İran seyahatim 2 hafta sürdüğü için çok fazla tarihi ve turistik yerleri görme imkânım oldu. Bundan dolayı gezdiğim tüm yerleri tek bir yazıda anlatmam mümkün değildi. O yüzden ben de bu seyahatimi iki bölüm halinde yazmak istedim. Geçen seferki yazımda, gezdiğim bazı şehirlerden bahsetmiştim. Bu yazımda da kalan iki şehirden söz edip İran ile ilgili izlenimlerimi aktarmaya çalışacağım.

Aşkın ve Şiirin Şehri: Şiraz

Yezd'den 6 saatlik otobüs yolculuğu sonrası Şiraz şehrine geldim. İran’ın nüfus bakımından 6’ncı büyük şehri. Basra körfezine yaklaşık 200 km olan şehir, Allahu Ekber Dağları’nın eteğinde, yemyeşil bir ova üzerinde bahçe gibi yayılmış.

Pers İmparatorluğu’nun dünyaca ünlü şehri ve başkenti Persepolis’e ev sahipliği yapan Şiraz, İran‘da “Aşkın ve Şiirin Şehri” olarak anılıyor. Tarih, kültür, sanat, aşk ve şiirin evi olan Şiraz tarihte, Dar-ul-Elm (Öğrenmenin Şehri), Güller Şehri, Bahçeler Şehri olarak anılmış. Her devirde, eğitim, gül, bülbül, şiir ve şarabın kendisiyle özdeşleştiği şehir, günümüzde de İran kültürünün kalbinin attığı bir kent.

Pers İmparatorluğu’nun Başkenti: Persepolis

Şiraz' da rotamı ilk olarak Pers İmparatorluğu’na başkentlik etmiş ve Türkçesi “Pers Şehri” olan Persepolis antik kentine çevirdim. Kent, Şiraz’a yaklaşık 60 km uzaklıkta bulunuyor ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Bir taksici ile anlaşarak 5 Euro karşılığında gidip geldim. Gezmek için 1 saat yetiyor.

Şehir, MÖ 6. yüzyılın sonlarında Pers Kralı I. Darius (Dara) tarafından kurulmuş ve İran tarihinin en görkemli dönemi I.Darius dönemi olmuş. Anadolu’nun batısından Hindistan’a kadar uzanan geniş ve görkemli bir imparatorluk kuran I. Darius, birçok küçük krallıkları kendisine bağlamış.

Şah Çerağ Türbesi

Şiiler’in en önemli kutsal mabetlerinden biri de Şah Çerağ Türbesi. 12 İmam’dan 8.si olan İmam Rıza’nın kardeşi Seyyid Emir Ahmed’in türbesi burada yer alıyor. Türbenin adı, Seyid Emir Ahmed’e halk tarafından verilen lakaptan geliyor. Şah Cerağ "Işıkların Şahı" anlamına geliyor. Şiilerde türbeler ve camiler gösterişli oluyor. Burası da gerçekten çok ihtişamlı.

Kerim Han Kalesi

Kale, Kerim Han tarafından 1766’da yapılmış. 4 bin alana kurulu olan kalenin her biri 14 metre yüksekliğinde ve 4 kale burcu var. Bunlardan birisi Pisa Kulesi gibi yan yatmış. Yapımı sürecinde 12 bin işçinin çalıştığı söyleniyor. Burası Pehlevi Hanedanı döneminde hapishane olarak da kullanılmış.

Nasır El Mülk Cami

Cami, Kaçar Hanedanı’ndan Mirza Hasam Al Nasir el-Mülk’ün emriyle yapılmış.1876 yılında inşaatına başlanan cami 1888 yılında tamamlanmış. Bu cami özellikle rengarenk çini ve vitraylarıyla ziyaret edenleri kendine hayran bırakıyor. İçerideki çoğu vitraylar ve duvarlardaki işlemeler pembe renkte olduğu için buraya Pembe Cami de diyorlar.

Bu arada renklerin anlamları var. Kırmızı, akıl ve bilgeliği; yeşil, cenneti ; mavi, gökyüzünü ve sarı ise güneşi sembolize ediyor.

