Başak Nakilcioğlu, "Sanat İhtiyaçtır" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Aynı zamanda ressam olan Nakilcioğlu bu yazısında Ambaryolu bölgesine yerleştirilen at üzerindeki Atatürk heykelini yazdı. İşte o yazı...
“Sanat bir ihtiyaçtır, besindir.” Geçtiğimiz günlerde what’s_upart isimli sosyal medya hesabında, oyuncu Ethan Hawk’ın söyleşisinde denk geldiğim bir cümle. En kısa, en net anlatımlardan biri diye düşünüyorum. Bu cümle “Sanata ihtiyacımız yok, daha temel ihtiyaçlarımız var” diyen insanlar için de net bir cevap. Sanat zenginler içindir, fakirler için değildir diyebilir misiniz örneğin? Diyemezsiniz. Çünkü sanılanın aksine sanatın, sınıfı, kategorisi yoktur. Bu türlü bir sınıflandırmayı yapanlar vardır ve bu sınıflandırma yönelimi, sanat etkinliklerinin, ürünlerinin ücretlendirilmesini kasteder. Konser biletleri, sergi girişleri, kitap-dergi ücretleri vb. Birçok konser, sergi, toplu taşımada dinlenen müzikler, bazı müzeler ve bazı tarihi yerlerin girişleri, yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin düzenlediği kültür-sanat etkinlikleri, festivaller ve bunun gibi kültür-sanat etkinliği ücretsizdir. Bu organizasyonlar, sanat etkinliklerine katılımda sınıflandırmanın düşünülmediği organizasyonlardır, öyle de olmalıdır. 40-50 bin yıl öncesinin mağara resimleri, 2000 yıl öncesine dayanan tiyatro, 5000 yıl öncesine dayanan yazı ile insanlık, var olduğu ve bilinç kazandığı zamandan itibaren sanatın temel görevi olan duyguların ifadesini ihtiyaç olarak görmüştür. Bununla birlikte “Sanat ihtiyaçtır. Bu türlü ücretsiz etkinlikleri takip edin, gidin” değil demek istediğim. Sanatın etkileyiciliği kuantum dolanıklığı gibidir bana göre. Bir dolmuşta, durakta beklerken, kapalı bir mekânda kısaca beklenmedik bir anda bir ses, bir görsel sizi alır götürür. Buna kimse müdahale edemez, sizden başka kimse bu etkileşimi yönlendiremez. İşte bu sanat=hayattır.
HER BASAMAKTA DUYGUMUZ VAR
İnsan, yaşamı içerisinde neye ihtiyaç duyar sorusu sorulduğunda, Maslow’un ihtiyaçlar piramidinden bahsedilir. Maslow en temel ihtiyaçları, piramidal bir yapıda kategorize etmiştir. Maslow’a göre önce barınma, yemek, su gibi en temel fizyolojik ihtiyaçlarımızı karşılarız. Sonra güvenlik ihtiyacımız, ardından sevgi/ait olma ihtiyacımız, ardından saygınlık ihtiyacımız, son olarak kendini gerçekleştirme ihtiyacımız gelir. Maslow’a göre sanata olan gereksinimimiz, bütün bu ihtiyaçlarımızı karşıladıktan sonra kendini gösterir. Ben bu şekilde ayırmıyorum. Bana göre, bütün bu basamaklarda, o basamaktaki donanımımıza göre bir sanat ürününe yöneliyoruz. Bu basamakların tamamında, o basamaktaki kendimize karşılık gelen beğenilerimiz, tercihlerimiz var. Çünkü her basamakta duygumuz var.
