Aziz vatandaşlarım hepinizi saygıyla selamlarım.

Kale Bekçisi’nin geri dönmesi ve önceki günki yazısı bir hayli ilgi gördü. 

Bir çok e-posta aldım. 

Hemen bugünün gündemine geçeyim. 

AKÜ’DEN KALE BEKÇİSİ’NE YANIT

Dünkü yazımıza ilk geri dönüş Afyon Kocatepe Üniversitesi’nden oldu. 

Üniversitenin Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Taner Tükelay, Gazetemizin sahibi Nail Azbay’ı arayarak eleştirilerimize yanıt vermiş. 

Eleştirimizi merak edenler için hemen kısa bir özet geçeyim.

Biliyorsunuz üniversitemiz gençlerimizin eğitim gördüğü bir yer.

Bu gençlerle iletişim bir hayli önemli. 

Bugünlerde iletişimin doğrudan yapıldığı yer ise sosyal medya. 

AKÜ’nün bir çok öğrencisi Türkiye genlindeki tüm gençlerde olduğu gibi İnstagram kullanıcısı. 

Bende AKÜ’nün daha önceki aylarda her türlü alanda sosyal medya hesabının olduğunu fakat İnstagram’da hesaplarının olmadığını eleştirmiştim. 

İşte bu eleştirilerimize üniversitemizin Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Taner Tükelay yanı vererek

“O bekçiye söyle, bizim İnstagram hesabımız var. 2.5 ay önce açıldı” demiş. 

Kendisine teşekkür ediyorum.

Her ne kadar geçte olsa bir eksikliği gidermişler.

FATİH, ATAKÖY VE HARBİŞ’İN EN BÜYÜK SORUNU…

Önceki günki yazımdan sonra hemen mahallelerimizden e-postalar almaya başladım. 

Onlardan bir tanesi Fatih Mahallesi. 

Bir hemşerimiz der ki: 

“Fatih Mahallesi Afyon’un nüfus bakımından en büyük bir mahallelerinden bir tanesi. 

Ancak burada hala yağmur suyu hattı yok. 

Belediyemiz burası için acilen bu alt yapı çalışmasını planlamalı. 

Bir diğer konu ise Fatih, Harbiş ve Ataköy tarafına bir hastane yapılmasını istiyoruz. 

Bu üç mahalle şehrin büyük bir kısmına tekabül ediyor. 

Bu bölgede yaşayan ve sağlık hizmeti almak isteyen kişinin doğrudan hastaneye gitmesi -aracı yoksa- en az 1,5 saat. 

Mevcut hastanelerin doluluk oranlarıda bir hayli fazla.

Artık bu bölge için bir hastane planlaması yapılma vakti geldi”

AFYON’DAN GİDEN DOKTORLAR

Afyon Postası’nın Youtube canlı yayınına konuk olan Tabip Odası Başkanı Alev Türe önemli bir açıklama yaptı. 

Takip ettiniz mi bilmiyorum. 

Diyor ki Alev Hanım, “Afyon’dan 10 hekim bizden ‘İyi hal Belgesi’ alarak yurt dışına gitti. 

10 nitelikli hekimimizi kaybettik. 

Bu hekimlerimiz mesleki kariyerlerine Almanya ve İngiltere’de devam etme kararı aldı.  

İnternette hekimlerin haklarını aramak için yaptıkları eylemlerin altına yazılan yorumları okudukça ‘neden gitmesinler’ demeye başladım.

Kisimi ‘defolsunlar’ demiş, kimisi ‘bu ülkeye girmek için yalvaracaksınız’ demiş.

Ağzı olan konuşmuş.

En yakınınızın ya da kendimizin başına bir şey geldiğinde etraftan hemen ‘hangi hekim iyi’ diye araştırıyoruz. 

Yarın yeni mezun, tecrübesiz hekimlerin elinde deneme tahtası olunca bu defa da ‘defol’ dediğimiz hekimleri mumla aracağız.

