Erhan Akpınar’ın açıklamaları şöyle:

ALDIĞINIZI VERİN BARİ

2000 yılı öncesi dönemde asgari ücretle çalışan işçilerin net asgari ücretin üzerinde emekli aylığı alıyordu. 4447 ve 5510 sayılı kanuni düzenlemenin 2008 yılı Ekim ayı başı itibarı ile yürürlüğe girmesi ile birlikte asgari aylık bağlama oranı yarı yarıya düşürüldü. Bunun sonucu olarak emekli aylıkları da aynı oranda azaldı. Bugün asgari ücret üzerinden SGK primi yatırılan çalışanlar, emekli olduklarında asgari ücretin çok altında aylık alıyor. Emekli aylığı hesaplanmasında gösterge sistemine geçilmeli ve mevcutta yüzde 35 olan alt sınır aylık bağlama oranı yüzde 70’e yükseltilmeli.

EMEKLİLER GEÇİNEMİYOR

Maalesef bugün emekli olan çok sayıda kişiye, asgari ücretin oldukça altında aylık bağlanıyor. Yaşadığımız yüksek enflasyon nedeniyle insanların asgari ücretle dahi geçinmekte zorlandığı bu ortamda, emeklilerimiz 1.500 ila 2 bin lira civarındaki aylıkla tüm ay geçinmeye çalışıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Vedat Bilgin’in geçen gün katıldığı bir programda ‘Hem sendikalar kanunumuz hem iş kanunumuz hem de toplu özleşme kanunumuz. Bütün bu mevzuatı yenilememiz lazım’ şeklindeki açıklamasını olumlu buluyoruz. Sayın Bakan’dan emekli aylığı bağlanma hesaplamasında dikkate alınmasını ve değişikliğe gitmesini  talep ediyoruz.

NE DEDİLERSE TERSİ ÇIKTI

Ekonomik kriz derinleşirken, dolar ve Avro, TL karşısında yeni rekor kırıyor. TL’nin değer kaybetmesi, vatandaşın alım gücünün düşmesi ve kötü ekonomi yönetimi nedeniyle endişeler giderek artıyor. Serbest pazar ekonomisinde devlet tarafından piyasaya ve döviz fiyatlarına müdahale edilmez. Ancak Türkiye’de yıllardır piyasaya ve fiyatlara, kura ve faize müdahale ediliyor. Bu da piyasaya müdahale edilmemesi gerektiğini bize gösteriyor. Doların fiyatını Cumhurbaşkanı da Merkez Bankası da belirleyemez. Bir ülkenin parasının değerini üretim gücü belirler. Ekonominin en önemli kanunu olan arz-talep kanunu  yokmuş gibi davranılıyor. Yer çekimi kanununa uymuyorum’ demek ne kadar abes olacaksa arz-talep dengesine müdahale de o kadar abestir.

DEVLET YÖNETMEK SANATTIR

Üçkâğıt ekonomisi ekonomik bir model değildir. Faiz düşürünce dolar artar, faiz artırınca dolar düşer. Ekonomide atılan adımlar dolardaki yükselişin habercisiydi. Devlet yönetmek bir sanattır ve bizim de sanatkârlara ihtiyacımız var. Ancak biz kişilerin ağzından çıkacak kelimelere bakıyoruz. Şimdiye kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan ne dediyse tersi çıktı. Çünkü arz-talep dengesi göz ardı ediliyor. Keşke öyle bir şey mümkün olsa da devlet başkanları kendi ülkesinin parasının değerini belirleyebilse.

BU İKTİDAR DÖNEMİNDE YÜZDE 900 DEVALÜASYON YAŞANDI

Yıllardır yapılan yanlışları ve sonuçlarını söylüyoruz. Zamanında rahmetli Başbakan Adnan Menderes döneminde döviz baskılandı ve sonucunda yüzde 300 devalüasyon yaşandı.  Bu iktidar göreve geldiğinde 1 dolar 1,4 TL civarındaydı. 2021’de ise 9 TL oldu. Yani bu iktidar döneminde yüzde 900 devalüasyon yaşandı.

