“Ne kadar hazin bir çağda yaşıyoruz, bir önyargıyı ortadan kaldırmak atomu parçalamaktan daha güç”.
Albert Einstein

Önyargı, herhangi bir insan, bir durum ya da bir olaya karşı verilen peşin karar, yargı olarak tanımlanır.Yani bir insanı tanımadan,mevcut durumu bilmeden boş yere çene yormaktır.
Önyargı, her hangi bir bireye ya da her hangi bir olaya karşı yeterli gözlem ve bilgi olmaksızın zihin süzgecinden geçirilmeden boş boş konuşmak ve beyni yormaktır ki uzmanlar bunu bilinçsiz önyargı olarak nitelendiriyor.
Hepimiz, her an, herkes hakkında çeşitli yargılarda bulunuyoruz. Karşılaştığımız her olayı, her insanı, her şeyi hemen kendi zihnimizde bir değerlendirmeye tabi tutuyor; sonra da iyi, kötü, doğru, yanlış diye yargıya varıyoruz.
Oysaki her olayın bir oluşum şekli, onu oluşturan nedenler, sonuca giderken karşılaşılan olaylar vs. sayısız etkiler vardır. Her insan ayrı bir dünyadır, her olay ise her insanda aynı sonucu vermez. Her insanın bir görünen yanı vardır, bir de görünmeyen yanı, iç dünyası.Bir insanın yüzüne bakıp, dışardan izleyip veya tutum ve davranışlarına göre kendi kararınızı oluşturduğunuz zaman, kararı fiziksel oluşumlara ve onların size aktarılışına göre vermişsiniz demektir. Oysaki bir de insanın ruhsal yanı, iç dünyası vardır. Sizin gördüğünüz görüntü içinde ,neyin neye neden olduğunu, neye hizmet ettiğini bilebilmemiz olası değildir. Oysa ,çamurlar içinden pırlantalar çıkarıp yıldızlar da parlayabilir, Yıldızlar kayıp pırlantaları çamurlara da bulayabilir.
Oluşturduğunuz her önyargı ile veya kendinize göre inceleyerek, değerlendirerek, sınıflandırarak verdiğiniz her yargı ile hiçbir insanın veya olayın gerçeğine ulaşamazsınız.
Bu haftaki yazımı yine küçük bir öykü ile bitirmek istiyorum.

“Köyde yaşayan yaşlı bir ressam vardı. Olağanüstü güzel resimler yapıp iyi fiyata satardı.
Bir gün köyden bir fakir gelip dedi ki :
-Yahu senin durumun iyi. Neden kimseye yardım yapmıyorsun. Bak fırıncı fakirlere ara ara bedava ekmek veriyor. Kasap bazen Bedava et veriyor. Sen neden hiç yardım etmiyorsun?
Ressam tebessüm etti ama bir şey demedi.

Bu fakir bütün köyde sabah akşam ressamın aleyhinde propaganda yapıyor ve ressamı kötülüyordu.

Bir gün ressam hasta oldu . Kimse de onun yanına gelmedi ve sonunda ressam öldü.
Aradan bir kaç gün geçti .Artık ne fırıncı ekmek verdi fakirlere ne de kasap et verdi.
Sordular neden fakirlerin hakkını kestiniz?

Dediler ki her ay başı o merhum ressam bize para verip fakirlere ekmek ve et vermemizi söylerdi. O ölünce para veren kalmadı o yüzden.

İnsanların bazıları seni kötü bilir kimileri ise sudan daha temiz ve berrak.
Ne kötü diyenler sana zarar verir ne de iyi diyenlerin bir yararı olmaz.
Önemli olan senin gerçek ve hakiki durumundur. Onu da bir tek Allah bilir.
Kimseye karşı önyargılı olma. Eğer gerçek halini bilsen başka türlü davranırsın.”

Yargılamalar yapmadan ruhun zenginliği ile aydınlanmış bir hayat diliyorum hepimize.
Sevgiyle kalın,takipte kalın