Son zamanlarda şehri yönetenlerin ağızlarından iddialı sözler duyuyoruz.

Gazetelerin manşetlerinden bu sözlerin büyük puntolarla dile getirildiğine şahit oluyoruz. 

Afyon’u dünya tanıyacak deniliyor. 

Afyon’a milyonlarca turist gelecek deniliyor. 

Afyon turizmde patlama yaşayacak deniliyor. 

Deniliyorda deniliyor.

İddialı olmak güzel şey. 

Hedefler belirlemek güzel şey. 

Belirlenen hedeflere ilerlerken böyle sözler söylemek güzel şey. 

Ama birazda bu sözlerin sahiplerini gerçekçi olmaya davet ediyorum. 

KARANLIKLAR İÇİNDEN AYDINLIK BİR MEMLEKET İNŞA EDEBİLİR

Açık ve net bir şekilde şunu söyleyim.

Bütün bu söylenenlerin ete kemiğe bürünmesini emin olun sizden çok istiyorum.

Çünkü ben bu şehrin evladıyım.

Doğduğum, büyüdüğüm şehrin hem ekonomik hem zihinsel alanda kalkınmasına tam anlamıyla hasretim. 

Bu yüzden her hafta sokağa çıkıyor, bu şehrin gerçek sahiplerine Mikrafon uzatıyoruz.

Şehri yönetenlerden ziyade şehrin gerçek sahipleri olan “sıradan vatandaşlarla” daha sık bir araya geliyoruz. 

Çünkü biz gerçek manada onların konuşmasını onların sorgulamasını istiyoruz.

Çünkü onların konuştuğu onların sorguladığı bir şehir nefes alır. 

Nefes almasını öğrenen halk karanlıkların içinden aydınlık bir memleket inşa edebilir. 

BU ŞEHİRDE YAŞAYANLAR BU ŞEHİRDEN HABERSİZ

Bu iddialı cümlelerin halktaki karşılığı nedir diyerek geçen hafta yine sokağa indik.

Önümüze gelen her vatandaşa mikrafon uzattık. 

Yaşlısınada, gencinede “Bize Afyon’u anlatın” dedik.

“Afyon’da nereleri gezebiliriz?” diye sorduk. 

“Bize bir rota çizin?” dedik. 

“Bu şehirde ne yiyebiliriz?” diye ekledik. 

Aldığımız yanıtlar oldukça çarpıcıydı. 

Bu şehirde yaşayanların hepsi değil ama büyük bir kesimi bu şehirden habersiz. 

Bize bir rota çizin dediğimizde bir alış veriş merkezinden başka bir alışveriş merkezine rota çizenlerle karşılaştık. 

Gastronomi şehrinde ne yiyebiliriz dediğimizde, döner ve etli pide yanıtına muhatap olduk. 

Bu şehirde yaşayan ancak aslen Afyonlu olmayanlarda ise daha net daha doyurucu bilgiler, rotalar aldık.

Bu röportajı henüz izlemeyenler var ise Youtube üzerinden Afyon Postası kanalına gidebilir, hem videoyu izleyebilir, hemde bundan sonra buna benzer videoları kaçırmamak için kanalımıza abone olabilir. 

BİZİ DÜNYA TANIMADAN BİZ TANIYALIM

Sözü şuraya getireceğim.

Afyon’u dünya tanımadan önce Afyon’da yaşayanlar tanımalı. 

Afyon’a milyonlarca turist gelecek diyorsunuz ya, onlar gelmeden bizim önce kendimize gelmemiz gerekiyor. 

Halkın inanmadığı hiç bir fikir başarılı olamaz. 

Ancak arkasına halk gücünü alan fikirler yolun sonunda ipi göğüsleyebilir.

O yüzden bu şehirde yaşayan 736 bin kişiye bu şehri anlatarak işe başlamalıyız.

Bu 736 bin kişi senede bir kişiye Afyon’u anlatma görevini üstlense zaten mesele ortadan kalkar. 

TAVSİYELERİM

Milli Eğitim’in müfredatında mutlaka memleket dersleri olmalı.

Derslerde mutlaka o şehrin tarihi, kültürü, gezilecek görülecek yerleri, yemekleri, o yemeklerin hikayeleri gerçekçi bir bakışla anlatılmalı, öğretilmeli.

Hatta anlatılan mekanların ve hikayelerin yaşandığı yerlere her sene geziler düzenlemeli, mümkünse buralarda dersler verilmeli.

Bir öğrenci mezun olduğunda yaşadığı nefes aldığı şehri tanıyarak mezun olmalı. 

Kültür Bakanlığı’nın taşra teşkilatlarında liyakatlı personeller istihdam edilmeli.

Kültürlü müdürler, kültürlü memurlar kültür birikimlerini mezara değil topluma taşımalı. 

Belediyeler sosyal medya mecralarında birinci olmakla övünmek yerine toplumun sosyal yaşantısına ne kadar katkı sunduğuyla övünmeli.

Bu alanda tiyatro, konser, film gibi sanatsal faaliyetlere verdiği desteklerle öne çıkmalı. 

Ona buna sucuk lokum göndermekle değil, toplumun dezavantajlı bireylerinin ayağına kaç tiyatro, kaç konser götürdüğünün reklamını yapmalı. 

Yani sözün özü şu.

Gökyüzünde süzülmek istiyorsak kanatları olan bir uçağa ihtiyacımız var. 

Şehrin yöneticileri uçağın kokpitine binmeden önce uçağın kanatları var mı yok mu ona baksın.

Bu şehrin insanı o uçağın kanatlarıdır. 

Kanatsız uçmayı denemeyin.