Burayı ziyaret edecek kişilere sabah gelmelerini öneririm. Çünkü güneş doğarken, camdaki vitraya vurup, o meşhur renk cümbüşünü ortaya çıkarıyor. Sabah 8'de açılıyor. Ben de o saatlerde gittim. Giriş ücreti 100 Tümen yani ortalama 35 TL'ye denk geliyor.

Narenjestan Sarayı

Saray 1879’da İbrahim Mirza Khan tarafından inşa ettirilmiş. Tüm yapılarda olduğu gibi havuzlu bir avlusu olan bahçede portakal ağaçları da var. Ana bina, dönemin Avrupa mimarisinden etkilenerek yapılmış. Sarayın bahçesi UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.

Sarayın yan tarafında yer alan Zinat-ol Molk köşkünün altında ise Sadi ve Kerim Han başta olmak üzere İran kültüründe yer etmiş önemli kişilerin balmumu heykelleri var.

Sadi Türbesi

Şiraz'daki son ziyaretimi Sadi’nin türbesine yaptım. 13. yüzyılda yaşamış Şiraz doğumlu Sadi, İran edebiyatı için olduğu kadar İslam edebiyatı için de önemli bir şair. Sadi’nin şair kimliği kadar gezgin kimliği de var. 30 yıldan uzun bir süre Anadolu’dan Hindistan’a, Etiyopya’dan Lübnan’a derviş olarak gezmiş. Ama sonunda hep memleketi Şiraz’a geri dönmüş.

İran’da o kadar sevilen bir şair ki 21 Nisan günü “Sadi Günü” olarak kutlanıyor. Sadi Şirazi' ye ait şu sözü iletişim derslerimde kullanırım: "Yanlış üslup doğru sözün celladıdır."

Başkent Tahran

İran’daki gezi rotamın son noktası Tahran oldu. Şiraz ile Tahran arası yaklaşık 900 km olunca otobüs yerine uçağı tercih ettim. Yolculuk 1.5 saat sürdü. Farsçada “sıcak yer” anlamına gelen Tahran, İran’ın en büyük şehri ve başkenti. Nüfusu 15 milyon civarında. Hazar denizine yaklaşık 150 km'lik bir mesafede yer alıyor. Bu arada Tebriz’in dışında en çok Türk nüfusunun bulunduğu şehir Tahran.

Tahran, tarih boyunca önemli bir ilim, ticaret ve kültür şehri olmuş. Buranın şehir haline getirilmesi Rey şehrinin tarihi ile ilgili. 1220 yılında Rey şehri, Moğolların saldırısına uğramış. Sonrasında yaşanamaz duruma gelince Rey şehrinden göç eden halk, en yakındaki yerleşim birimi olan Tahran'a yerleşmiş. Zaman içerisinde Tahran köy olmaktan çıkarak şehir haline gelmiş.

Tahran’ın Sembolü Azadi Anıtı ve Tarihi Tahran Pazarı

Azadi (Özgürlük) Anıtı, 1971’de Pers İmparatorluğu’nun kuruluşunun 2500. yılını kutlamak için Muhammed Rıza Şah tarafından yaptırılmış. İran’ın en büyük meydanlarından biri olan Meydan-ı Azadi’de bulunan bu anıt Tahran’ın simgelerinden biri.

Anıt ziyaretimden sonra tarihi Tahran pazarına uğradım. Pazar yaklaşık 1000 yıldır kuruluyor. Şu an pazarın evi olan Tahran Çarşısı ise 200 yıllık. Bizdeki Kapalı Çarşı’ya benziyor. Turistlerden ziyade yerlilere hitap ediyor. Ev tekstili, mutfak malzemesi, iç giyim gibi şeyler satılıyor. Pazar 10 km kadar uzuyor ve birçok kapısı bulunuyor. Burası şehir içinde şehir gibi. Ayakkabıcılar, terziler, kalaycılar, bıçakçılar, marangozlar… ne ararsan var.

