TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım AŞ tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliğiyle10-18 Kasım tarihleri arasında 37. kez düzenlenen Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı dolayısıyla daha önce de belirttiğim üzere bu haftaki yazımı kitaplara ayırdım.

Fırsattan istifade dünyada en çok televizyon izlenen ve maalesef en az kitap okunan ülkelerinden biri olan Türkiyemiz’de yazımın da az okunma olasılığını göze alarak kitaplara değineceğim.

Kitap, Arapça’da toplamak, biraraya getirmek, iki deri veya kumaş parçasını birbirine eklemek, inci tanelerini dizmek, vb. anlamlara gelen “ketb” kökünden türemiş bir isim.

“Bir kenarından birleştirilerek dışına kapak takılmış yani ciltlenmiş ya da ciltsiz olarak biraraya getirilmiş, basılı veya yazılı deri, kağıt, parşömen vb. yapraklardan oluşan yazı destesi” diye tanımlanıyor.

UNESCO'nun tanımı ise daha kısa ve öz: “periyodik olmayan, 49 ya da daha fazla sayfası bulunan yayınlar.”

Farklı iddialar olsa da milattan önce 2500’lerde eski Mısır’da cenazelerde okunan metinlerin yer aldığı “Ölüler Kitabı”ilk kitap olarak biliniyor.

Ancak kitabın tarihinden önce daha gerilere giderek yazının tarihinden söz etmek gerekecek.

* * *

Duygularımızı, düşüncelerimizi uzaktakilere ya da bizden sonraki nesillere iletebilmek için bulduğumuz yazının, uygarlık tarihimizin en önemli buluşlarından biri olduğu tartışma götürmez.

Hatta yazının insanlığın en önemli kültürel mirası ve ortak belleği olduğunu söylemek hiç yanlış olmaz.

Artan ticari ilişkilerin bulunmasını zorunlu kıldığı yazı, tarih boyunca devlet mekanizmasının işleyişine ve dinlerin yayılmasına da katkıda bulunmuş.

İnsanlar her buldukları yüzeyi yazmak için kullanmış ve bu amaçla hep yazabileceği yeni malzemelerin arayışında olmuş.

Mezopotamya’da yaklaşık 5 - 6 bin yıl öncekilden tabletlere üçgen uçlu çubuklarla yazan Sümerler bu tabletleri pişirerek sertleştirip kalıcı hale getirmiş.

Milattan önce 3 bin’lerde papirüs bitkisinin liflerinden yapılan ince tabakalara fırça ile yazan eski Mısırlılar bunları rulo halinde saklamış.

Anadolu da ise Bergamalılar milattan sonra 400’lerdekoyun derisini parlak bir cila ile kaplayıp deriye mükemmel bir beyazlık vermiş ve parşömen yaparak üzerine yazmış.

Günümüzde ABD ve İngiltere’de çeşitli müzelerde saklanan bu ilk tablet, papirüs ve parşömenleri insanlığın en eski arşivi ve yazının saklandığı medya olarak kitabın atası kabul edebiliriz.

* * *

Binlerce karakterlik alfabelerini yazabilmek için oyma ve baskı teknikleri geliştiren Çinlileri ve milattan sonra 105’te pamuktan ilk kağıdı icat eden TsalLun’u da hatırlamak gerek.

İlk kez hurufatla baskı yapan ve dünyanın en eski cilt tekniğini uygulayan Uygur Türkleri,matbaanın mucidi olarak bilinen Gutenberg’den 6 - 7 yüzyıl önce tarihteki ilk matbaa teknolojisini geliştirmiş.

Roma İmparatorluğudöneminde ise parşömen yapraklar kesilip kenarlarından birleştirilerek bir tür cilt elde edilirken, seyyahlar ve tacirler sayesinde kitap ticareti gelişmiş.

Hıristiyanlık yayıldıktan sonra Batı Avrupa ve Bizans’taki manastır kütüphanelerindesanatçılar elyazmalarınıkopya etmiş, süslemiş, ciltlemiş ve günümüze ulaşmalarını sağlamış.

İslam dünyasında dini eserler parşömenlere hat ve diğer kitap sanatları ile elyazması olarak yazılmış, altın varaklarla süslenerek sanat eserine dönüşmüş ancak kitaplar yaygınlaşamamış.

Müslümanları taklit edip kağıt üreten Avrupalılar ise Rönesans ve Reform süreçlerinden sonra kitap çoğaltımına önem vererek ortaçağ karanlığından aydınlanma çağına geçmeye hazırlanmış.

Bu noktada fizikçi Pierre Curie’nin“Müslüman Endülüs’ten geriye 30 kitap kaldı, atomu parçalayabildik. Şayet yakılan 1 milyon kitabın yarısı kalsaydı çoktan uzayda galaksiler arasında geziyor olacaktık.” sözü üzerine de düşünmek gerekir.

