Gazeteci Nail Azbay, "Afyon’da 'hasta' ve 'sistemin çöktüğü' kurumlar" başlıklı yazı kaleme aldı. İşte o yazı...

Afyonkarahisar Devlet Hastanesi’nde bir adam hastane kantininde çalışan kadının kafasına sıktı, ardından aynı silahla kendi kafasına sıkarak hayatına son verdi.

Bu olaydan sonra hastaneye giden pek çok kişi “Devletin hastanesinde can güvenliğimiz yok mu?”, “Silahla hastanenin içine nasıl giriyorlar?” diyerek şikayetlerini dile getirdi.

Bir hafta geçmeden aynı hastanede, Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı Evde Sağlık Birimi’nde görev yapan iki şoför hastanenin kantininde birbirine girdi. Şoförlerden biri bıçağını çıkararak diğer şoförün boynuna sapladı. Hiçbir şey olmamış gibi hastaneden çıkıp giden bu kişi daha sonra polis tarafından yakalandı.

38 yaşında, iki çocuk babası Mehmet Gündoğan ise Devlet Hastanesi’nde ünlü bir iş adamının kanını değiştirme suçundan atılan bir doktorun kliniğinde yaptırdığı serum nedeniyle hayatını kaybetti.

Tüm bu olaylar, son bir ay değil, yalnızca son 10 günde gerçekleşti.

Aralık ayında duyurduğumuz bir konu daha vardı...

Devlet Hastanesi’nin hemen yanına inşa edilen 86 milyon TL’lik Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi inşaatındaki perde beton yamuk atılmasına rağmen inşaata devam edilmişti.

“Biz mi yanılıyoruz?” diyerek İnşaat Mühendisleri Odası’nın temsilcisine sorduk. Temsilci gidip inceledi ve “Perde beton yamuk atılmasına rağmen üzerine iki kat daha çıkılmış” diyerek bizi doğruladı.

Benim bu olanlardan sonra anladığım şu:

Afyonkarahisar’daki sağlık sisteminde ‘denetim mekanizması’ çökmüş.

Bu kadar olay başka türlü izah edilemez.

Burada şirazeden çıkılmış, sistem çoktan kokuşmuş.

Sağlık İl Müdürlüğü, acilen kendisini tedavi etmeli, doğru teşhisle işe başlayarak doğru tedavi ile kendisini iyileştirmeli.

AKÜ ve Kapanacak MYO’lar

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektörü Mehmet Karakaş, katıldığı bir radyo programında 2 yıllık Meslek Yüksekokulları’nın (MYO) tematik hale geleceğini söyledi.

Mehmet Karakaş’ın tematik MYO’lar fikrini geç kalmış bir düşünce olarak görsem de bu düşüncesini sonuna kadar destekliyorum.

Teknik yönleri güçlendirilmiş, atölyeleri ve laboratuvar ortamları olan MYO’lara ihtiyacımız var.

Mehmet Karakaş’ın radyodaki “YÖK Başkanımızla bunu konuştuk. Aynı temada bulunan MYO’ları birleştireceğiz. Üç MYO il merkezinde olacak” ifadeleri radyo yönetimi tarafından basın bülteni olarak yayın kuruluşlarına servis edildi.

Bu gelişme sonrasında Sinanpaşa, Dazkırı ve Başmakçı’daki MYO’ların kapanacağı yönünde haberler çıktı.

Tabii bu söylentiler hemen siyaset malzemesi haline dönüştü.

Vekiller, belediye başkanları araya girdi. “MYO’lar kapanmayacak, MYO’muza kimse dokunamaz” gibi siyasi ve hamasi nutuklar atılmaya başlandı.

Bu üç MYO’da kaç öğrenci var diyerek üniversitenin resmi internet sitesindeki ‘Bilgi Yönetimi’ bölümüne girdim:

Başmakçı’da 155, Dazkırı’da 214, Sinanpaşa’da 258 öğrenci var.

Üç ilçedeki MYO’ların tamamında ise toplam 627 öğrenci bulunuyor.

Bu öğrencilerin yüzde kaçı devam ediyor, işte o muallak.

Ekran Resmi 2025 01 22 00.37.23

Şehir merkezinde bile 7 ila 9 bin öğrencinin olmadığı konuşulurken, 3-5 bin nüfusu olan ilçelere kim okumaya gider?

Yeri gelmişken söylemekte fayda var:

-Üç ilçenin merkez nüfusunun toplamı 20 bin bile değil -

El insaf...

Buralarda üniversite mi olur?

Olsa bile hanginiz buralara çocuğunu okusun diye gönderir?

Elinizi vicdanınıza koyun ve doğruyu söyleyin.

Mehmet Karakaş eğer buraları kapatmayı düşünüyorsa, bence sonuna kadar doğru bir düşünce.

Türkiye’de artık üniversiteler sorgulanmalı.

Her yere üniversite açarak sistem allak bullak oldu.

Her yere açılan bu MYO’lar ise amacının çok dışına çıktı.

Pek çoğunda açılan bölümün/programın hocası yok.

Hocası olanın atölyesi yok.

Buralar, siyaset kurumlarına yakın olan kişilerin koltuk verilerek gönüllendirildiği yerler olmaya başladı.

İşin özeti, sistem çöktü.

Bu ucube sisteme kim sahip çıkarsa vebale girer.

Benden söylemesi.

Kitap Önerisi

Geçtiğimiz hafta bahsetmiştim.

Artık köşe yazılarımda arkadaşım Recep Mihrioğlu’nun yoğun ısrarı ve talebi üzerine kitap tavsiyesinde bulunuyorum.

Bugünkü tavsiyem, Recep Mihrioğlu’nun hediye ettiği Yılmaz Özdil’in kaleme aldığı Yaşamak Cesaret İster kitabı.

Kitabı bir cümle ile özetlersem, şu cümleyi buraya bırakabilirim:

“Yalakalık meziyet, dürüstlük eziyet!”

Ghjd82 V Ww A A O7 D B

**

Not: Bolu'da otel yangınında hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına acil şifalar diliyorum. 

Ülkemizin, milletimizin başı sağ olsun.