Beden dili insanlık tarihi açısından kullandığımız en eski iletişim aracımızdır. Çünkü beden dili, kelimelere başvurulmadan gerçekleştirdiğimiz duygu ve düşüncelerimizin yansımasıdır. İnsanların yüz yüze kurdukları ilişkilerde kelimeler yüzde 10, ses tonu yüzde 30 ve beden dili yüzde 60 önem taşımaktadır.

İlk temas, ilk karşılaşma beden dili bakımından çok önemlidir.

İnsanların birbiri ile karşılaştıkları ilk 30 saniyede iki tarafta birbirleri hakkında yüzde 80 kararını o anda veriyor ve ilk izlenim kolay kolay değişmiyor.Duruşundan hiç hoşlanmadım, bakışını sevmedim, bir görüşte kanım ısındı, ilk gördüğümde vuruldum, ben onu gördüğüm an işe yaramaz olduğunu anlamıştım gibi değerlendirmeler o kişi ile gelişecek iletişimin temelini oluşturuyor.

 

Karşımızdaki insanla iletişim kurarken, bir mesaj iletirken söz, ses ve beden dilini kullanırız.

Karşımızdaki kişi duygularımızı bu üç kanaldan algılar.

Beden dili, iletişimin en temel türlerinden biridir. Çünkü bir tek kelime kullanmadan, birbirimizin gözlerine bakarak ya da bakmayarak, kıyafetlerimizle, duruşumuzla, oturuş ya da yürüyüş tarzımızla, diğer insanlarla aramıza koyduğumuz fiziksel uzaklık gibi görsel simgelerle, birbirimiz hakkında çok fazla bilgi edinebiliriz.Biz farkında olmasak da çoğu zaman bedenimiz, ne düşündüğümüz hakkında karşı tarafa bazı sinyaller verebilir.

Eğer beden dili iyi bir şekilde kullanılırsa, çözümleyici, yapıcı ve sağlıklı bir iletişim de gerçekleştirilmiş olur.Daha iyi empati kurmak, karşımızdaki kişiyi kolayca etkilemek gibi.

İnsan hayatı boyunca çoğunlukla farkında olmaksızın günlük beden dilini son derece etkili olarak kullanır. Bedenimiz olaylara ve durumlara karşı çok daha fazla kendiliğinden tepkiler verebilir.Korku, kızgınlık, hüzün, nefret, mutluluk, dikkat, ilgi, uyku, gerginlik, şiddet bu durumların en belirgin olanlarıdır.Beden dilinin kullanımı kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Bir kişi beden dilini çok az kullanırken diğer bir kişi beden dilini abartılı bir biçimde kullanabilir.

Beden dilimizle duygu ve düşüncelerimizi ifade etme olanağı buluruz.

Beden dili derken aklımıza gelmesi gereken şey şunlardır: Beden duruşu, jestler, mimikler, göz teması, başın kullanımı, ayakların kullanımı, oturma biçimi, oturmak için seçilen yer, mesafe, giyim, kullanılan aksesuarlar, bakım ve makyajdır.Beden dilinde en önemli öge gözlerdir. Gözler her şeyi anlatır,dolayısıyla beden dili için gözler ilk sırada gelir. Konuşurken karşımızdaki kişinin yüzüne bakmak, o kişiye verdiğimiz değerin, duyduğumuz saygının ifadesidir.

 

Birde beden dilini etkili kullanabilmek için kaçınılması gereken davranışlar vardır.

Aşırı göz temasında bulunmak,

Sürekli sabit durmak,

Fazlaca rahat hareketlerde bulunmak,

Duvara veya masaya yaslanmak,

Ayakları çaprazlamak,

Kolları önde veya arkada bağlamak,

Konuşurken başı geriye atmak, saçları geriye atmak, gözleri kapamak,

Ellerimizi ovuşturmak ve yüzümüzde dolaştırmak,

Parmak uçlarını birbirine dayamak,

Parmakları masada tıkırdatmak,

Saat ya da yüzükle oynamak.

Eğer beden dili iyi bir şekilde kullanılırsa, çözümleyici, yapıcı ve kişilerin mutluluğuna, toplumun huzuruna katkıda bulunacak sağlıklı ve nitelikli bir iletişim gerçekleştirilmiş olur.

 

Sözün özü dikkat vücudunuz konuşuyor...

 

Bu konuyla ilgili bir hikayeyi de sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Sevgiyle kalın..

 

Bir kaç yüzyıl önce Papa bütün Yahudilerin Roma'yı terk etmeleri gerektiğine karar verir.

Doğal olarak Yahudi toplumundan büyük bir tepki gelir.

Bunun üzerine, Papa ile Yahudi toplumundan önde gelen birisiyle karşılıklı dini bir müzakere yapmalarını önerir. Yahudiler kazanırsa kalacaklar, Papa kazanırsa gidecekler. Yahudiler çaresiz kabul eder ve temsilci olarak Moiz'i seçerler. Ancak Moiz'in Papa ile aynı dili konuşamaması nedeniyle müzakere de konuşmak yerine sadece işaret ve beden dilinin kullanılması teklif edilir.

Papa da kabul eder. 1. Müzakere günü geldiğinde iki taraf karşılıklı yerlerini alırlar ve karşılıklı olarak bir süre bakıştıktan sonra Papa elini kaldırarak 3 parmağını gösterir. Buna karşılık Moiz tek parmağını kaldırır.

2. Papa parmaklarını sallayarak başının etrafında çevirir. Moiz ise parmağıyla yeri işaret ederek oturduğu yeri gösterir. 3. Papa yanındaki çantadan bir parça ekmek ve şarap çıkartınca Moiz de bir elma çıkartır. Bunun üzerine Papa ayağa kalkarak "Ben pes ediyorum, Yahudiler kalabilirler" der. Müzakere sonrasında Papa'nın etrafına toplanan kardinaller Papa'ya ne olduğunu sorduklarında Papa; 1. Ben önce 3 parmağımı gösterip Kutsal Üçlüyü işaret ettim. Buna karşılık o bana tek parmağını gösterip her iki dinin de tek Tanrı'yı tanıdığını söyledi. 2. Ben parmaklarımı sallayıp başımın etrafında çevirerek Tanrı'nın bizim etrafımızda olduğunu gösterdiğimde o da oturduğu yeri işaret ederek Tanrı'nın onların durduğu yerde de olduğunu işaret etti. 3. Ben kutsal ekmek ve şarap çıkartıp Tanrı'nın bizim günahlarımızı bağışladığını göstermek istediğim zaman da hemen bir elma çıkartıp bana ilk günahı hatırlattı. Herifin her şeye bir cevabı var. Ne yapabilirdim ki?" Ayni sırada Yahudi cemaati de Moiz'in etrafını sarmış ona nasıl başardığını soruyorlardı, Moiz; 1. "Önce bana 3 parmağını gösterip 3 gün içinde burayı terk etmemizi istedi. Ben de ona bir tekimizin bile ayrılmayacağımızı söyledim. 2. Sonra bütün şehrin Yahudilerden temizleneceğini söyledi. Ben de, hiç bir yere gitmeyip olduğumuz yerde kalacağımızı söyledim" 3. "Sonra ne oldu?" diye kalabalık heyecanla sormuş. "Valla, sonrasını ben de pek anlamadım. Adam biraz hiddetlendi ve öğle yemeğini çıkarttı. Bunun üzerine ben de benimkini çıkarttım. Hepsi bu!.