Başak Nakilcioğlu, "Sanat etkinliklerine salon bulma macerası" başlıklı bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı...
Bu sene Cumhuriyetimizin 99. yılının coşkusunu, geçen sene olduğu gibi Ekim geçidi sergisiyle kutladık. 33 sanatçı ve 54 eserle düzenlediğimiz sergide farklı disiplinlerden çalışmalar vardı. Resim, heykel, seramik, illüstrasyon, dijital sanat, tipografik yerleştirme, tezhip, çini, üç boyutlu maket çalışması olmak üzere çok çeşitli ve keyifli bir sergi gerçekleştirdik. Geçen sene ilk defa düzenlediğimiz Ekim geçidi sergileri, sanatçı Gülsün Erbil’in yürütücülüğünde gerçekleşen ve tüm Türkiye’de yakın zamanlarda açılan Cumhuriyet ve Atatürk’e saygı kapsamında düzenlenen sergilerdir. Ekim Geçidi Sergileri amatör ve profesyonellere açık ve katılımcıların uygun gördükleri çalışmaları ile katılabileceği sergiler olarak düzenlenmektedir. Bu sene Afsayad olarak, Ekim geçidi sergilerini, üniversitemiz tarafından Afyon Kocatepe Üniversitesi tarafından şehrimize, kültür ve sanat merkezi olarak kazandırılan M.Rıza Çerçel Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenledik. Geçen sene sergimize ev sahipliği yapan Taş Medrese yöneticisi ve ekibine ve bu sene ev sahibimiz olan Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörümüze ve Afyon Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi yönetimine kalpten teşekkür ederiz. Seneye yüzüncü yılda, aynı coşkuyla, çok daha fazla katılımla sergimizi düzenleyeceğiz. 1. Afyonkarahisar Ekim Geçidi sergisi ile ilgili yazıma buradan da ulaşabilirsiniz.
Sanatın zaman zaman kalbimizi ısıtan, zaman zaman bizleri düşündüren, ama her daim sorgulayan, sorgulatan bakışına her zaman ihtiyacımız var. Hayatlarımızın yumak haline gelmiş küçüklü, büyüklü sorunlarından uzaklaşarak, büyük ve anlamlı bir bütünün parçası olduğumuzu hatırlamanın ve bu anlamı sorgulamanın en estetik yolu, sanat izleyicisi olmak diye düşünüyorum. Katıldığımız her sanat etkinliği bize başka bir yerde olduğumuz hissi verir ve bir anlığına keyifli, keşif dolu bir yolculuğa çıktığımızı derinden hissederiz. Bu yönüyle sanat etkinliklerinin etkisine, etkinliklerin uygulandığı mekânlar güç katar. Etkinlik mekânlarının yöneticilerinin profesyonelliği, etkinliğe pozitif enerji olarak yansır. Bu durumu bir mekanizmanın işleyişine benzetirsek, her zaman bu şekilde çalışmadığını söylemeliyim. Hatta çözüm odaklı yönetici profili ile çoğu zaman karşılaşamıyoruz. Size bu durumu, geçtiğimiz yaz ayında Afyon Valiliği İl Özel İdaresiyle düzenlediğimiz Borusan Quartet Konser Organizasyonu öncesi yaşadığımız salon bulma maceramıza dair bir örnekle açıklayayım.
Borusan Quartet Konser organizasyonu bizim için güzel ve çok şey öğrendiğimiz bir deneyim oldu. Son derece profesyonel bir ekiple çalışmanın öğrettiği, bizlere kattığı çok güzel bir yolculuktu. İl Özel İdare Başkanı Burhanettin Başkan ufku olan bir idareci ve bize destek oldu. İbrahim Bey’in bizi yönlendirmesi ile birlikte süreci başlattık. Buradan tekrar kendilerine teşekkür ediyorum. Henüz konsere epey zaman vardı ve konser salonunu kesinleştirmemiz gerekiyordu. Konser salonu ile ilgili bizim tarafımızdan sağlanması gereken şartlar vardı ve aklımıza gelen birkaç yer için görüşme yaptık. Bazı özel okullara gittik salon için. Fakat bir özel okul haricinde- ki o özel okulda o tarihlerde doluymuş- merkeze yakın salon bulamadık. Yine bu vesileyle buradan söylemek istiyorum; lütfen sadece bina yapmayın. İnsanların yerleşmesi için pek çok bina yapılıyor ancak o binalara yerleşen insanlar sanki hiç dışarıya çıkmayacaklarmış düşünülüyor. O binaların etrafında çevre düzenlemesi yok, parklar yok, kültür merkezleri hiç yok. Afyon’a farklı semtlerde kültür merkezleri yapılmalı. Konuma devam edeyim, merkeze yakın uygun salon bulamadık demiştim. Afyon Kocatepe Üniversitesi’nin Ahmet Necdet Sezer Kampüsü’ndeki Atatürk Kongre Merkezi’ne baktık arkadaşımla. Salon çok güzel, şartları sağlıyor. Ancak büyük ve biraz uzak. Bir de Hattat Karahisari Kültür Merkezi’ne gidelim dedik dernekten arkadaşımla.
