“Hepiniz çobansınız ve sevk ve idarenizin altındakilerden sorumlusunuz” der Allah Resulü.

Her insan kendi ruh ve beden idaresinden başlayan ve genişleyen halkalarda sorumluluk sahibidir.

Bir şekilde bulunmakta zorunlu olduğumuz bu yönetim kademelerini 3 basamakta inceleyebiliriz:

Tabii ki ideal ve istenen pozisyon lider-yönetici(3) olmaktır.

İnsanları sevk ve idarede sadece maddi yönünü esas alan bakış açısı maddi iktidar; işin içine insanın gönlüne, ruhuna hitap etmeyi esas alan yaklaşıma manevi otorite diyoruz.

Her yönetici maddi iktidar sahibidir, ancak manevi otorite sahibi değildir.

Manevi otorite sahibi olan lider-yöneticiler; saygınlığı ve örneklikleriyle muhataplarına hissettirmeden onları sevk ve idare ederler…

Konuyu başlıklar halinde özetlemeye çalışalım:

Önce gerekçesiyle başlayalım konumuza:

Neden yönetici, lider değil de, lider-yönetici olmalıyız?

Cengiz Aytmatov; "Gün gelir ve anlar ki insan, yaşadığı her şey bir yalandır, geriye, vazgeçemediği bir aşk ve kabullenemediği bir yalnızlık kalır” diyerek insanı anlatır.

Tek başına geldiğimiz dünyadan, yine tek başına ayrıldığımızda bizden geriye sadece dünyada aşkla davrandığımız insanların duası ve aşkla yaptığımız işler kalacak  dostlar.

Yunus Emre’nin ifadesinde de bu hakikat vardır: “Ölen hayvan imiş, aşıklar ölmez”

O halde halife olarak dünyaya imtihana gönderilen eşrefi mahlukat olan her insan; lider-yönetici olarak dünyada küçük büyük herkese ve küçük büyük her işe aşk’la bakmalı, aşk’la davranmalı, aşk’la bağlanmalı: Rabbine/eşine/çocuklarına/işine ve tüm yaratılmışlara…

Yönetici(1), lider(2) ve lider yönetici(3)nin özelliklerine akla kapı açacak misaller verelim:

Kararlar: Kararnamelere uyar, karar verir, karar verdirir.

Ödül-Ceza: Sarı zarf verir, sallandırır, ödüllendirir.

Fikir: Verir, dikte ettirir, satar.

Karar alma: Tecrübe, içgüdü, veri+bilgi+sezgi

İlgi odağı: Bürokratik kurallar, güç/otorite/maddi iktidar, insan/değer/manevi otorite.

Yaklaşım: Dinler, anlatır, dinler sonra anlatır.

İş: İşi doğru yapar, iş yapar, doğru işi yapar.

Problem çözme: Pansuman, ameliyat, koruyucu hekimlik.

Plan/program: Operasyon, taktik, strateji+lojistik.

Fırtınayla ilişkisi: Demir atar, yelken açar, fırtınaya yakalanmaz.

Ayrıntılarda: Ağaç sayar, ağaç diker-keser, ormanla ilgilenir.

İletişim: Sever, savaşır, sevilir+sever.

Motivasyon: Uyuşturur, dolduruşa/gaza getirir, enerji yayar.

İnisiyatif: İnisiyatif kullanmaz, inisiyatif sahibidir, inisiyatif verir.

Tepki: Dövünür, övünür, alkışlar.

Şahıs zamiri: Onlar, ben, biz.

Pozisyonu: Çalışan, patron,  ortak.

Sık kullandığı kelime: Asla, daima, gerektiğinde.

Futbolda:  Savunma yapar, gol atar, gol attırır.

Sevdiği hayvan: Kuzu, aslan, kaz/turna.

Şapkası: Silindir, miğfer, kap.

Arabası: Şahin, mercedes, minivan.

Hata: Örter, karşıya yükler, üzerine alır.

Temsilde önceliği: Elbise, beden, ruh.

Nihai gaye: Makamı muhafaza, makam yükseltme, dua devleti kurma.

Bu misaller uzar gider dostlar.

“Arife işaret yeter” kabilinden akla ve kalbe kapı açmak için yazdık bunları.

İnsan Rabbinin verdiği ahseni takvimdeki duygularını O’nun istediği formatta kullanırsa, manevi otorite sahibi, Yaradana ve yaratılmışlara aşkla bağlanan ölümsüz bir hayat çizgisi bırakabilir.

Bunun en güzel örneği Hz. Peygamber(s.a.v.) ve O’nun yolundan giden büyük zatlardır. Zaman geçtikçe daha çok büyüyor, daha çok kıymetleniyor, manevi otoriteleri daha çok genişliyor.

Akıllı her insana çağrımız; herkese ve her işe, -geceye kadir, kişiye Hızır gibi- aşkla yaklaşarak ve her işini aşkla yaparak kurduğu dua devletinde lider-yönetici olarak ölmemenin sırrına mazhar olmaktır.