Pazarın içerisinde Hacı Ali Derviş'in çay evi var.100 yıllık bir geçmişe sahip. Dünyanın en küçük çay evi sanırım.Türkiye'den geldiğimizi söylediğimizde küçük bir hediye verdi. Sosyal medyayı da aktif kullanıyor. Gelen turistlerin fotoğrafını çekerek anında Instagram hesabında paylaşıyor. Kendisi aynı zamanda dağ yürüyüşleri ve tırmanışları yapıyormuş.Tahran'a gelirseniz buraya uğrayıp safranlı şekerle ikram edilen çayından içebilirsiniz.

Sadabad Kültürel Kompleksi

Tahran'daki Sadabad Kültürel Kompleksi, Kaçar döneminde yapılmış ve Pehlevi döneminde geliştirilmiş. 3 bin dönümlük araziye inşa edilmiş. 1800 dönümü doğal orman olarak bırakılmış.

Kompleks içinde bulunan Beyaz Saray, Rıza Şah tarafından 1932 yılında yaptırılmış. Saray, Rıza Şah ve eşi Farah Diba tarafından ofis ve yazlık konut olarak kullanılıyormuş. 54 oda ve 10 ağırlama salonuna sahip. 5 yıl içinde yapımı tamamlanan binanın planı İran ve Rus mimarları tarafından tasarlanmış. Sarayın içindeki halılar dünyaca meşhur ve binada yer alan en büyük halı 145 . İçinde ayrıca İtalya, Fransa, Çek ve Slovakya yapımı eşyalar yer alıyor.

Sadabad Kompleksinin içindeki bir diğer saray olan Yeşil Saray ise Pehleviler tarafından yapılan ilk saraymış. Buraya Yeşil Saray denilmesinin sebebi ise dış cephesindeki süslemelerinde yeşil taşların kullanılması. Saray ilk olarak Rıza Şah’ın ofisi olarak kullanılmış. Sonrasında önemli misafirlerin konakladığı bir yer olarak kullanılmaya başlamış.

Sarayın iç süslemeleri dönemin İranlı sanatçıları tarafından yapılmış. En güzel bölümü, duvarları ve tavanı aynalarla süslenmiş olan Aynalı Salon. Sarayın dekorasyonunda İran halıları da kullanılmış. Yeşil Saray, İran süsleme sanatının en güzel örnekleri arasında gösteriliyor.

Şehir Gürültüsünden Uzak Yeşil Bölge: Darband

Tahran'da en beğendiğim yerlerden biri, şehrin kuzey tarafında dağın eteklerinde yer alan Darband adlı bölge oldu. Darband Farsça “dağın kapısı" anlamına geliyor. Dükkânların, kafelerin, restoranların, çay bahçelerinin olduğu, şehirden uzak ve yeşillikler içerisinde şirin bir yer. İran’ın hafta sonu olan perşembe akşam üzeri ve cuma günleri çok kalabalık oluyormuş.

Burası Sadabad Kompleksine arabayla 10 dk.mesafede bulunuyor. Sarayları gezdikten sonra soluklanmak için Darband'a geçilebilir. Ben öyle yaptım. Darband'ı ülkemizde Kocaeli tarafında bulunan Maşukiye bölgesine benzettim biraz.

Kültürel Kompleks Book Garden

Tahran'daki gezimin son durağı Book Garden adlı mekân oldu.İçerisinde hem yetişkinlere hem de çocuklara yönelik kitap satış yerleri var. Farsça dışında farklı ülkelerin dillerinde (Türkçe, Fransızca,İngilizce,Korece) kitaplar mevcut. Ayrıca ders çalışma bölümleri, kafeler, çocuk oyun alanları, sinema ve konser salonları da bulunuyor. Güzel bir kültürel kompleks olmuş. Vaktiniz olursa burayı da ziyaret etmenizi tavsiye ederim.

Bir Ülke Bir İnsan

Dünya küçük. 2018'de Asya turum sırasında Tayland'da Asghar (Esker diye söyleniyormuş.Ekber büyük, esker ise küçük anlamına geliyormuş) ve ailesi ile tanışmıştım. Azerbaycan Türkü olduklarını ve Tahran'da yaşadıklarını söylemişti. Türkçe konuşan biriyle karşılaştığı için sevinmişti. Bir süre muhabbet etmiştik. Belki bir gün İran'a gelirsem ziyaret edebileceğimi söylemiştim.

