Geçen hafta, bu hafta konusunun kentsel dönüşüm olacağını söylemiştik. Fakat bu arada Manisa’da üç, Elazığ- Malatya arasında, Ankara’da, Marmaris’te depremler oldu. Hatta sadece ülkemizde değil, Küba’da 7,7 şiddetinde deprem oldu ve tusunami alarmı verildi. Yine Arnavutluk’da ve Akdeniz açıklarında’da 5 ve üzerinde depremler gerçekleşti.

Evet depremler dün oldu. Bu gün oluyor. Yarında olmaya devam edecek. Fakat biz ne tedbir alıyoruz. Bizler maalesef deprem olduğunda bu hassasiyetimiz oluşuyor. Kentsel dönüşüm tv lerde dönmeye başladı. Sosyal medya da ona keza. Herkes bir anda ‘’kentsel dönüşüm ne oldu’’ kaygısının müdavimi kesildi. Özellikle 2014 ve 2019 seçimlerinde şehrimizin belediye yönetimine talip olmuş ve her iki seçimde de ‘’kentsel dönüşümü hayati öneme sahip, acilen yapılmalı, her an deprem olabilir’’, ‘’bu şehrin dörtte biri yeniden yapılmalı ve bunu yapacağız’’ diyen kişi olarak konuşuyorum.

Doğal afetin siyaseti olmaz. Doğal afetten sebep siyasi kaygı güden, tıpkı şehitler üzerinden, kliple şiirle oy devşirme müflisliğine düşen ile bi farkı kalmaz. O yüzden siyasi bir kaygım olmadığı gibi, niyetimde takdir edilmek asla değil. Fakat tam bu zamanda zaten ilimizde 5 yıldır (yapılmalı) diyen biri olarak, depremlerin gündem olduğu bir dönemde, kentsel dönüşümü tekrar ve tekrar hatırlatmak da fayda var. Zaten geçen hafta ki yazımda, henüz depremler olmadan bu hafta kentsel dönüşümü yazacağımı ifade etmiştim.

Evet seçim kampanyalarında, tv lerde, radyolarda, sosyal medya da hala sıcaklığını koruyan ve son 5 yıldır, tüm projelerin başına koyduğum kentsel dönüşüm. Dün kentsel dönüşüm diye haykıran tek kişi idim. Hala bu vesile ile tekrar kentsel dönüşüm diye söylüyorum. Bundan sonra da söylemeye devam edeceğim. Dün kamuoyunda dinlenilmedi, şu anda umarım dinlenir, dikkate alınır, depremler yoğunlaşırsa ( inşallah hiç olmaz) umarım dikkate almaya ve uygulamaya fırsatımız olur.

 Evet bundan 20 yıl önce çıkmış sonra değişmiş revize edilmiş kentsel dönüşüm. Ama ülkemizde maalesef sadece malik (konut ve arsa sahibi) tarafından uygulanan bir sistem. Yerel yönetimlerin toplu  manada uyguladığı bir çok il var. Özellikle büyükşehirlerde, bu uygulama ile bir çok gecekondu sorunu bile çözülmüştü. Hep ifade ettim, imkan oldukça da edeceğim ki, Sarıkız’dan tutun, Mecidiye, kalenin eteklerinden Hıdırlı’ğın eteklerine kadar, metruk, çok eski konutlar ve dar yollar var. Ayrıca bu şehirde konut fiyatları çok fazla ve pahalı. Bunun yanında Karşıyaka, Sahipata, Ataköy, Yeşilyurt mahallerinde de 30 yıllık bir veya iki katlı çok sayıda konut var. Ayrıca eski sanayi diye tabir ettiğimiz, 1. Küçük sanayi sitesi gibi kentsel dönüşüme muhtaç alanlar var. Eğer kentsel dönüşüm uygulanırsa ne olur.

