“Bir gün Hz. Ali’nin (ra) taraftarlarının yoğun olduğu Kûfe’den bir Arap, devesiyle Şam’a gelir. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yaklaşıp “O dişi deveyi bana ver.” gibi tuhaf bir istekte bulunur. Tartışma büyür ve Kûfe’den gelen adam, “Bu deve benimdir, üstelik dişi değil erkektir” dese de bir türlü anlaşamazlar ve sorun Kadıya yansır.
Halk meydanda toplanmıştır. Kadı Kûfe’den gelen yabancı ile onun devesine sahip çıkan Şamlı’yı dinledikten sonra kararını açıklar:
“Bu dişi deve Şamlınındır!”
Sonra meydanı dolduran kalabalığa dönüp sorar:
“Ey ahali, bu dişi deve kimindir?”
Kalabalık hep birlikte bağırır:
“Şamlınındır!”
Gördükleri karşısında şaşkınlıktan ağzı açık kalan Kufeli, haksızca elinden alınan devesinin ardından bakarken, Kadı onu yanına çağırır:
“Ey Kûfeli dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Kûfe’ye dönünce gördüklerini Ali’ye anlat ve de ki: “Ey Ali, kadının , dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!””

Bu kıssadan hisseyi okuyunca , asırlar öncesinden günümüze verdiği mesajı düşündüm...düşündüm....! Emin olun nutkum tutuldu.

İnsanların asırlardır gözünü hırs bürüdüğü zaman hak ve adaletten saparak nasıl sağır, nasıl kör olduğunu anlatması bakımından bir arpa boyu yol alınamadığını içim yana yana anlamış oldum.

Sesi gür çıkan , sopası güçlü olan haklı sayılıyor demek ki ...! Adalet ibresinin de onlardan yana olduğu bir ortamda huzur ve güvenden bahsetmek ne mümkün? Huzur ve güvenin olmadığı, insanların birbirine şüphe ile veya menfaatleri doğrultusunda baktığı bir toplumda istikrar ve gelişme konusunda yol almak ne mümkün ?
Güç dengesi veya sesi çok çıkan güruh değiştiğinde veya yön değiştirdiğinde sadece aktörlerimiz mi değişmiş olacak?
Yani hakkın ve adaletin gereği olarak değil de gücün ve menfaatin etkisiyle hep tehdide maruz kalarak mı yaşayacağız?
Böyle gelmiş , böyle mi gidecek ?

Bu hafta ben sordum siz cevaplayın..!

Sevgiyle kalın , takipte kalın.