Sevgili Dostlar,

Bugünkü yazımda sizi çok uzaklara götüreceğim. Talihliyim ki, doğru düzgün haritada görünmeyen, internette Türkçe bir tavsiye sitesi  bile bulunmayan bu güzel İskandinav kasabasına iki kere gitmek nasip oldu. Doğa harikası bu Viking kasabasının adı Langevag. Norveç’in Bomlo eyaletinde bulunan bu güzel kasaba yaklaşık 800 nüfuslu. Sadece iki tane okul var kasabada ve bir tanesi ile 5 yıl Erasmus Ka229 projesinde ortaklık yaptık. Kapıdan kapıya tam 24 saatlik yolculukla ulaşabildik. Afyon’dan İstanbul’a otobüsle, sonra İstanbul’dan Oslo’ya uçakla, Oslo’dan Stravenger’e başka bir uçakla, Stravenger’den bir otobüsle -otobüs araçlı feribota biniyor-  Bomlo’ya, ordan da bir minibüse binip    -saat başı- Langevag ‘a ulaşırsınız. Sonra bir bakmışsınız ki dünyadaki cennete ulaşılmıştır. 

Nerede kalınır?

Bu şahane kasabada kalınacak sadece tek bir tesis var, orda da sadece beş adet bungalov ev var. Bunlar da balıkçılığa meraklı Alman turistlere hizmet ettiği için gerçekten çok pahalı  -gecelik 320 Euro-. Bize şehir dışına çıkmış bir kasaba sakinin evini günlük 50 Euro karşılığında kiraladılar. Ama ev bildiğiniz yalı. Orada bütün evler deniz manzaralı ve tripleks. Fotoğrafta da göreceksiniz zaten. Bize çok uzak bir imkan ama onlarda her evde bir deniz aracı var ve bir yerden bir yere gitmek için deniz aracı kullanıyorlar. Mesela öğrenciler okula genellikle botla geliyorlar. Yüzlerce küçük adacık ve koylardan oluştuğu için denizden transfer daha kolaylarına gidiyor. 

Ne yenir?

Bölge, lobster adı verilen çok pahalı (tanesi 80 Euro)  mavi ıstakozun yakalanıp üretildiği yer olduğu için, varsa misafirleri,  bu Deniz mahsulünü ikram etmekten çekinmiyorlar. Zaten sadece bir tane Cafe Bar formatında bir restoran var. Tabi ki Norveç somonu yemeden dönülmez. 

Ne yapılır? 

İnanın yapacak pek bir şey yok. Bir tane bizim orta ölçekli marketlerimiz civarı bir market var, insanların tek sosyal faaliyeti market alışverişi. Bir tane benzin istasyonu var ve arkasında da küçük bir bowling salonu ama 4 kişi aynı anda oynayamıyor. Burada yapılacak tek şey, varsa hevesiniz balık tutmak - at çek şeklinde zaten-  ve o müthiş doğayla tefekküre dalmak. Ben her iki gittiğimde de haziran olduğu için makul bir sıcaklık ve gece 2’de batan bir güneş ki zaten 4’te geri doğuyor, bize çok hoş gelmişti. 

Eğitim

Bizim köy enstitüleri tarzı bir eğitime şahit oldum. Çocukların hepsi küçüklükten doğa şartlarına karşı nasıl başa çıkacaklarının eğitimini alıyorlar. Küçücük kız çocuklarının kanoları sahile kadar taşıyıp, sonra denize kürek çekip, kova dolusu balıkla geldiklerine şahit oldu bu gözler, herkesin minyatür tarla kurup ürün yetiştirdikleri ödevlerini gördük, bitki ve ağaç türlerinin nasıl bakılması gerektiğini öğrendiklerine şahit oldum. Bunun yanında tabi ki sayısal derslere de ağırlık veriliyordu. Eidesvik isimli dünyaca ünlü enerji firmasının sahibi buralı olduğu için, her yerde ufak tefek imzası var ve kasabada bu soyadını taşıyan çok aile var.

Sosyal Hayat

Bu konuda konuşulacak çok şey var. Norveç hazinesi geçen sene 450 milyar dolara yakın fazla verdi. Toplam 10 milyon nüfuslu ülkeye doğal gaz ve balık ticareti resmen bir hediye olmuş. Bu güzel kasabanın kibar insanlarının gelecek kaygısı yok. Kendi kendime diyorum, gerçekten çok gaddar ataları -Vikingler- olan bu millet nasıl bu kadar medeni oldular? Müdürümle hararetli bir konuşma yaparken yanımızdan arabayla geçen teyze bize selam vermek için resmen arabayı durdurdu, selam verdi ve ondan sonra devam etti. Sonradan anladım ki bize bir kaç kez selam verdi ama biz konunun hararetinden görmedik onu. Çok ilginç başka bir şey ise Bomlo’da sadece iş mahkemesi var. Neden diye sorduğumda aldığım cevap tuhaf gelmişti : “Burada başka olay olmaz ki.”  Dedim hiç mi hırsızlık yok, rüşvet, kavga ? Tuhafça baktı yüzüme meslektaşım ve: “ Yok.” dedi. “Ben hiç duymadım.”  Vay canına dedim kendi kendime. Mehmet Akif Ersoy'un meşhur sözü geldi aklıma:  “İşleri var dinimiz gibi, dinleri var işimiz gibi.” 

Ümitvarız,

Çevrem bu tip medeniyetlerin kayıtsız şartsız hayranı olan insanlarla dolu. Oysaki iç yüzünü iyi bilirim nasıl bu medeniyet -kime göre medeniyet- seviyesine geldiklerini. Bizim etrafımızda da o kadar örenk olaylar var ki. Şu an Afyon’un çok önemli proje liselerinden birinin müdürü olan bir meslektaşım, 2007 yılında hiç unutmayacağım bir ders vermişti. Elindeki 75 bin TL ile şehir merkezinden bir ev ararken beklediği haberi başka bir meslektaşımız vermişti. “Hocam sana bir ev bulduk, değeri 90 bin ama adam öyle sıkışmış ki 75 bin verip hemen alacağız”  Ne güzel değil mi ? Talih kuşu gibi. 75 bin verecek 90 binlik ev alacak. Ama tabi ki öyle olmadı. Şu sözlerle o ortamdakilere tarihi dersi verdi hocamız:  “Terazinin üstü nasıl hileyse altı da hiledir, eşim ve ben o evi beğenirsek  90 bine alacağım. 75 bin veririm hemen, geriye kalan 15 bini de onun razı olacağı ölçü ve zamanda veririm. Ben onun bu müşkülünden faydalanamam.” dedi ve lafta da kalmadı, görüşmeye yanında senetle geldi ki evi beğenirse hemen orda 15 binlik imzalayıp, evin, ekonomik manada,  zor duruma düşmüş sahibine verecek.

İşte böyle dostlar. Bu yüzden ümitvarız.  Bizim insanımız bir başka güzel. Ne diyeyim, Allah sayılarını attırsın. 

Bir dahaki yazımda görüşmek üzere hoşça kalın, sağlıkla kalın...