Ekstra bir bütçeye gerek kalmadan belediye için ekonomik getirisi olur, 

Deprem, sel, yangın gibi afetlerde minumum can ve mal kaybı olur,

Yaşanabilir, yeşil alanları, otoparkları olan, sosyal tesisleri olan mahalleler oluşur,

Başka bir sorunumuz olan trafik sorunumuz, geniş yollar oluşturularak halledilmiş olur,

Evleri yıkılmış olan malikler, daha değerli ve kıymetli mülk sahibi olur,

Konut arzı, üretimi, artacağı için ilimizde konut fiyatları düşer, nüfus artışına katkı olur,

O kadar inşaat işi bir çok esnafımızın işlerine ve carisine kan olur, para döngüsü oluşur,

Hem esnaf nezdinde hem işçilik nezdinde istihdamın artmasına vesile olur,

Bazı bölgelerdeki kat artışları ile imar da adalet sağlanmış olur,

Zenginlerin arsaları çok katlı, fakirlerin arsaları az katlı adaletsizliğine adil müdahele olur,

Zaten altyapısı hazır alanlarda olacağı için, ekstra altyapı gerektirmeden nüfus yoğunluğu oluşur,

Eski mahallerdeki dağılmış nüfus en az 7 kat artarsa, can çekişen çarşı esnafına hayat olur,

Ya bu şehir bir an önce bunların olması için kentsel dönüşüm hamlesine başlar, yada;

İlk deprem ve doğal afette, Allah korusun çok sayıda can kaybımız olur,

Bu sosyal dağılmayı, aile trajedilerini doğurur, toplumsal huzur bozulur,

200 bin nüfuslu şehirde trafik sıkışıklığı devam eder,

En büyük sorun olan işsizlik artarak devam eder,

Konut fiyatları aşırı pahalı ve iş sahası olmadığı için nüfusumuz azalmaya devam eder,

Çarşı esnafımız her gün birisi olmak üzere kepenk kapatmaya devam eder,

Zengin mevcud hayatını ikame, fakir can çekişmeye devam eder,

Her ne kadar hemşehrilerimizin doğru zamanda farkındalık oluşturamadığını bilsekte, yaşadığımız şehrin, memleketimizin, milletimizin sağlıklı, huzurlu, refah içinde olması adına kaygılanan, bu konuda fikir ve proje üreten, bu nokta da göreve talip olan birisi olarak her fırsatta doğru bildiğimizi söylemek, doğrunun ve gayretin yanında, riya, hamaset ve menfaatperestlerin karşısında olmak hem milli genlerimizin, hem mensubiyetlerimizin, hem inancımızın, hemde Afyon’lu olmamızın gereğidir.

Özellikle dünya depremler ile sallanırken, deprem bölgesi olan memleketimizin ve vatandaşlarımızın bu minvalde dünü ve bu günü daha sağlıklı değerlendireceğini umut ediyorum.

Allah’ın takdiri dışında bir yaprak düşmez şüphesiz. Fakat bu sorumlu olduğumuz tedbirleri ve önlemleri hayata geçirmeyeceğimiz anlamına gelmez. Allah ki kul hakkını ve zulmü reddeder, ehlini cehennem ile tehdit eder. Kişi kendi evinde bile olsa, sorumlu idareci ve yönetici bile olsa tedbir almıyorsa, gerekli teknik şartları ve imkanları kullanmıyorsa bu can ve mal hakkına sebep olduğu için zulüm olur. Kırmızı ışıkta geçmek Allah’ın razı olmayacağı bir eylemdir. Kırmızı ışıkta geçip, kaza olunca da ‘’kader’’ demek insanı vebalden kurtarmaz. Herkesi bu konuda duyarlılağa davet ediyorum. Memleketimizi ve milletimizi daha büyük afetler ile sınamamasını, korktuklarımızdan emin kılmasını yüce rabbimden niyaz ediyorum. Milletimize ve devletimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum..

Fatih Çetinkaya'nın Afyon Postası için kaleme aldığı yazı.