O yüzden yetişmiş insan kaynağımıza sahip çıkalım.

Bu 10 hekim neden gitti, bu ili bu ülkeyi yönetenler iyi incelemlidir.  

AFYON’UN HAYAT DAMARI KOPTU

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” diyor Gazi Mustafa Kemal… 

Tamda bugünlerde Afyon’u anlatıyor. 

22 yıldır devam Jazz ve Klasik Müzik Festivali ‘destek olmadığı’ gerekçesiyle sona erdi. 

Etrafımızdaki tüm iller kültürel ve sanatsal etkinliklerle şehirlerini mamur ederken biz 22 yıldır devam eden festivallerimize sahip çıkamadık. 

Yazıklar olsun bizlere…

Gerçi bu şehrin Kent Konseyi Başkanı “Caz Festivali gereksiz ve lüzumsuzdur” gibi bir açıklama yapmıştı. 

Şehrin kültür ve sanatını desteklemesi gereken bir konseyin başındaki isim bunu diyorsa başımıza gelen şey gayet normal.

Sizcede öyle değil mi?

MARKA HIRSIZI’NIN CAMİ YAPTIRIRMASI CAİZ Mİ?

Bir iş adamı(!) düşünün. 

Belediyenin hemen hemen tüm ihalelerini alsın. 

Yollar, köprüler, alt geçitler yapsın.

Yaptığı yollar 6 ay demeden göçsün.

Yaptığı köprülerin girişi çıkışı sorunlu olsun.

Yaptığı alt geçitleri sular bassın, sürekli kazalar meydana gelsin. 

Sonra bu iş adamı başarılı, takip edilen, güvenilen bir markadan bir kaç harf çıkararak yeni bir marka üretmiş gibi ortaya atlasın. 

Sonra bunları yapan aynı iş adamı (!) cami yaptırsın. 

Şimdi diyanetimize sormak isterim. 

Marka hırsızlığı caiz mi?

Diyanetimiz bunu çok önceden açıklamış zaten.

Bakın ne diyor Diyanet: 

Başkasının emeğini gasp anlamına gelecek her iş, tutum ve davranış, kul hakkı sorumluluğunu gerektirir. Bu sorumluluk ise, söz konusu hak sahibine iade edilmedikçe veya helallik alınmadıkça ortadan kalkmaz.

İslam emeğe büyük önem verir, haksız kazanca karşı çıkar. Kur’an-ı Kerim’de, “İnsan için ancak çalıştığı vardır.” (Necm, 53/39) buyrulur. Hz. Peygamber de (s.a.s.) emeğin hakkının verilmesini değişik hadisleriyle ifade etmişlerdir. Bunlardan birinde, “Hiçbir kimse, elinin emeği ile kazandığını yemekten daha hayırlı bir kazanç yememiştir. Allah’ın Peygamberi Dâvûd da kendi elinin emeğini yerdi.” (Buhârî, Büyû’, 15) buyurmuşlardır.

Bu itibarla, emek ve gayret sarf ederek toplum nezdinde itibar gören bir firmanın kendi markasının izinsiz olarak başkaları tarafından kullanılması kul hakkı ihlaline ve müşterilerinin aldatılmasına sebep olacağından dolayı İslam ahlakıyla bağdaşmamaktadır. Ayrıca bu yolla haksız kazanç sağlamak da dinen caiz değildir.”

Evet şimdi size bir soru…

Sizce bu iş adamı(!) kim?

Yorum bölümüne tahminlerinizi alalım. 

Aziz vatandaşlarım daha öncede dediğim gibi ben sizin sesiniz olmaya geldim.

Söylemek isteyipte söylemediklerinizi bana yazın, ben sizin yerinize söyleyim. 

Bana [email protected] mail atarak ulaşabilirsiniz. 

Kendinize iyi bakın, marka hırsızlarından uzak durun.