Aslında Hattat Karahisari Kültür Merkezi’nin rampalı girişi bana “Kültür Merkezi” girişi olarak biraz itici gelse de gidip şartlarını görmeye kara verdik. Önce bir yetkili ile konuştuk, bize şartları söyledi. Ben de bizim daha doğrusu grubun şartları ile ilgili açıklama yaptım. Bizim de şartlarımız olduğunu, grubun iki ayrı kadın ve erkek olarak kullanmak üzere tuvaleti olan oda istediğini söyledim. Bunlar zaten olması gerekenler diye düşünebilirsiniz ama kimilerince öyle olmadığını ben de bu salon maceramızda öğrendim. İlk konuştuğumuz yetkili hanıma sahneyi ve sahne arkasını görmek istediğimizi söyledik. Yanımıza bizi gezdirmesi için bir görevliyi göndereceğini söyledi. Tamam diyerek ayrıldık; “Gel” dedim arkadaşıma biz sahneyi görelim. İzleyici koltuklarının arasından geçerek sahneye ilerledik. Salon 375 kişilik bir salon yanlış hatırlamıyorsam. Sayı da bizim için ideal, sahne ve akustiği güzel. Şimdiki tabirle, “ Sahne, akustik okey”. Sahneden sahne arkasına geçtik, Sahne arkasında siyah perdelerle çevrelenmiş hazırlanma alanları var. Mağazalardaki perdeli giyinme kabinleri gibi. Tabi bu okey değil, çünkü biz içinde tuvaleti olan sanatçı odası arıyoruz. Derken biraz yürüdük camlı bir kapıyla ayrılmış bir koridora geldik. Kapıdan geçtik, yine “Gel” dedim arkadaşıma. “Yukarıya bir bakalım.” Çıktık yukarıya, bir iki adım attık ve aman Allahım o da ne! Üstünde “Sanatçı Odası” yazan yan yana iki oda! Bizim için çok Okey! Odaya girdik, içeride çift kişilik, nevresimleri geçirilmeye hazır iki kişilik yatak( böyle bir şart yoktu ama yatak odadaydı) sandalye, koltuk, dolap, hatta ankastre ocak, buzdolabı, en güzeli de odanın içinde tuvalet. Bizim için çok ama çok Okey! Acaba yan taraftaki oda da mı böyle diye bir baktık. Orada yatak yoktu ve biz de yatak istemiyorduk zaten. Dolap, sandalye, askı ve en güzeli yine içinde tuvaleti vardı. Gerçekten mutlu olmuştum. Şartlarımızı karşılayan bir salon bulmuştuk. Bu sırada turumuzu tamamlayıp sahneye doğru gelirken, ilk görüştüğümüz yetkili hanımın bizi gezdirmesi için yönlendirdiği görevli yanımıza geldi. Kendisine heyecanla keşfimizi anlattım, çok şaşırarak baktı bize. “Ben 3-4 aydır burada çalışıyorum ama daha önce hiç yukarı çıkmamıştım. O kapı hep kapalı olurdu. Siz nasıl çıktınız? “ dedi. Aslında burada bu keşfin nasıl sonuçlanacağını kestirmeliydim. Ancak heyecanıma yenik düştüm ve Hattat Karahisari Kültür Merkezi yöneticisi beyefendi ile görüşmek için yanına gittik. Önce Borusan Quartet Grubunu anlattık. Dedim olabilir, bilmiyor olabilirler. Quartet demedim hatta özellikle. Sonra aradığımız şartları anlattım ve salonun şartlarımızı karşıladığını, yukarıdaki iki sanatçı odasının bizim için çok elverişli olduğunu söyledim. Yetkili beyefendi bana kızdı! “Siz o odaları nereden buldunuz, nasıl gördünüz?“ dedi. “Burası her önüne gelenin gezeceği bir yer mi?” dedi. Ben de “biz sadece yukarıya doğru çıktık, başka bir şey yapmadık, özellikle bir kapıyı açmak için zorlamadık.” dedim. Olayı büyütmemek için “Ben burada, bu salonla işi olan bir vatandaşım ve bu salon, ben ve benim gibi bu salonla işi olacaklar için yapıldı. Ayrıca her önüne gelen buraya gelsin, etkinlikleri görsün diye var burası.” demedim. O sırada yetkili beyefendinin hararetli konuşmasından kendimi sakınmakla meşguldüm. Yetkili beyefendi ve yanındakiler, sanatçıların giyinmek ve konsere hazırlanmak için tuvaleti olan odaya gereksinimlerini anlayamadılar. Bir süre neden giyinme kabini gibi olan alanda hazırlanamadıklarını sorguladılar. “Demek orada giyinilemiyor” diye hayıflanıldı bir süre de. “Benim bu sahneyle bir işim olsa, sahne arkasındaki perdeli alanda giyinmem, Gruba da burada giyinin demem” dedim. Arkadaşımla bakıştık ve göz kapaklarımız yarıya inmiş ve saçma sapan bir ortamın gerginliği üzerimize sinmiş bir şekilde oradan ayrıldık. Yine görkemli bir şekilde kaybetmiştik. Sonrasında Atatürk Kongre Merkezi’nde karar kıldık. Konser orada oldu, salon doldu. Çok keyifli, güzel bir atmosfer oluştu. Tekrar, Atatürk Kongre Merkezi yetkililerine teşekkürlerimle.
Kıssadan hisse bir şehri imar ederken kültür sanat merkezlerini mutlaka yapmalısınız. Yaptığınız kültür sanat merkezlerine, kültür ve sanatla ilgili kimseleri yerleştirirseniz çok güzel olmaz mı sizce de? Günümüzde, aslında her zaman organizasyonların yöneticileri, kültür merkezleri yöneticileri davranışlarıyla bizim görünen, bilinen yüzümüz oluyorlar. Ne yazık ki örnekteki kişi gibi yetki sahibi insanların yanlış davranışları Afyon için ön yargı haline geliyor. İnsanları kazanalım.
Sanatla dolu güzel günler dileğimle, iyi ki sanat var