Hepimizin ailesi kendimiz için en özel, en kıymetli, asla vazgeçilmez olanımızdır. Koşulsuzca, almadan verebileceğimiz, sonuna kadar güvenip sırtımızdan hançerlenmeyeceğimizi bildiğimiz, yüzümüze gülüp ardımızdan iş çevirmeyeceğine inandığımız, sırtımızı yaslayabileceğimiz ulu bir dağ gibidir ailemiz. Toplumun temel taşı olan ailemizin yapısı ne kadar sağlam olursa, toplumumuzda o kadar güçlü olur. İlk eğitimin alındığı ve hayata hazırlandığımız yerdir ailemiz.

Hayatta ilk defa her şeyi ailede öğreniriz. Bilinçli ailelerde yetişen evlatlarda etraflarına ışık saçarlar. Aile içerisinde kurulan doğru iletişim ve sağlanan huzur ortamı, mutlu bireylerin yetişmesini sağlar. Donanımlı yetişen mutlu bireyler de mutlu toplum ve güzel geleceğin garantisi olurlar. Her ailede mutlaka zaman zaman sorunlarda olabilir. Dikensiz bir bahçesi yoktur. Ancak önemli olan bu sorunların üstesinden gelebilmektir. Aile içerisinde ne kadar çok bir birimizi dinleyip anlamasını bilirsek ve değer verirsek sorunların üstesinden gelebiliriz. Toplumun temel taşı olan ailenin kıymetini bilip, gereken özeni gösterip aile sevgisini yüreğimizde yaşatmak gerekmektedir. Unutmayalım ki bir sorun yaşadığımızda yine bizim için ilk koşturacak olan ailemizdir.   

Aile olmak, bir yuva kurmak ile olmaz. Herkes yuva kurar ama herkes aile olamaz. Ailede sevinçlerde üzüntülerde paylaşılır. Bir kişinin derdi herkesin derdi, bir kişinin mutluluğu herkesin mutluluğu olur. Aile olmak sımsıkı birbirine kenetlenmek demektir. Ataol Behramoğlu’nun dediği gibi “Anne gezindiğin bağ, baba yaslandığın dağdır. Ömrümün en güzel çağı annen ve babanla olandır.” Ailenin mutluluğu, bireylerin mutluluğu demektir, ailenin mutluluğu toplumun mutluluğu demektir.

Aile; evlenme, kan bağı ve diğer yasal yollarla aralarında akrabalık ilişkisi bulunan ve çoğunlukla aynı evde yaşayan fertlerden oluşan, fertlerin psikolojik, sosyal, kültürel ve ekonomik ihtiyaçlarının karşılandığı, topluma uyum ve katılımlarının sağlandığı ve düzenlendiği toplum içindeki en küçük birimdir. Yani Sevginin mutlulukla birleştiği yerdir aile.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 20 Eylül 1993 tarih ve 47/231 sayılı kararı ile 15 Mayıs’ı Uluslararası Aile Günü olarak ilan etmiş ve 1994 yılından başlamak üzere her yılın 15 Mayıs tarihinin Aile Günü olarak kullanılacağını, kutlamanın Birleşmiş Milletlere üye ülkelerde olduğu gibi, dünyadaki tüm ülkelerde de yaygınlaşacağı umudunda olduğunu belirtmiştir. 15 Mayıs’ın Uluslararası Aile Günü ilan edilmesinin temelinde; toplumun tüm kesimlerinin aile konusundaki farkındalığının artırılması, aileleri destekleyici faaliyetlerinin teşvik edilmesi, ailelerin toplumsal sorumluluklarını yerine getirebilmesine yardım edilmesi ile ailelere yönelik mümkün olan tüm korumaların ve yardımların sağlanması yatmaktadır. Uluslararası Aile Yılı olması nedeniyle birincisi 15 Mayıs 1994 tarihinde gerçekleştirilen Aile Günü, Aile Yılı’nın “Aile; değişen bir dünyada kaynaklar ve sorumluluklar” ve “Aile: Toplumun kalbindeki en küçük demokrasi birimi” şeklinde belirlediği temalar çerçevesinde kutlanmıştır.

1995 yılının Birleşmiş Milletlerce Hoşgörü Yılı olarak ilan edilmesi nedeniyle, o yıl Aile Günü’nün teması “Hoşgörü Ailede Başlar” şeklinde belirlenmiştir. Uluslararası Aile Günü, toplumun temel birimi olan aileye ilişkin konulara kamuoyunun dikkatini çekmeyi ve bu yöndeki eylemleri öne çıkarmayı hedeflemektedir. O tarihten itibaren her 15 Mayıs’ın Aile Günü olarak kutlanması, evrensel bir nitelik kazanması ve günümüz ailesinin gereksinimlerinin, güçlerinin, sorunlarının ve işlevlerinin daha iyi anlaşılması yönünde çalışmalar yürütülmektedir.

