, yaşayamaz mıyız? 

Pavese’den söz edip de Tezer Özlü’ye temas etmemek tabi ki de olmaz. Tezer Özlü “Yaşamın Ucuna Yolculuk”ta; “yaşam yalnız rüzgar, yalnız gökyüzü, yalnız yapraklar ve yalnız hiçti” der. Doğanın bize söylediklerine kulak verebilmek, onu içimizde duyabilmek yaşamak…

Pavvese, “sözler değil, eylem” der. Yaşamak; eylemek, yapmak, bir şeyin sözü değil kendisini yaşamak.  

Düşünceleri, zihni, aklı, mantığı birazcık susturup kalbimizin, içimizden gelenin ne söylediğini duyabilmek dileğiyle.