Tahran'a geldiğimde kendisini aradım.Sağ olsun ailece beni çok güzel ağırladılar. Otele gitmek istememe rağmen “Olmaz sen bizim konağımızsan” diyerek bırakmadılar ve beni misafir ettiler. İran'a özgü lezzetlerden ikram ettiler. Türkiye, Azerbaycan, İran kültürlerinden, dilinden ve gezdiğimiz yerlerden konuştuk. Misafirperverlikleri ve samimiyetleri için ne kadar teşekkür etsem azdır. Hatta babasının 4.kattan aşağı inerek beni dışarıda uğurlamaya gelmesini ve Asghar'ın o güzel Azerbaycan Türkçesi ile "Kurbanam" deyişini unutamam. Ben de kendilerini Türkiye'ye davet ettim. İnsanın karşısına iyi insanların çıkması büyük bir şans ve zenginlik.

İran İzlenimlerim

  • “İran’a gitmeyi çok istiyorum ama sonrasında gitmek istediğim Avrupa ülkeleri ya da Amerika var. O yüzden sıkıntı yaşarım” diye düşünen birçok insan var eminim. Sevindirici haberi vereyim. İran hükümeti 2019 yılında aldığı kararla, yabancı turistlerin ABD yaptırımları nedeniyle sorun yaşamamaları için pasaportlarına mühür vurulmayacağını bildirdi. Gerçekten de İran’a ne girişte ne de çıkışta pasaportuma herhangi bir damga vurulmadı. Eğer vurulmuş olsaydı 10 yıllık Amerika vizem yanacaktı.

  • Ülkede güvenlik açısından endişe edecek bir durum yok. Kadın ya da erkek fark etmeksizin tek başınıza rahatlıkla gezebilirsiniz. 2 hafta boyunca ülkede gezerken hiç yabancılık çekmedim. Sanki kendi ülkemde gezer gibi çok rahat ettim. O yüzden güvenlik anlamında çekincesi olanlara endişe etmemelerini öneririm. Zaten internette gezi bloglarını okuduğunuzda da benzer önerileri göreceksiniz.

  • İran’da para birimi biraz kafa karıştırıcı. Eskiden bizde olduğu gibi paralarında çok fazla sıfır var. Para birimi olarak Riyal kullanıyorlar. Halk kendince çözüm bulmuş. 4 sıfırı atarak Tümen olarak ifade ediyor. Örneğin 10.000 Riyal 1 Tümen, 500.000 Riyal ise 50 Tümen olarak geçiyor. Hatta bazen kendileri bile karıştırabiliyor. Tümeni Türk lirasına çevirmek için de 3’e bölmeniz yeter. Örneğin Tahran’dan Kaşan şehrine yaptığım 3 saatlik otobüs yolculuğu için 450.000 Riyal yani 45 Tümen ödedim. 15 TL yapıyor. Bu arada ülkede Master ya da Visa kart geçmiyor. Yanınızda Dolar, TL ya da Euro götürmeniz gerekiyor.

  • Benzinin ucuz olmasından dolayı ulaşım da çok ucuz. Benzinin litresi 50-60 kuruş civarında. İlk defa yurt dışı seyahatimde bu kadar çok taksiye bindim. Dolmuş parası gibiydi. Metro da çok ucuz. İran seyahatimde Tahran’da metroyu çok kullandım. Metro ağı çok gelişmiş. Havalimanı, otobüs terminali ve şehrin birçok uzak noktasına kadar gidiyor. Metro bileti ise 2 Tümen yani ortalama 65 kuruşa denk geliyor.

  • İran’a giden turistlere önceleri telefon için sim kart veriliyormuş. Fakat şu anda izin vermiyorlar. İranlı birisinin üzerinden alabilirsiniz. Ben de öyle yaptım. Tanıştığım Sami isimli arkadaş kendi üzerinden bana sim kart aldı. 25 Gb internet yüklü paket için 20 Tümen yani ortalama 6.5 TL para ödedim. Siz de kaldığınız oteldeki görevliden rica ederek internet sorununu bu şekilde çözebilirsiniz. Otellerde wifi olduğunu da belirteyim.