Afyonkarahisar’ımızda da 2020 Yılının Sevgi Yılı ilan edilmesiyle aile sevgisinin ve öneminin daha da fazla anlam kazandığını düşünmekteyiz. Afyonkarahisar Sosyal Yaşamı Geliştirme Derneği olarak ta güçlü aile yapısının korunması ve ailelere daha fazla önem verilmesi konusunda toplum bilincinin arttırılması için elimizden gelen gayreti göstermeye hazırız. Ailelerin aynı zamanda toplumla da yakından ilgili olup,toplumu ilgilendiren önemli konularda duyarlılık göstermesi gerektiğine inanmaktayız. Bu bağlamda geçen hafta içerisinde anılması gereken önemli gün ve haftalardan bahsetmeden geçemeyeceğim.

Özellikle Korona Virüs döneminde kıymetlerini çok iyi anladığımız, Kızım Dr. Büşra Seçil SEÇEN, Eşim Dr. Mustafa SEÇEN gibi çok kıymetli hekimlerimiz ve kanatsız meleklerimiz hemşirelerimiz kendi sağlıklarını gerektiğinde düşünmeden hizmetten kaçınmayan fedakar eczacılarımız ve her aşamada hizmet eden tüm sağlık çalışanlarımıza minnet ve şükran borçluyuz. Omuz omuza çalışan sağlık ordusunun kıymetli neferlerinin her biri ayrı ayrı önemlidir.

Hemşirelik; insan sevgisiyle dolu, şefkatle, sabırla yapılan kutsal ve profesyonel bir meslektir. Hemşirelik, güç çalışma şartlarını gerektiren, özveri, sabır, hoşgörü kavramlarını içinde bulunduran zor bir meslektir.

Hemşirelik, diğer mesleklerde olduğu gibi, toplumsal ihtiyaçlardan doğan, insan hayatıyla yakından ilgili bir meslektir. Ekip çalışmasını bilen, el becerisi olan, hızlı çalışan hünerli eller ister; temelinde sevgi, saygı yatar. Hemşire din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin, birey, aile ve topluma sağlığını kazandırmak için çalışır. Bu nedenle, sevgiden, şefkatten, disiplin ve ciddiyetten uzak bir kişinin bu mesleği icra etmesi mümkün değildir.

Hemşirelerimiz her türlü sağlık hizmetinin kaliteli, ulaşılabilir, sürekli ve en üst düzeyde verilmesi için var güçleriyle çalışmaktadırlar. Ülkemizin her köşesinde insan hayatının kutsallığından ödün vermeksizin sonsuz sabır, her türlü özveri gayret ve sevgi ile mesleğini icra etmeye çalışan hemşirelerimiz halkımıza kaliteli sağlık hizmeti sunumunda önemli mihenk taşlarıdır.

Uluslararası Hemşireler Konseyi, modern hemşireliğin kurucusu Florence Nightingale'in doğum günü olan 12 Mayıs'ı “Uluslararası Hemşireler Günü” ilan eder. Aynı yıl dönemin ABD Başkanı Nixon imzasıyla kesin olarak karar verilir. Yani 12 Mayıs 1974 yılından bu yana resmi olarak hemşireler günü kutlanmaya başlanmış olur. Dünya Hemşireler Günü olarak 12 Mayısın seçilmesinin sebebi; 1820 Yılında İtalya’nın Floransa kentinde doğan İngiliz Florence Nightingele , modern Hemşireliğin kurucusu olarak tarihe geçmiş bir isim. Kırım Savaşı sırasında İstanbul’da Selimiye Kışlasında da görev yapan ve ‘Lambalı Kadın’ diye de anılan Florence Nigthingele’nin doğum günü olan 12 Mayıs bütün dünyada ‘Dünya Hemşireler Günü ‘olarak kabul edilmiştir. 12 -18 Mayıs tarihleri de Hemşirelik Haftası olarak kutlanmaktadır.

Bu vesile ile Ülkemizin her köşesinde insan hayatının kutsallığından ödün vermeksizin sonsuz sabır, her türlü özveri, gayret ve sevgi ile mesleğini icra etmeye çalışan, değerli Hemşirelerimizin 12-18 Mayıs Hemşirelik Haftasını kutlar, meslek hayatlarında başarılar dilerim.

