Gazeteci Nail Azbay, "Burcu Köksal’dan birinci yıl manşetleri ve Afyon’da yaşananlar…" başlıklı bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı...
Belediye Başkanı Burcu Köksal, bir yıllık başkanlık sürecini basın mensuplarına değerlendirdi.
Toplantıda önemli mesajlar verdi Burcu Hanım…
Birçoğunu ilk kez duyduk.
– “Genel seçimde Sayın Erdoğan tekrar kazanırsa ben siyaseti bırakacağım” diye bir çıkış yaptı.
– “Kentsel dönüşüm konusunda gerekirse Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşeceğim. Yetki devrini isteyeceğim.” diyerek AK Partili vekillere “Bu işi birlikte yapalım, randevuyu siz alın birlikte gidelim.” çağrısı yaptı.
– “Yeni Afyonspor, Ayvalıspor” dedi.
Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşeceğini söylemesi çok dikkat çekici bir çıkış.
AK Partili vekiller bu çağrıya ne der bilmiyorum.
Umarım kentsel dönüşüm için yan yana gelebiliriz.
Umarım bu şehrin geleceği için olsun birlikte hareket edebiliriz.
Umarım bunu başarabiliriz.
Sanmıyorum ama ummadan da geçemiyorum.
Toplantı sonrası ise hatıra fotoğrafı çektirildi.
Hem yerel seçim öncesinde hem de Burcu Hanım’ın vekilliği döneminde kendisine demediğini bırakmayan bazı basın mensuplarının fotoğraf karesine girme telaşına da tanık olduk bu toplantıda.
Bu manzaraya önce güldük, sonra “Fırıldağı ne bolmuş bu dünyanın.” deyip geçtik.
**
AVUKATLAR BÖYLE TARTIŞIRSA VATANDAŞ NE YAPSIN?
Nisan ayı belediye meclis toplantılarında yine Türkiye gündemindeydik.
Belediye Başkanı Burcu Köksal ile kendisini uzun bir süredir arsa satışı üzerinden eleştiren AK Partili Mahmut Ekici arasında yaşanan tartışma, son yılların en gerilimli toplantısı oldu.
Bu tür gerilimleri biz haberciler olarak bol malzeme çıktığı için çok severiz, ama ben artık gerçekten bu tür haberleri sunarken yorulduğumu hissetmeye başladım.
Toplantıyı izlerken tartışanlar “İyi ki avukat.” dedim.
Avukatlar böyle tartışıyorsa sıradan vatandaşın birbirini kesip doğraması normal demeden edemedim.
**
AFYON’DA MUHALİF BELEDİYE BAŞKANLARI, VEKİLLER VE BAZI BASIN MENSUPLARI İZLENİYOR MU?
İYİ Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın cevaplaması üzerine bir soru önergesi verdi.
Olgun, Afyonkarahisar’da kamu kurumlarının temsilcileri, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeleri ile bazı siyasi parti temsilcilerinin de dâhil edildiği bir yapı kurulduğunu öne sürdü.
Bu yapının vazifesinin ise muhalefet partilerine mensup belediye başkanlarını, milletvekillerini, bazı basın mensuplarını ve siyasetçileri sistematik biçimde izleyerek bilgi toplamak ve rapor hazırlamak olduğunu söyledi.
Hakan Bey’i dün gece aradım.
Ciddi ihbarlar aldığını söyledi.
Kanım dondu.
Biz nereye savruluyoruz böyle?
**
CHP, BÜLENT ECEVİT’İ TANIYOR MU?
Cumhuriyet Halk Partisi’nin Samsun’da mitinginin olduğu gün bir büyüğüm aradı.
Hemen söze girdi: “Bu CHP kendi genel başkanlarını bile tanımıyor.” dedi.
“Neden?” diye sordum.
“Tanımış olsa bugün Samsun’da ya da düzenleyecekleri tüm mitinglerde Bülent Ecevit’in yazdığı ‘Bir Özgürlük Masalı’ adlı şiiri okurlardı.” dedi.
Nasıl bir şiirmiş o diyerek internetten araştırmaya başladım.
Pek kaynak bulamadım.
En sonunda bu şiirin Bülent Ecevit’in şiirlerinin bulunduğu ‘Bir Şeyler Olacak Yarın’ adlı kitapta bulunduğunu öğrendim.
Kitabın siparişini vereyim istedim, ne yazık ki yeni baskısı olmadığı için pek çok satış noktasından bunu temin edemedim.
Sonunda ikinci el kitap satan bir yerden bu kitabın siparişini verdim.
Okumaya başladım.
Bu ülkede başbakanlık yapmış bir kişinin böylesine derin bir şair olduğunu açıkçası bu kitabı okuyuncaya kadar bilmediğimi fark ettim.
Bizlerin tanıdığı günümüz siyasetçilerin birbirine bir tek küfür etmediğini düşündüğümüzde, şair olan bir kişinin zamanın bir diliminde başbakan olarak bu ülkeyi yönettiğine tanık olmak beni oldukça şaşırttı.
Bülent Ecevit’in 1985’te kaleme aldığı ‘Bir Özgürlük Masalı’ adlı şiiri okuyunca ise büyüğümün ne demek istediğini tam olarak anlamıştım.
Ecevit bir masal edasıyla başlıyor şiirine ve şunları söylüyor:
masal bu ya
evvel zaman içinde
kalbur saman içinde
deve tellal iken
mahpushanenin birinde
beşi de özgürlüğe sevdalı
beş gardiyan varmış
bir gün sohbet ederken aralarında
demişler ki ele avuca sığmaz oldu özgürlük
bir kuş misali
kaçıp gidiyor elimizden
bu işe bir son vermeli
almış biri demiş ki
kolayı var dostlar
bir sağlam kafes yaparız
üstüne asma kilit takarız
kuş olsa bir daha kaçamaz
almış ikinci kafadar
oldu mu ya demiş ya biri çıkar da
kafesin kapağını açar da
kaçarsa yine kuşcağız
biz onsuz ne yaparız
üçüncüsü demiş kolayı var
bir kanadını kopardık mı kuşun
tek kanatla dünyada uçamaz
telsiz da kafeşin kapısı
onurla billah kaçamaz
almış dördüncü kafadar
uçamaz ama arkadaş
ayakları da yok mu bu kuşun
ya tıpış tıpış yürür de giderse
bir daha nerede buluruz kuşcağızı
beşinci demiş sonunda var çaresi
alalım eline keseri
keserim kuşun bir ayağını
gidemez artık o kuş
sonunda beş kafadar
özgürlüğü kafese koymuş
kapısına kilit vurmuşlar
bir kanadını kırıp
bir ayağını kesmişler
bir mahpushanede beş kafadar
beşinin de kafası havadar
ne var ki düşünce kuşlar gibi özgürdür
sakatlanmış da olsa
uzun süre kafeste tutulamaz
**
Şiirdeki sözlerin derinliği ile özgürlüğün tarifini okudukça büyüğümün ne demek istediğini çok daha iyi anladım.
Bugün kaç CHP’li eski genel başkanları tarafından kaleme alınan bu şiirin farkında?
Özgür Özel’in yerinde olsam bu şiiri dev bir pankart yaparak CHP Genel Merkezi’nden sallandırır ve aynı şeyi 81 il başkanlığının yapması talimatını verirdim.
Bundan sonra düzenleyeceğim tüm mitinglerde halkı bu şiirle selamlardım.
Tabii bunu yapmak için insanın önce kendi geçmişini bilmesi gerekiyor sanırım.