  • İran birçok konuda kendi web sitesini ve mobil uygulamasını geliştirmiş. Örneğin taksi için Uber benzeri Snapp adlı bir uygulamaları var. Yalnızca İran sim kartı ile kullanabiliyorsunuz. Bulunduğunuz yerden gideceğiniz noktayı belirleyip taksi çağırıyorsunuz. Fiyatını da görebiliyorsunuz. Kullanışlı bir uygulama. Seyahatim süresince çoğu kez bu uygulamayı kullandım. Ayrıca aynı uygulama üzerinden otobüs, tren, uçak biletleri alabilir ve yemek siparişi de verebilirsiniz. Konaklama için shab.ir isimli site; seyahat biletleri ve konaklama için de alibaba.ir sitesi kullanılıyor. Bu sitelerden satın alma işlemi için İran hesap kartının olması gerekiyor. Bazı otobüs biletlerimi satın alırken bu yolu kullandım. Kartım olmadığı için İranlı arkadaşlardan rica ettim. Bu siteler üzerinden aldılar. Ben de onlara nakit olarak verdim.

  • Özellikle Tahran’da trafik çok kötü. İstanbul gibi günün her saatinde yoğunluk var. Şehrin güney kısmında ise arabadan çok motosiklet var. Trafik kurallarına pek uyulmuyor. Herkes kafasına göre gidiyor. Birkaç kez yaya için yeşil ışık yandığında bile durmadan geçtiklerini gördüm. O yüzden özellikle Tahran’da yoldan geçerken çok dikkatli olmak gerekiyor.

  • Seyahat planlamasında Tahran için birkaç gün yeteceğini düşünüyorum. Çok fazla vakit ayırmaya gerek yok. Belirli yerlerin gezilmesi yeterli. Onun yerine ülkenin güneyindeki Kaşan, İsfahan, Yezd ve Şiraz gibi tarihi yerlere daha çok vakit ayırmak gerekir. Denize girmek isterseniz Kiş ve Hürmüz adalarına gidebilirsiniz.

  • Kıyafet konusunda uyulması gereken kurallar var. Kadınların başlarının örtülü olması gerekiyor. Tam kapatılmasa da oluyor. Şal benzeri bir şeyle, şapka ya da bandana ile de gezmek mümkün. Kadınların tişört, erkeklerin ise şort giymesi yasak. Kiş adasında herhangi bir müdahale yokmuş. Mayo ile denize girilebiliyormuş.

  • İran’a gitmeden önce şehirlerinin bu kadar yeşil olacağını tahmin etmemiştim açıkçası. Özellikle İsfahan, Şiraz ve Tahran şehirleri çok yeşil. Ülkede yeşile, parklara ve özellikle çiçeklere önem veriyorlar. Çok güzel ve büyük parkları var. Bir de mekânlarda havuz kullanımı çok fazla. Konakladığım tesislerin hepsinin bahçesinde muhakkak havuz ve etrafında ağaç vardı. Bununla birlikte şehirler temiz ve düzenli. Daha önceki Mısır ve Tunus seyahatlerimde sokakların çok pis olduğunu görmüştüm. Geçen ay yaptığım Romanya seyahatimde de başkent Bükreş’in sokaklarında aynı görüntüyü görmüştüm. Burada da benzer bir manzara ile karşılaşacağımı düşünüyordum fakat tam tersi bir durumla karşılaştım.

  • İnsanları sıcakkanlı, misafirperver ve yardımsever. Yezd’de otelden ayrılıp terminale giderken kameramı odada unuttuğumu fark ettim. Taksiyle geri döndüm fakat o panikle uzakta bir yerde inmişim. Otelim biraz içerde kaldığı için gidip gelmem vakit alacaktı ve otobüsü kaçıracaktım. Ben de yoldan geçen bir motosikletliye elimi kaldırdım. Sağ olsun beni alarak dar sokaklardan otelime kadar götürdü. Orada biraz bekledi ve tekrar beni ana yola bıraktı. Ülkede ayrıca çok fazla Türk var. Türkiye’den geldiğinizi öğrendiklerinde her şekilde yardımcı oluyorlar. Birçok yerde Azerbaycan ve Kaşkay Türkleri ile karşılaştım. Hepsi de çok iyilerdi ve yardımcı oldular.

