" İnsanoğlu tamahı yüzünden cennetten kovuldu;

şimdi de hırsı yüzünden oraya dönemiyor."

 

Unutmamalı ki kişinin kendisine yaptığı haksızlık da  “kendisine yaptığı kul hakkına” girer.

Ben de kendime yaptığım bütün haksızlıklar için KENDİMDEN özür diliyorum.

O zaman Üstün DÖKMEN hocamızın sözlerine iyi kulak versek mi?

 

-Güvenmediğin kimseye aleyhine kullanabilecek hiçbir koz verme.
-İnsanlara doğru değer ver, hak etmeyenleri sil.
-Kimseye y
alvarma.
-Asla dönüp arkana bakma.
-Sır tutmasını bil.
-Kimsenin lafıyla dolduruşa gelme ama aklının bir köşesinde de tut.
-Seni sevenlerle kullananları iyi ayırt et.
-Seni dinleyip anlamaya niyetli olmayanlarla tartışma.
-Emrivaki oluşturulan dostlukları kabul etme.
-Eğer verdiğin o kişide kalmıyorsa ikinci bir sır şansı verme.

-Kendini öven insanlardan kaç.
-Kendine saygını yitirmene neden olacak hiçbir şey yapma.
-Sorunun olduğunda insanlar zaman ayırıp seni dinliyorsa onların öğütlerinigözardı etme.
-Göz göre göre su birikintilerine taş atma, mutlaka üzerine sıçrar.
-Gözyaşlarının değerini bil. Onları hak etmeyenler için harcama.

-Senin zekana inanan insanları hayal kırıklığına uğratma.
-Kendini sev.
-Dışarıdaki güneşe bakıp gülümse ve önünde koskocaman bir gelecek olduğunu unutma.
-Dostluğunla yetinmeyenler için hiçbir fedakarlık yapma.
-İnsanları kaybediyorsun diye ağlayıp sızlama, ama kazandığın insanların değerini bil.
-Kimseye taşıyabileceğinden fazla değer verip bununla övünmesine fırsat verme.
-İstediğini almak için asla duygu sömürüsü yapma.
-Sana duyulan sevgiyi ve güveni istismar etme.

 

Ve “güneşi sığdırdığınız gülüşünüzü” kimsenin çalmasına izin vermeyin.

 

NOT: “Hırvat” oyuncuların olduğu şu an adını tam hatırlayamadığım bir filmden bahsetmeden geçemeyeceğim.

Filmde bir çocuğun bütün masumluğu yitirişi, hayata karşı acımasızlığı,şiddete yönelmesi, bir yerlere gelmek için güzellikleribir bir yıkışı öyle güzel anlatılmış ki…

Filmin başındaki sahnede çocuğun tahtadan yapılmış oyuncağı duvarlar ardında kalır. Buradan ilerler konu. Çocuğun yanında kendi hayatlarından örnek veren ÇAĞ atlatan insancıklar da vardır. (Tam beyazlık abidesi olduklarını sanan ‘mışmış’lı yaşamlardan.)Farklı mesajlar var her diyalogda.

Bir sahnede tavadaki balıkların masanın devrilmesiyle yere düşüşü ağır çekim gösterilirken bütün acısıyla; bir başka sahnede o balıkların karada tekrar yaşayabileceği anlatılır. Gerçekten metaforlar ardında çok farklı anlamlar içeren sahneler var.

Farklı karaktere bürünmeleri, kendi yaptıkları suçları başkalarını suçlayarak yalanların ardına gizlenmeleri, kendilerini olduklarından bambaşka biri olarak göstermeleri çok güzel ve etkileyici işlenerek film bitirilmiş. Ders niteliğinde bir film olmuş.

Sonunda da şöyle bir yazı çıkıyor. "Pirincin içindeki siyah taştan değil de pirinç tanesine benzeyen beyazdan korkun.” Sanırım Japon atasözüymüş.

 

Ne kadar doğru bir söz.

Filmler gerçekten iyi okunmalı bir kitap gibi.

Hocamızın yukarıdaki sözleri de iyi not edilmeli.

Hayatımıza güzel bakıp güzel yaşayalım.

Yepyeni güzelliklerle…

S’ev’giyle…