Değerli hemşehrilerim, kıymetli Afyon Postası okuyucuları, bu haftadan itibaren şartlar ve kaderi ilahi müsade ettiği sürece bu köşeden fikirlerimizi, düşüncelerimizi sizlerle paylaşıp değerlendirmelerinize sunma imkanı bulacağım. Bu vesile ile tüm Afyonkarahisar’ lı hemşehrilerime sağlıklı, huzurlu ve hayırlı bir gün ve ömür diliyorum.

Malumunuz, rahmetli halk ozanı Mahsuni’nin, daha sonra, daha çok türkü olarak dinlediğimiz, bilmem söylesem mi ? söylemesem mi ? nakaratı ile başlamış olalım. Bu sorunun cevabı söylemek ki, iki kelam etmeye niyet ettik. Ama söylenip-söylenmeyecek kavramı , bi sorunu, açığı, suçu görüp söyleyip, söylememek olsa gerek . Çünkü öncesinde ‘’ yiğit muhtaç olmuş kuru soğana’’,’’yoksulun sırtından doyan doyana ‘’ sözleri ile tespit aşikar, net ve beyan vücut bulmuş. Burada Mahsuni daha nesini söyleyeyim?, söylesem ne olur söylemesem ne olur ? sitemini dile getirmiş olsa gerek .

1983 yılında, çok kitap yazarak, Guines rekorlar kitabına giren biri var. Adı Barbara Cartland, 723 kitap yazmış ve yazdıkları 36 dile çevrilmiş. Bir milyarın üzerindede satış yapmış. Fakat bu güne kadar ben Barbara’dan bir sözü herhangi bir kitap veya yayında okumadığım gibi , kimseden de onun  söylediği güzel bir söz duymadım.

Demek ki mesele çok yazmak, çok konuşmak çok söylemek değilmiş. Yazdığında kıymeti eskimeycek, söylediğinde yerinde vücut bulacak, konuştuğunda ses verecek . İnsana insanlığa faydalı, istifade edilebilen sözler söylemek gerek. Maksat siyasi kaygılarla birilerini övmek veya aynı kaygılarla birine sövmek olmamalı . Hepimizin bildiği Baki’nin o özetleyen sözü, “Avazeyi âleme Davud gibi sal

Baki kalan bu kubbede hoş bir sadâ imiş”

Söyleyip söylememenin özünü, niyetini, dolayısıyla da bizim niyetimizi de beyan etmemize vesile olmuş olsun.