BULUNAMAYAN FAHİŞİN BABASI

Türkiye, geçtiğimiz günlerde fahiş fiyatın müsebbibi olarak gösterilen marketlere yapılan denetimleri konuşuyorken, hayatın her alanındaki fahiş fiyatlar ise dur durak bilmiyor. Dövizdeki hızlı yükseliş ve petrol fiyatlarındaki artışın vatandaşa yansıması akaryakıt zamları oldu. Geçtiğimiz hafta otogaza gelen zammın ardından benzine 14 kuruş ve motorine de 41 kuruşluk zam yapıldı. Zamla birlikte “ucuz” olarak bilinen mazotun fiyatı benzine eşitlendi, her ikisi de 8’e dayandı!Pazarlardan gıda depolarına ve süpermarketlere kadar her yerde fahiş fiyat aranırken, son dönemde neredeyse en hızlı fiyat artışları akaryakıtta görüldü. Akaryakıt fiyatları, Eylül’den itibaren defalarca zamlandı. Benzin 3 kez, motorin 5 kez, LPG ise 2 kez zamlandı. Bu zamların etkisiyle akaryakıttaki devlet desteği de 16 Ekim itibarıyla tamamen sıfırlanmış oldu.

MOTORİN, BENZİNE EŞİTLENDİ!

Geçtiğimiz hafta otogaza,  motorin ve benzine yapılan zamlar her nedense hükümet yetkilileri tarafından sahiplenilmedi. Akaryakıt indirimlerinin en üst makamdan açıklanmasına karşın zamların ise gece yarısı sessiz sedasız yapılması kafalarda soru işaretlerine neden oldu. Yapılan 41 kuruşluk zammın tamamı motorine yansırken, benzine yapılan 37 kuruşuluk zammın 23 kuruşu Eşel Mobil Sistemi’nden karşılandı, 14 kuruşu ise pompaya yansıdı. Zamla birlikte benzinin litresi 7,93, motorinin litresi ise 7,93 liraya yükseldi.

3 ÇOCUK YAP DENİYOR AMA DAHA ÇOK VERGİ ALINIYOR

Eşi çalışmayan, çocuk sayısı 3 ve daha fazla olan bir asgari ücretli Ocak ayından bu yana asgari geçim indirimi ile birlikte net 3 bin 413.92 TL ücret alıyordu. Aynı işçinin eline geçen net ücret bu ay 2 bin 997.16 TL’ye, Eylül ayından itibaren de 2 bin 861.68 TL’ye düşecek. Bu ay sonunda Ağustos ayı ücretini 16.36 TL, Eylül ayı ücretini ise 152.04 TL daha az alacak. Eşi çalışmayan, üç ve daha fazla çocuklu bir asgari ücretli ile eşi çalışan, 4 çocuklu asgari ücretli bu yıl 624.52 TL vergi ödeyecek. Evli ve çocuklu asgari ücretlilerin gelir vergisi dilimindeki artıştan dolayı yıllık kaybı 177 TL ile 624.52 TL arasında değişecek.

Evet, yanlış duymadınız çocuğu olan ve eşi çalışmayanlar daha fazla vergi ödüyorlar, daha düşük maaş alıyorlar.

ENGELLİ BİREYLERİN KAMUYA GİRİŞLERİNDE HAKSIZLIKLARIN ÖNÜNE GEÇİLMELİ

 Engelsiz insanlara; kaldırımlara araba park ederek, tezgah, masa ,sandelye bırakarak, büyük saksılarda çiçek koyarak engelli bizler çıkarıyoruz. Zabıta memuru arkadaşlar lütfen sadece ana cadde üzerini değil mahalle aralarına denetleme yapınız ki bizlerde yollarda yürümek yerine kaldırımları kullanalım! .

Engellilerin kamuda istihdamı konusunda yeni düzenlemelerin yapılması gerekir .

