Bugün sizlere Afyon’da kul hakkı yiyenleri ve onlara çanak tutanları, bu haksızlıkları görmelerine rağmen açık açık destek verenleri anlatacağım.

Bugünden sonrada bu konuyu uzun süre açmayacağım.

Çünkü dün itibariyle konu mahkemeye taşındı, adalete olan inancımız tam olduğu için artık süreci Türk Adaletine ve onun vicdanlı hakimlerine bıraktık.

Mahkemenin vereceği karara kadar bu konuyla ilgili konuşmayı düşünmüyorum.

Ama anlatacaklarım var, bu süreçte yaşanılanlar var ve bunları okuyucularımızın bilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu gazeteyi kurarken “Ben namuslu gazetecilik, bağımsız ve patronsuz gazetecilik yapacağım” diye söz vermiştim.

Bu sözün gereği bizleri bu şehrin en çok okunan dijital gazetesi yapan siz değerli okuyucularımızın yaşadıklarımızı bilmeniz gerekiyor diye düşünüyorum.

Konuya gelelim…

Daha önce bu köşeden birkaç kez yazdım.

Biliyorsunuz Afyon Postası’ndan 3 harf çıkartarak medya işine giren “saygın” bir iş insanımız var.

Bu “saygın” iş insanımız o kadar “saygın” ki aynı zamanda Afyonkarahisar Sanayicileri ve İş Adamları Derneği’nin de başkanı kendisi.

Tanımanız için biraz daha detay vereyim.

Hani şu Uydukent’te bugüne kadar bir tek bisikletin bile geçmediği dubalı bisiklet yolundan 10 Milyon TL alan “saygın” iş insanından bahsediyorum.

Hani Zafer Meydanı’nın hemen yanına inşa edilen Millet Kıraathanesi işini 21 Milyon’a yaparım diyen daha sonra bu para yetmez deyip tutarı 40 Milyon’dan fazla bir rakama çektiren “saygın” iş insanından bahsediyorum.

Hani şu Jandarma Kavşağı’nda her yağmurda su basan, sürekli kaza olan alt geçidi yapan “saygın” iş insanından bahsediyorum.

Hani şu Kanal 3 Televizyonu’nun başında olduğu dönemde personeline 4 ay maaş vermeyen “saygın” iş insanından bahsediyorum.

Çok “saygın” Kadir Sayın’dan bahsediyorum.

Bu beyefendi o kadar “saygın” ki, onca isim varken bu şehrin en çok okunan, gündemi belirleyen gazetesi olan Afyon Postası isminden 3 harf çıkararak kendince medya sektörüne atıldı.

Hayırlı olsun demek istedik ama pek hayırlı bir iş yapmadığı için bunu diyemiyoruz.

Değerli okuyucularım, Afyon Postası, 2018 yılında Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan marka tescili alarak yola çıkan bir kuruluş.

Aslında bir markayı bir mülk gibi düşünebilirsiniz.

Ki İslam alimleri marka hakkını kişinin mülkü olarak tanımlıyor.

Din İşleri Yüksek Kurulu’nun telif hakları ve marka alanında verdiği fetva şöyle başlıyor: “Başkasının emeğini gasp anlamına gelecek her iş, tutum ve davranış, kul hakkı sorumluluğunu gerektirir. Bu sorumluluk ise, söz konusu hak sahibine iade edilmedikçe veya helallik alınmadıkça ortadan kalkmaz”
Nasıl ki evinizin, arsanızın, tarlanızın tapusu var, ürettiğiniz geliştirdiğiniz fikrin, hizmetinde tapusu işte bu marka tescili…
Bu “saygın” iş insanına avukatlarımız aracılığı ile noterden ihtarname gönderdik, özetle ‘bu yaptığın düpedüz marka tecavüzü, bu işi durdur aksi halde mahkemeye gideceğiz’ dedik.

Kendileri yine noterden evlere şenlik bir açıklama yaparak faaliyetlerine devam edeceklerini dile getirmişler.

Tamam dedik, dava dilekçemizi hazırladık, olay önce arabulucuya gitti.

Burada olanları şimdilik anlatmayacağım.

Sadece şunu söyleyeyim.

Burada pek çok şey oldu pek çok söz verildi ama hiçbiri tutulmadı.

Bu davranışlarıyla aslında ahlak seviyelerini de gözler önüne serdiler.

Herkes kendine yakışanı yaparmış, onlarda bunu yaptı.

Netice itibariyle burada da bir anlaşma olmadı.

Olay artık Türk adaletinde.

Hakkımızı aramak için sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Tabi bu süreçte enteresan işler olmaya devam etti.

Benimde üyesi olduğum Afyonkarahisar Gazeteciler Cemiyeti’nin başkanı ve bazı yönetim kurulu üyeleri bu kul hakkı yiyen, bizim hakkımıza tecavüz eden bu kurumu ziyaret edip hayırlı olsun demiş.

Aslında bu ziyarete bu hırsızlığı bu arsızlığı bu kul hakkını meşrulaştırma ziyareti diyebiliriz.

Burada ziyaret yapılabilir buna sözüm yok, ancak daha önce profesyonel olarak dijital yayıncılık hayatına atılan, bu alanda yatırım yapan, Afyon’da ilk olan e-gazete yayıncılığını başlatan, basılı gazete yayıncılığına merhaba diyen, günlerce konuşulan sokak röportaklarına imza atan bizlere bir kez olsun cemiyet olarak ziyaret edip hayırlı olsun demeyip -gelsinler diye demiyorum- marka hırsızlığı yapan bir kuruma gitmeleri böyle okunuyor.

Bu davranışlarıyla her gittikleri yerde “basın camiasının birlikteliği için bu cemiyeti kurduk” demelerinin artık anlamı yok.

Bu yaptıklarıyla samimiyetsizlikleri ortaya koydular.

Ben sizler gibi arkadan iş çevirmeyeceğim beyler, doğrudan düşündüğümü yüzünüze söyleyeceğim…

Samimi değilsiniz beyler…

Kul hakkı yiyenlere çanak tuttunuz beyler…

Marka hırsızlığını tasvip eden belki de ilk meslek örgütü olarak tarihe geçtiniz beyler…

Dolayısı ile sizde bu hak gaspına ortak oldunuz beyler…

Sizde bu marka hırsızlığını meşrulaştırma gayretinizle hak yediniz beyler…

Ama unutmayın er ya da geç hakikat kazanacak.

Ve sizler bu yaptığınız marka hırsızlığını meşru kılma gayretinizle bu şehrin basın tarihine kara lekeyle kazınacaksınız.