SANAT= HAYATTIR
Sanatı iki kelimeyle anlat derseniz DÜŞÜNCE-DUYGU derim. Tek kelimeyle anlat derseniz HAYAT derim. Bu yüzden, “Resme, müziğe, tiyatroya, dansa, edebiyata, heykele ihtiyacımız yok. Daha önemli ihtiyaçlarımız var.” derseniz; sanat bu temel ihtiyaçlardan biridir zaten derim. Eğer bunu diyorsanız, ihtiyacınızın olmadığını düşünüyorsanız; hiyerarşiyi, baskıyı, sizden daha iyi kazanan birinin daha iyi, kaliteli yaşamasını kabul ediyorsunuz demektir. Bunu demeniz, sadece parası olanın duygu üretebileceğini kabul etmeniz ve sanatın en temel görevi olan “herkese ulaşma, ulaşabildiği kalbe, ayırmadan dokunma” özelliğini kendinizde reddetmeniz demektir. Bunu demeniz, sevdiğiniz birini kaybettiğinizde aklınıza bir film şeridi gibi gelen anıları, sevindiğiniz zaman içinizden yükselen coşkuyu, hüzünlendiğinizde ya da neşelendiğinizde mırıldandığınız şarkıları, reklam panosu bile olsa sizi etkileyen bir görüntüyü, motivasyon cümlesi bile olsa sizi heyecanlandıran kelimeleri, hayatı yaşanır kılan şiiri, rengi, hareketi, melodiyi reddetmeniz demektir. Bunu demeniz aslında “hak etmiyorum” kelimesini düşündürür ve bana göre “sanata ihtiyacımız yok” cümlesinin bir diğer okuması “sanatı hak etmiyorum” demektir. Bu cümlede hayal kırıklığı ve umutsuzluktan destek alır. Ve eğer hiçbir görselden etkilenmeden, hiçbir melodi mırıldanmadan, en ufak bir mutluluk ya da kızgınlık, üzüntü, neşe hissetmeden; rengin, şiirin, şarkının, hareketin olmadığı bir şekilde, birkaç gün bile yaşayabiliyorsanız bu dünyanın insanı değilsiniz derim. Çünkü bu dünya duygularımızın dünyasıdır. Biz yaşadığımız ve yapabildiğimiz sürece duygularımızı-düşüncelerimizi önce deneyimlemeye, sonra geliştirmeye çabalarız. Küçükten büyüğe, hücreden bedene, notadan şarkıya, kelimeden yazıya, çizgiden resme, heykele bütün bir hayat boyunca yaptığımız budur. O yüzden sanatla hayatı ayıramayız, o yüzden sanat= hayattır.
İKİ SEFER YAPILDI İKİSİNDE DE OLMADI
Gelelim eleştirilere konu olan Ambaryolu ve Yeşil yol caddelerinin kesişim noktasına konulan at üstünde tasvir edilen Atatürk heykeline. Yukarıda bahsettiğim noktalardan hareketle “bizim temel ihtiyaçlarımız var. Heykele ihtiyacımız yok.” denilmemelidir. Çünkü yukarıda bahsettiğim gibi sanat temel bir ihtiyaçtır. Şehirde heykel de olur, resim de olur, müzik de, edebiyat da, olmalıdır da. Nasıl ki sanat hayatlarımızı yaşanır kılıyorsa, bir şehri yaşanır kılan da şehirdeki sanat eserleri ve etkinlikleridir. “Bu heykeli yapana kaç para verdiler” söylemlerini ilgili haberlerin yorumlarında okuyorum. Marketten su alsak para veriyoruz, ekmek alsak para veriyoruz, giyim için para veriyoruz. Bir sanat ürünü için neden para verilmesin anlayamıyorum. Biz sanat uğraşısı içinde olanlar, herkes gibi fatura ödüyoruz. Bir marangoz masa yapıyor ve satıyorsa, bir elektrikçi elektrik tesisatı döşeyip parasını alıyorsa, ben neden işimi yaptığımda para alamayayım. Bunları da artık gündeme getirmeyelim. Sorun bunlar değil, bu heykelde şöyle bir sorun var; iki sefer yapıldı ikisinde de olmadı. Afyon'da söz konusu Atatürk heykeli olduğunda, Zafer Anıtı gibi bir cetvelimiz var. Bir hocam bu konuda şöyle demişti; “ Ya Heinrich Krippel’in yaptığı gibi bir Atatürk heykeli yapılacak ya da yapılmayacak.” Hocama katılıyorum. O kaliteyi yakalamak için de Güzel Sanatlar Fakültemizdeki hocalarımıza sorulması, görüşülmesi taraftarıyım. Söz konusu heykel için “Atölyemizde yaptırdık” denilerek, para harcamadık, kaynaklarımızı kullandık denilmek isteniyor. Kaynaklarımızı kullanmak, iletişim kurarak, danışarak olur. Konunun uzmanları varken onlara danışmadan “Kendi atölyemizde yaptırdık. Para harcamadık” denildiğinde hem zaman, hem kaynak iki kere harcanmış ve yine amaca ulaşılamamış olunur. Bu arada, Kent Konseyi Kültür Sanat Çalışma Grubu Başkanı olmamı ve çalışma grubumuzda; hocalarımızın, Afyon’a kültür-sanat etkinlikleriyle hizmet etmiş değerli üyelerimizin, vatandaşlarımızın, kültür ve sanat alanında farklı alanlarda uzmanların olmasını ve bizlere de danışılmamasını hesaba katmıyorum bile. Afyonumuz, çocuklarımız; çok iyi çalışılmış, ses getirecek sanat eserlerini hak ediyoruz. Bunun için sanatçılarımız, düşüncelerimiz, altyapımız, her türlü donanımımız var. Buna alan açacak bir anlayış da olsun.
Sanatla kalın, iyi ki sanat var.
Afyon Postası'nı telefonunuza indirin, olup bitenden anında haberiniz olsun