Yaşadığımız şehirlerin bir cinsiyeti var mıdır sizce? Ya da bir cinsiyeti olduğunu düşünsek ilk anda ne deriz şehirlere? Erkek, Kadın? ..

Aslında bu soru altında birçok eşitlik ve hak arayışı kapsar. Çünkü şehrin her köşe başı hem kadının hem erkeğin hakkıdır.

Lakin ülkemizde ve hatta birçok dünya kentinde gündelik pratikler, toplumsal hayat ve mekânsal planlamalar önce erkek ihtiyaçlarına göre belirlenmektedir. 

Örneğin toplu taşıma şehirdeki kadınların hayatını zorlaştıran alanlardan biridir. Birçok kadın, ulaşım sistemine ulaşabilmek için güvenli olmayan bölgelerde beklemek ya da inip yürümek zorunda kalabiliyor. Günün belli zaman aralıklarında, özellikle de kent merkezine uzak bölgelerde yer alan ulaşım taşıtlarının kendisi de güvensiz olabiliyor. Ulaşım dışındaki alanlarda da kadınların ihtiyaçlarının karşılanmasına öncelik verilmesi sık karşılaşılan bir durum değildir. Yaya olarak erkeklere kıyasla kadınlar yollarda bebeklerle, çocuklarla, bebek arabasıyla ve yaşlılarla birlikte daha fazla yürüyor ve bu nedenle yol altyapısının kalitesi, merdivenler, rampalar, standart dışı yol genişlikleri, kaygan zeminler, yaya ışıklarında karşıdan karşıya geçme süresi gibi durumlar, kadınların ulaşım konforunu olumsuz etkilemekle kalmayıp hareketliliklerini de sınırlandırıyor.

Toplu taşımadaki yetersizliklerle beraber bir de eğer sokak aydınlatmaları yeterli değilse kadınların gece saatlerinde sokaklara erişimi kısıtlanıyor.

Maalesef bir çok kadının beyninde yaşadığı bölgeye dair “gidilecek ve gidilmeyecek yerler“ haritası vardır ki -Hiçbir erkeğin yoktur-. Bu haritanın belirleyicisi ise o bölgedeki güvenlik durumudur. Güvenlik sorununun öncelikli kaynağı eğitimsizlik olsa da daha iyi aydınlatılmış, tabelalarla donatılmış, çıkmaz sokağı olmayan,  gece-gündüz yaşayan alanlar kadınlar için her zaman gidilebilecek yerler arasında oluyor.

Bu konudaki başlıklar oldukça fazla olsa da şehirlerin cinsiyet eğilimlerini birkaç örnekle özetlemeye çalıştım size. Kentin sokaklarından, olanaklarından mahrum kalan kadın; maalesef eğitim ve çalışma hayatında da daha az yer almaya başlıyor.

Kız çocuğunun okula gidemediği, kadınların çalışamadığı özetle her köşe başında erkekler gibi kadınlarında olamadığı şehirler ve hatta toplumlar yok olmaya mahkûmdurlar.

Cinsiyetsiz şehirlerde yaşayabilmek; kadın, erkek, engelli, çocuk, yaşlı demeden tüm bireylerin eşit haklara sahip olduğu şehirler inşa edebilmek temennisiyle, tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününü kutluyorum.