  • İran’da “taarof” denilen bir nezaket kuralı var. Mesela taksiye binip varış yerine geldiğinizde parayı ödemek istersiniz. Şoför parayı almak istemez, ısrar edersiniz yine almaz, tekrar ısrar ettiğinizde alır. Birkaç kere ısrar etmek gerekiyor. Bu tip durumlarda “oh valla iyiymiş burası” deyip gitmeyin. Bu durumla her zaman karşılaşmayabilirsiniz. Sürekli yapılan bir şey değil ama denk gelirseniz aklınızda bulunsun.

  • Çoğu insan İranlıları Arap zannediyor. Halbuki Farsi ya da Persli olarak geçiyor. Farsça konuşuyorlar. Çok kadim bir kültüre ve geçmişe sahipler. Okumaya ve sanata önem veriyorlar. Ayrıca, İran’da 30 milyondan fazla Türk yaşadığını da belirteyim. Türk nüfusun büyük çoğunluğu ülkenin kuzey kısmında yer alıyor. Ben bu gezimde Fars kültürünün ağırlıklı olduğu güneydeki şehirleri gezdim. Başka bir zaman Tebriz başta olmak üzere kuzeydeki şehirleri gezmeyi planlıyorum.

  • Tipim İranlılara benzediği için çoğu kişi beni görür görmez Farsça konuşmaya başlıyordu. Yolda giderken çoğu kişi adres sormak için yanıma gelip konuşuyorlardı. Ben de beden diliyle bilmediğimi ifade ediyordum. Sonradan “bilmiyorum” fiilinin Farsçasını öğrenerek cevap verdim. Bunun dışında “teşekkür, nasılsın?, hoşça kal, adın ne?, fiyatı ne kadar?, indirim” kelimelerinin Farsçalarını öğrenip günlük hayatta kullandım.

  • Bazı camilere girişte para alınıyor. Bu arada müzelere ve camilere girişte İran vatandaşları ile turistlere farklı fiyat tarifesi uygulanıyor. Turistler “harici” olarak geçiyor ve bazı yerlerde İranlıların ödediklerinden 5-6 kat fazla para alınıyor. Genellikle turistler için girişler 50 ya da 100 Tümen oluyor. Bu da 20-30 TL civarında ediyor.

  • Ülkemiz şarkıcılarından en çok dinledikleri isimler İbrahim Tatlıses, Mahsun Kırmızıgül, Ebru Gündeş ve Sibel Can. Ülkede İran dışından şarkıcıların konser vermesi yasak. Yalnızca Kiş adasında yabancılar konser verebiliyor. Son dönemde en sevdikleri şarkıcılardan biri de İlyas Yalçıntaş. Kendisi devlet özel izni ile konser veren ilk Türk şarkıcısı olmuş. Kiş adasında verdiği konseri 5 bin kişi izlemiş. Dizi olarak da Çukur, Ezel, Diriliş Ertuğrul gibi dizileri izlediklerini söyledi konuştuğum bazı kişiler.

Bir Heykel Bir Diyalog

“Hacı abi niye böyle sürekli ayakta ve kıpırdamadan dinlemek zorundayız. Baksana hepimiz heykel gibi olduk.”

Film Önerisi

2011 yapımı “Bir Ayrılık” filmi, orta sınıf bir çiftin boşanma sürecine içeriden bir bakış sunuyor. Asghar Farhadi’nin yönetmenliğini yaptığı film, boşanma hikâyesi üzerinden etkileyici bir İran portresi sunuyor.

Berlin Film Festivali'nde hem Altın Ayı'ya hem de tüm oyuncu kadrosu için Erkek ve Kadın Oyuncu ödüllerine layık görülen filmin IMDB puanı ise 8.3.

Günün Sözü

“Gezmek ve yer değiştirmek akla yeni bir dinçlik getirir.” – Seneca

******************

Bir sonraki yazıda farklı bir coğrafyada ve kültürde tekrar buluşmak ümidiyle. Hoşça kalın.