*İşgücü niteliği taşıyan engelli bireylere yönelik mesleki rehabilitasyon faaliyetleri güçlendirilmeli ve bununla ilgili olarak İş-Kur çatısı altında özel meslek eğitim kurumları oluşturulmalıdır. Engellilerin bu manada eğitilerek topluma karıştırılması lazım. 

*Kamudaki kota artırılmalı ve tamamına atama yapılmalıdır. 

*Engelliler için sınav sisteminde düzenleme yapılması lazım, bugün yapılan sınavlarda engellilerin durumlarına göre eşit hale getirilmeliler.

* Adaleti sağlamak için e-KPSS’de engellilerin mağduriyetini giderecek düzenlemeler lazım. Engelli öğretmenler atama beklemektedir. Biz yıllarca okuduk artık çalışmak istiyoruz diyorlar. Sadece Aralıkta 750 engelli öğretmen ataması yapılacağı söyleniyor ama bu atama sorununa karşı çözüm olmamakta.

RTÜK BU PROGRAMLARLA NİYE İLGİLENMİYOR?

TV Programları da terk edilen çocuklar, evden kaçan anneler, şiddet uygulayan babalar, aile içi dolandırıcılık, şiddet, çocuğunun başkasından olduğunu öğrenen eşler, evlerinden kaçan gençler, sağlıksız cinsel ilişkiler, birilerini öldürüp programa çıkan insanlar vs. tüm topluma gösterilmektedir. Tüm bunlar bu programlar aracılığıyla, çocuklar başta olmak üzere, tüm toplumun ruh sağlığını v aile yapısını tehdit etmektedir. Programların özellikle çocukların en çok izleme saatlerinde ve bir çok kanalda benzer içerikle aynı anda yayınlanması ise insanlarımızı ve çocukları bu programları izlemeye zorlamaktadır.

OLUMSUZ DAVRANIŞLAR

Programlarda sunucuların ya da yapımcıların bu davranışları kınaması ya da karşı çıkılması bir anlam ifade etmemekte sonuç olarak olumsuz rol modeller sunulmasını engellememektedir. Bu örneklerin ekranlardan paylaşılması bile çocukların ve gençlerin ruh sağlığını oldukça olumsuz etkilediği için bir istismar sayılmakta, çocuklarda terk edilme kaygıları yaratmakta, güven duygusunun zedelenmesini sağlamakta, en basitinden zihinsel karmaşa yaratarak kişilik gelişiminde kritik bir dönemde olan çocuk ve gençler için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.  Her gün yayınlanan ve gün geçtikçe sayısı artan bu programlarda ve dizilerde, her türlü anormal davranış, şiddet, ihmal ve istismar, sağlıksız aile yapıları gösterilerek çocuklarımızı ve toplumun ruhsal yapısına onarılmaz zararlar verilmektedir.

GÜVEN DUYGUSUNU ZEDELİYOR

Ayrıca bazı gündüz kuşağı programlarda hak arama adı altında programa çıkan insanlara da psikolojik, sözel ve toplumsal şiddet uygulanmaktadır. Her türlü aşağılama, bağırma, hakaret ve linç, reyting uğruna tüm izleyiciye  gösterilmektedir. Suçlu ya da suçsuz insanlar yargılanmakta, sosyal linçe uğramakta, insanların konuşmasıyla, engeliyle ya da farklı bir özelliğiyle dalga geçilmesinin önü açılmaktadır.Ailelerimize tavsiyemiz özellikle bu döneminde , sadece çocuklarımızı değil, yetişkin olarak bizleri de olumsuz duygulara yönelten, ruh sağlığımızı etkileyerek, olumsuz duygu düşüncelere yönelten, sosyal ilişkilerimizi olumsuz etkileyen, birbirimize güven duygumuzu zedeleyen ilgili dizi ve gündüz kuşağı programlarını dikkat etmeleri ve daha seçici olmalarıdır.