Geçtiğimiz Cuma akşamı Elazığ’da 6.8 şiddetinde bir deprem meydana geldiğini kaydeden Gazeteci İsmail Akar, “Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Ülkemiz deprem kuşağında yer aldığı için tedbirli olmalıyız. Deprem gerçeği ortada ama gerekli tedbirlerinde alınması lazım. Allah tüm insanlığı böylesi felaketlerden kurusun. Elazığ depremi bir kez daha depreme hazırlıksız olduğumuzu gösterdi. Deprem hep bizimle. Umarım bu depremden ders çıkarır ve gerekli tedbirleri alırız” diye konuştu.

“Bizler buna kaderimizmiş dememeliyiz”

Her ilde deprem ve doğal afetlerden sonra toplanma alanlarının vatandaşlar tarafından bilinmesi gerektiğine işaret eden Gazeteci Ahmet Tunca, “Yapılar çok katlı yapılarak müteahhitler kar edeceğine güvenli olarak yapılsın ve vatandaş huzur içinde yaşasın. Bir felaket yaşanmadan tedbirli olunması en doğru yoldur. Bizler buna kaderimizmiş dememeliyiz. Önce tedbir almalı takdiri Allah’a bırakmalıyız. Deprem değil ihmaller öldürür diye bildiğimiz bir söz var. Bunu iyi anlamalıyız. Binalarımız güvenli olmalı” şeklinde değerlendirmede bulundu.

“Yaşanan depremden dolayı çok üzgünüz”

Ülkemizin deprem kuşağında olduğunu belirten Gazeteci Polat Yılmaz, “Elazığ depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet diliyorum. Umarım yaralılar bir an önce şifa bulur. Yaşanan depremden dolayı çok üzgünüz. Marmara depreminin ardından ülkemizde bir deprem bilinci oluştu zannettik. Ama Elazığ depremi mantık olarak hiçbir şeyin değişmediğini gördüm. Basında bir açıklama gördüm. Bu açıklamaya göre Marmara depremi sonrası toplanan özel tüketim vergisi ile İstanbul’un yapılarının yarısı düzeltilebiliyormuş. Ama maalesef hiç bir şey yapılmamış. Deprem meydana gelince popüler bir konu haline geliyor. Sonra hiç hatırlanmıyor” diye konuştu.

“Türkiye deprem kuşağında yer alıyor”

Daha önce ilimizde de yıkıcı depremler meydana geldiğini anımsatan Gazeteci Ertuğrul Sevim, “Türkiye deprem kuşağında yer alıyor. İlimizde de depremler meydana geliyor. Bizler depreme hazırlıklı olmak durumundayız. Geçmişte meydana gelen Sultandağı depremi sonrası Eber kasabasına gittim. Burada deprem sonrası dolaşırken evlerin büyük bölümünün kerpiçten olduğunu ve bu binaların birçoğunun yıkıldığını gördüm. Günümüzde binalarda yaşanan depremler sonrası iyileşmeler görüyoruz. Elazığ depreminde de bunu gördük. Normalde eski binalar çok olsaydı kayıp daha fazla olurdu. Bina kalitesinde iyileşme olsa da bunun tam anlamıyla her yere yaygınlaşması lazım” şeklinde görüşlerini ifadelendirdi.