Bedevinin biri kavurucu çöl sıcağında devesinin sırtında seyahat ederken ileride bir karartı görür. İçinde bir his onu o karartıya doğru yönlendirir.
Yaklaştığında yerde yara bere içinde bir adam görür. Can çekişen, ölmek üzere olan bu yabancıyı çölde öylece bırakamazdı ya…
Devesinden iner ve içecek son suyunu tanımadığı bu adamın çatlayan dudaklarından aşağı döker. İçtiği suyla biraz biraz kendine gelen yabancı gözlerini açtığında başını bedevinin dizlerinde görür.
Bedevi aç kalmış bu adama yemeğini ekmeğini de ikram eder.
Yabancının kanayan yaralarını ilaçlarıyla tedavi ederken bir yumrukla yere yuvarlanır bedevi. Bir yumruk, bir yumruk daha derken ağzı burnu kan içinde kalır bedevinin.
Az önce yardım ettiği yabancı adam iyileşir iyileşmez kendisine yardım eden bedeviyi önce döver sonra parasını alır daha sonra da devesine binip gidecekken bedevi arkadan seslenir:
“Dur yabancı! Sana zamanımı verdim, helal olsun.”
“Sana suyumu, ekmeğimi ve ilacımı verdim helal olsun.”
“Şimdi paramı ve devemi alıp beni bu halde bırakıyorsun o da helal olsun.”
“Ama sana bir şeyi helal etmiyorum, insanlara iyilik yapma duygumu ve insanlara güvenme hissimi öldürdün işte o HARAM olsun…”

Ne yazık ki , iyilik yapma ve insanlara güvenme duygusunun neredeyse yok olmaya başladığı günleri yaşıyoruz.
Kim ve ne amaçla yaparsa yapsın topluma veya kişiye güven ve iyilik yapma hissinin yok olmasına sebep olmuşsa, bilmelidir ki o topluma veya kişiye en büyük kötülüklerden birini yapmıştır.İnsanları bir arada tutan çimentodur güven ve iyilik duygusu.
Para, şan,şöhret ,makam ve güç kaybetmektense, insanların güvenini kaybetmeyi tercih eden anlayışın daha çok sahnede olduğu günleri yaşıyor gibiyiz.

Bahsettiğim kıssadan hisseyi algılayınca insanın yüreğine dokunuyor .Madden ,manen destek olup emek veriyorsunuz,olağan üstü gayret gösteriyor,kendinizden çeşitli özverilerden bulunuyorsunuz ve sonuç hayal kırıklığı olduğunda insanlara karşı içinizde yıllarca özene bezene büyüttüğünüz güven duygusu ve iyilik duygusu yerle bir oluyor.
Bireysel ya da belli bir kesime ait çıkarlar toplumun, ülkenin ve insanların toplumsal faydalarından önce geliyorsa ve bu uğurda gözler kararmış, kulaklar sağır olmuş belli bir noktaya kilitlenmişse eğer; o zaman insanların birbirine böyle umursamaz davranmaları kaçınılmaz demektir.
“İnsanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim”demiş Robert Bosch.
Tabi güven duygusunu ve iyiliği para ile karşılaştırmamayı tercih ederim .Çünkü bana zaafiyetlerin ve hırsın ön plana çıkardığı kişisel çıkarları çağrıştırıyor.

Güven, iyilik gibi duyguların kaybolması, paranın kaybedilmesi kadar üzmüyorsa bizi; gücü ele geçirmek, mevki ve makama ulaşmak için insani değerlerimizin yok olmasını umursamıyorsak eğer; o zaman ciddi çözülmelere,sarsıntılara hazır olmalıyız demektir.

O halde tabiki böylesine insani duygularımızı yok eden ve etmeye çalışanlara HARAM olsun diyorum.

Sevgiyle kalın,takipte kalın