  Ülkemizde, eczacılık öğretimine başlanmasının yıl dönümü olan 14 Mayıs 1968 yılından beri Eczacılık Günü olarak kutlanıyor. Eczacılık eğitimi ilk kez 14 Mayıs 1839 tarihinde Mektebi Tıbbiye-i Adliye-i Şahaneye bir sınıfla başlamıştır. İnsanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olan eczacılık, ülkemizde olduğu gibi dünyada da önemli meslek gruplarından biridir. Eczacılık, her şeyden önce, insan sağlığını ve dolayısıyla toplum sağlığını merkeze alan, en önemli değerleri kendisinin ve çalışanlarının emeği ile hastalarıyla arasındaki organik bağı olan bir meslektir.

İlk kez 14 Mayıs 1968 tarihinde büyük bir coşkuyla kutlanan Türk Eczacılık Günü yıllardır aynı şekilde kutlanmaya devam etmektedir. Eczacılarımıza da ayrıca teşekkür eder, her şeyin gönüllerince olmasını temenni ederim.

Dünyada zaferlerin iki vasıtası vardır. Biri kılıç, diğeri sapan. Hakiki zafer kılıçla değil, sapanla yapılandır. Milletleri vatanlarında yerleştirmenin, millete istikrar vermenin aracı sapandır, sapan, kılıç gibi değildir. O kullanıldıkça kuvvetlenir. Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken, diğer elindeki sapanı topraktan ayrılmadı. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk “Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür.” “Eğer milletimizin çoğunluğu çiftçi olmasaydı, biz bugün dünya yüzünde ulunmayacaktık” demiştir.

Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu’nun (IFAP) kuruluş tarihi olan 14 Mayıs 1984 tarihinden beri her yıl ‘’Dünya Çiftçiler Günü’’ olarak kutlanıyor. Cicero, çiftçiyi  “Gerçek çiftçi; ürününü göremeyeceği halde, toprağını eken adamdır” diyerek tanımlarken, Emerson “İlk insan, ilk çiftçiydi” diyor. Cenap Şahabettin ise “Ekinlere bir kere de çiftçi gözüyle bakınız; başakları hükümdar tuğlarından ve taneleri incirlerden daha kıymetli bulursunuz” diyerek çiftçiliğin önemini vurguluyor. Bizlerde çiftçilerimizin de kıymetini bilip onlara destek olmalıyız. Ailelerde çiftçilikten uzaklaşmak yerine çiftçiliğinde gerekli ve önemli olduğunu benimsemelidirler.

Engelliler Haftası, 10 Mayıs ile 16 Mayıs arasında, Birleşmiş Milletler'e üye ülkelerde anılıyor. Engelliler Haftası boyunca; engellilerin toplumsal yaşamdaki sorunları ve bunlara karşı farkındalık oluşturulması ve taleplerin çözümünün sağlanması amaçlanıyor.

Engelliler Haftası ve Uluslararası Engeliler Günü, 1992’den beri Birleşmiş Milletler tarafından teşvik edilen bir gündür. Engellilik Gününün ve haftasının amacı, engelliliğe maruz kalmış kişilerin daha iyi anlaşılmasını teşvik etmek ve insanlara yardım etmektir.

Engellilerin hak, haysiyet ve refahının farkında olmanın yanı sıra engelli kişilerin ekonomik, politik, sosyal ve kültürel hayatın her alanına entegre olmasının yararları hakkında farkındalığı arttırmaktır. Engelliler Günü sadece zihinsel ya da bedensel özürlülükle ilgili değildir, daha ziyade Otizm ‘den Down Sendromuna, Multiple Skleroza kadar tüm bilinen özürlülükleri kapsar.

Unutmayalım ki her birimiz aynı zamanda bir engelli adayıyız. Aslında engellilik hiçbir şeye engel değildir. Yeter ki engeller kaldırılsın. Fırsat eşitliği sağlansın. Toplum içerisinde de engellilerin kendilerine acınılmasını istemediklerini, aksine önlerine konulan engellerin kaldırılarak kendilerine fırsat tanınmasını istendiğinin bilinmesi gerekmektedir. Engellilerimiz kendilerine engel olunmadığında harika eserler yaratarak gönüllere taht kurabilmektedirler. Ailelere düşen görevde bu bağlamda gerekli farkında lığı yaratabilmektir.

Aile bir okul gibidir. Hayata dair ilk dersler orada verilir. Atomun çekirdeği, vücudun beynidir. Ailenin önemi unutulmayıp gerekli saygı ve sevgi gösterilmelidir. Herkese ailesi ve tüm sevdikleri ile sonsuz mutluluklar dilerim.