Son zamanlarda sosyal medyada hiç de alışık olmadığımız bi  şekilde Doğu Türkistan ve Uygur Türkleri ile alakalı yoğun bir hassasiyet oluştu. Her görüş ve kesimden insanların, soydaşları ile alakalı birden bire bu kadar hassas olması ilk bakışta oldukça memnun edici. Fakat işin aslı birazda muhalefet kaygısı olmuş . Bir zümre hükümetin bu meseleye kayıtsız kaldığından, bir zümrede özellikle MHP camiası ve kendisini milliyetçi- ülkücü olarak ifade eden kardeşlerimize gönderme yapıyor. Yeterli tepki verilmediğinden dem vuruyor. Kayıt tarihi meçhul, kişiler meçhul, konusu meçhul bir takım video ve fotoğraf paylaşarak güya gönderme yapar olmuş. Bu zümrenin sosyal medyasında biraz geriye gittiğinizde , daha önceleri ‘’hepimiz ermeniyiz’’ nidalarını da görmek mümkün . Peki bu kardeşlerimiz Hocalı diye bir kasabayı bilirler mi? Ermenilerin kadın, çocuk herkesi katlettiği Azerbeycan’ın hocalı kasabasına hiç yanmış mı ? ya Karabağ deyince aklına bişey gelir mi ? zannetmiyorum. Evet Karabağ! Azerbeycan ile Türkiye arasındaki Azerbeycan toprağı olan Karabağ hala Ermeni işgali altında. Türk dünyası ile Türkiye’nin bağlantı noktası. Azerbeycan’ın üç kat fazla nüfusu olmasına rağmen, üç kat fazla toprağı olmasına rağmen, asker sayısı, ordusu, stratejik lokasyonu ve bütçesi gibi her konuda kıyas bile edilemeyecek kadar, kendinden küçük Ermenistan gelip Hocalı’da katliam yaptığında, Karabağ’ı işgal ettiğinde, hiç sesi çıkmayanlar, bu kötü zamanların anmasında, yıldönümünde boy göstermeyenler, ‘’alayımız ermeniyiz’’ diye avazı çıktığı kadar bağıranlar Milliyetçi-ülkücü harekete , güya ses ver, tepki ver diye aklı sıra muhalefet ettiğini , siyaset yaptığını düşünüyor. Bu kardeşlerimize sormak gerekmez mi ? Che Guevara’yı tanıyıp yücelttiğiniz kadar, Yusuf Alptekin’i tanırmısınız? Gandi’ ye özendiğiniz gibi, Aliya İzzetbegoviç’i hiç bilirmisiniz? Çin’in kominizmine özenir, isimlerinizin önüne cu-ci eki getirerek Mao koyarsınız, sonra bana güya eleştiri ima edersiniz. Uygur dersiniz de İsa Yusuf Alptekin’i,  Mehmet Emin Buğra’yı,Osman Batur’u,  Mesut Sabri Baykozi’yi bilirmisiniz. Bari yaptığınızın ve bu yazının faydası olsun, hadi bi google amcaya bi sorun bakalım. Birde Filistin diye dünyayı ayağa kaldıran, Kırım, Kerkük, Halep, Bayırbucak, Karabağ, Ahıska’dan bi haber ama sadece Filistin’e yanan hacı emmiler var. Milliyetçi_Ülkücü hareket mensupları Türk Dünyası ile ilgili organizasyonlar yaptığında gülenler, dalga geçenler, faşist diyenler, ırkçı görenler şimdi Uygur duyarlılığı göstermeye başladı. Teşkilatlardan onlarca kardeşimiz, Bayırbucak Türkmenlerine destek olmak için bir şekilde savaşmaya giderken, bayır bucak Sünni değil diye lakırtı yapanlar şimdilerde Uygur diye bağırır olmuş. Bayırbucak’ta şehit olup, naaşı binbir güçlükle ülkeye getirilirken, rahmet bile dilemediniz, o suçladığınız teşkilatın şehit mensubuna. O sıralarda sosyal medya hesaplarınızda , kibir kokan doğum günleri fotoğrafları, yenmeye hazır yemek fotoğrafları, tuttuğunuz takıma sevdanızı ilan eden cümleler, mevlana’dan alıntı Cuma mesajları, karizmatik ve artistik ağır gider kokan böbürlenmeler, güzel kadın, zengin abi,nüfuzlu amcaların paylaşımlarına güzellemeler yapıyordunuz. Ama o ima ile eleştirdiğiniz ülkücüler, sizin şimdi aklınıza gelen Türk Dünyası ile ilgili ülküler biriktirdi. Bedeller ödedi. Gönül dünyasında Turan sevdasının sınırları çizildi. Adriyatik’den Çin Seddi’ne diyen Türk Coğrafyası mefkuresi oluştu yaşatıldı ve yaşatılacak. Filistin içinde sizinle yan yana çok bağırdı bu insanlar. Ermeni soykırım anıtını Araplar Filistin’nin ortasına dikmesine rağmen. Adı anılınca ağladığınız Yaser  Arafat’ın, Coco Cola Filistin dolum tesislerinin sahibi olmasına rağmen. Şimdilerde de Doğu Akdeniz de karşımızdaki blokta yer almalarına rağmen. Bizler biliriz. Devenin başına gelenler, dikeni sevmesindendir. Dileğimiz odur ki deve değil eşrefi mahluk olan insan fıtratından çıkmayalım.