* * *

Fatih’in İstanbul’u fethederek çağ kapatıp çağ açtığı 1453 yılına doğru Johann Gutenberg’in, Mainz’dehareketli harfleri kullanan matbaayı yaygınlaştırması kitap tarihinde dönüm noktası olmuş.

Schöffer’in geliştirdiği basım tekniği ile 1455’te basılan ilk kitap İncil olurken kısa sürede bütün Batı Avrupa’da pek çok basım atölyesi kurulmuş.

Sanayi devrimiyle birlikte yeni basım şekilleri ortaya çıkmış ve kitap tirajları artarken maliyetler de düşmüş.

Ofsetbaskı tekniği ise 20. yüzyılda kitapların çoğalmasına ve ucuzlamasına katkıda bulunmuş.

Bugün geleneksel okuma alışkanlıklarını elektronik ortama aktaran elektronik kitapların yaygınlaştığı bir ortamda pek çok yayınevi, kağıt baskı kitaplar ile birlikte e-kitap versiyonlarını da yayımlıyor.

Kitaplar neredeyse ücretsiz çoğaltılırken, yazık ki insanların kitap okuma düzeyleriaynı hızda seyretmiyor.

* * *

Kitabın yaşadığımız topraklardaki serüvenine de değinmemiz gerekir.

El yazması kitaplaryaygınken bizim Gutenberg’imiz diyebileceğimiz İbrahim Müteferrika'nın matbaayı getirmesiyle özellikle dinsel eserlerle başlayan kitap basımı Tanzimat dönemi ile birlikte hızlanmış.

İkinci Meşrutiyet'in ilanı sonrası kitap basımı Birinci Dünya Savaşına kadar çeşitlilik kazanmış.

Cumhuriyet'in ilan edilmesinin ardından 1928'dekiHarf devrimiyle, kitap basım işi yeniden canlılık kazanmış ve modern kitapçılık Türkiye'de büyük gelişme göstermiş.

Dünya liderleri içinde en çok kitap okuyan, en büyük kütüphaneye sahip olan, 13 kitap yazan Atatürk’ün de bu gelişme de payı büyük.

Ancak günümüzde vatandaşlarımızın kitap okuma oranları yüzde 4 dolayında.

Televizyon izlemeye 6 saat ayırırken, internete 3 saat, kitap okumaya ise sadece 1 dakika süre ayırıyoruz.

Kitap okuma alışkanlığında dünyada 86. sıradayız.

Hele üniversite gençliğimizin kitap okuma oranları ise daha vahim. Çoğu yılda 1 kitap ancak okuyor ki bu kitap da çoğunlukla ders kitabı niteliğinde oluyor.

Dünyada bir yılda kişi başına kitap okuma harcaması 1,3 dolar iken bizde çeyrek dolar.

Avrupa ülkelerinde en üst sosyo ekonomik dilimdeki kitap sayısı 2015 yılında ortalama 300 dolayında iken Türkiye’de 179 olmuş.

Yayıncılık sektörümüzün ekonomik büyüklüğü 5,7 milyar TL dolayında ve bu rakam bizi dünyada 16. sıraya yerleştiriyor.

2017’de 627 milyon adet kitap basılırken 407 milyonu için bandrol alınmış. Bandrol alınan her iki kitaptan biri ise eğitim kitabı.

Ülkemizde kitapların ya da kitaplarla ilgili etkinliklerin haber değeri de pek yok.

Örneğin geçen günlerde Venezüella Uluslararası Kitap Fuarı’nın onur konuğu ülkemiz oldu.

Ancak aynı tarihlerde kitap fuarı açılışında yer bulamayınca merdivenlere otururken görüntülenen Finlandiya Cumhurbaşkanı SauliNiinistö daha çok konuşuldu.

* * *

İstanbul Kitap Fuarı da açılış günü dışında fazlaca haber olma şansı bulamadı kanımca.

Yurt içi ve dışından 800 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katıldığı fuarda 300 etkinlik yapılacak.

Türkiye Yayıncılar Birliği, fuar kapsamında Türkiye’de okuma kültürünün gelişmesi ve yaygınlaşması için etkinlikler düzenleyecek.

“Hayatı Edebiyatla Kuşatmak” temalı fuarın onur yazarı ise en üretken yazarlarımızdan Selim İleri.

Geçmişte kitap fuarlarının birinde yaptığı konuşmada “Ne işe yarar bu kitap fuarı? Birilerinin cebini doldurmaya yarar.” diyen şair İsmet Özel’in aksine ben kitap fuarlarını önemsiyorum.

Dahası 2017’den beri 1577 km pedallayarak 38 köy okuluna 6837 kitap hediye eden Hakan Yücel gibi kitap okutmaya hizmet eden her kişi ve etkinliği değerli buluyorum.

Şehrimizde geçen yıl başlayan kitap fuarının da yolu açık olsun. Kitaplarla, hoşça kalın…