Muhalefet mi yapılacak, yapalım. Muhalefete eyvallah ama, Muhalefet edilecek o kadar çok konu varken, milli meselelerde muhalefet, milli zaafiyetler doğurur. Doğu Akdeniz’deki şer odaklarının toplandığı ve adeta egemenlik haklarımızı yok  edecek niyet ve eylemlerin tavan yaptığı ve ayyuka çıktığı sırada  Libya meşru hükümeti ile yapılan bir anlaşma var malumunuz . Bu  anlaşmanın muhatabı olan meşru hükümet ise Hafter denen hain darbecinin tehdidi altında . Yani bu Hafter, meşru hükümeti askeri olarak alt eder de, Libya’nın temsilcisi olursa, Doğu Akdeniz’de elimizi güçlendiren söz konusu anlaşmayı bozar veya başka ülkelerle anlaşmalar yaparsa, bunda ülkemizin tarihi kaybı olur. Bu durumda Hafter’i yenmek ve meşru hükümeti tek başına hükümran yapmak için Libya’da olmamız hayati bir zorunluluk iken,’’ Mehmetçiğ’in Libya’da ne işi var’’  kanaati ihanet değilse,  en iyi ihtimal ile körlük olur. Doğru muhalefet bu olmamalı, orada elimizi güçlendirecek her gelişme desteklenirken , daha fazla lehimize olacak öneriler ile yapılmalı. Fıratın doğusunda bizi yıllarca uğraştıracak, kan dökecek, terör devleti kurulmak üzere iken, girmeyelim demek , iyice batalım,  yeter ki hükümet yıkılsın, demek olur. Hele hele önce girmeyelim diye bağırırken, sonrada operasyon ne oldu, neden durduk , korktuk, demek de yanlış konularda yanlış muhalefetin ne komik hale düştüğünü gösteriyor.  İlla muhalefet yapılacaksa , pyd/ pkk yı oraya taşıyanlara, teröristlerin alnından öpenlere ‘’ bak bu yanlıştı, şimdi imha etmek doğrusu, gördün mü , bir daha bu gaflete düşme ‘’ diyerek muhalefet yapmak daha doğru olmaz mı? Yok ,bu tarz bi muhalefet devem ederse, bu hükümete değil,  devlete, yani Türk Devleti’ne yapılan bir muhalefet olur. Bu aynı zamanda Esed gibi düşünmek, ABD gibi istemek FETÖ ile fikren bir olmak, Fransa ile aynı amaca hizmet etmek, SUUD diktatörleriyle saf tutmak olmaz mı?  Bu saydığım örgüt ve ülkeler, muhalefeti- iktidarı ile bu ülkenin menfaatine adım atar mı? Bu ülkenin siyasetçisi, gazetecisi, işadamı, bürokratı ve vatandaşı, mesele milli menfaatler ise, konu devlet refleksi ise ülke içersinde ; dışarıda bekleyen leş kargalarının hoşuna gidecek, onlara bahane ve delil oluşturacak söylem ve eylemlerin, ihanet ile bir anılacağını bilmesi ve sorumlu davranması gerekir. Yoksa  mahallede yangın varken camda saçlarını tarayan kadından ne farkı vardır

Bu devlet bizim. Bu topraklar bizim. Vatan ve devlet bizim olduğu için bu coğrafyada huzur içinde yaşayabilen tek ğlke olarak kaldık. Bu devleti kuran Atatürk’ü, cumhuriyet’i ve inkılapları şimdilerde vicdanı olan herkes eminim çok daha iyi anlar oldu. Bu memlekette iki zümre Mustafa Kemal Atatürk üzerinden siyaseten çok beslendi. Bir kısmı ona söverek iftira atarak siyasi sermaye biriktirirken, diğer taraf da yaptığı her türlü şer işi onun arkasına saklanarak savundu. Ne Atatürk’e sövenlerden, nede Atatürk’den nemalananlardan olmadan, onu anlayan, her eyleminde onun gibi milli olanlardan olabilmek dileğiyle…