30. Eylül. 2020 annem Ankara’da tedavi gördüğü hastaneden covid pozitif olarak eve döndü. Afyon İl Sağlık Müdürlüğü’nden iki görevli eve geldi ve annemi hasta bizleri temaslı olarak 14 gün karantinaya aldı. 

Anneme ayrı oda, tuvalet, tek kullanımlık tabak, bardak ve ona özel genel ihtiyaç malzemeleri, aklımızca tedbirimizi aldık. Annem ve biz evde maskesiz dolaşmadık. Ellerimizi devamlı yıkadık, kolonya yaptık. Tedbirliydik. 

Annemde iştahsızlık, baş ağrısı, ateş, 

eklem ağrısı şeklinde virüs belirtilerini gösterdi. İlaçlarla atlattı. 

Babam ve kızkardeşimde eklem ağrısı, başağrısı, yorgunluk vardı. 

Aile hekiminin yazdığı ilaçlarla ayaktan tedavi oldular. 

Benim hiç ağrım yoktu. 8 Ekim’den itibaren enseden baş ağrısı, omzum tutulmuş gibi şiddetli bir kasılma başladı. Ağrı kesici ilaç ve kas gevşetici kremle geçti. 

9 Ekim’de aşırı yorgunluk, baş, ense ve üstsırt ağrısı çok şiddetliydi ama ağrı kesici ilaç, kas gevşetici krem kullanınca rahatlıyordum. 

10Ekim de aşırı kusma ve ateş eklendi. Aile hekimi “duş al, parol kullan yemek yemeye çalış”dedi. 13 Ekim’e kadar biraz ayakta biraz yatarak aile hekimine danışarak dayandım, çünkü karantinadayız. 14 Ekim gece saat 4’te kalp çarpıntısı oldu. Baygınlık geçirdim. Ailem 112’yi aramış. Ambulans gelince yalnız başıma kural öyleymiş, Afyon Devlet Hastanesine getirildim. 

Covid testi, tomografi, emar, kan. . hemen müdahale ettiler. Covid pozitiftim artık. Sabah doktor geldi. Seni yoğun bakıma alıyoruz. Ailene haber ver dedi. Hayatımda hiç hastaneye yatmadım. Hiç ameliyat olmadım. Hiç kan verilmedi. 

Tansiyon, şeker, astım, koah hiçbir hastalığım yoktu. Sigara içmedim. 

Afyon’da ben gibi sağlıklı, güçlü kadınlara güpür güpür, bedgabadayı derler. 

Bir virüs yüzünden çok hastaydım, inanamadım. Korkmadım ama üzüldüm. 

Bir saat sonra yoğun bakıma götürüldüm. Bilincim açıktı. Tek kişilik ferah pencereli bir odam vardı. Hemen tedaviye başladı doktorlarım. Sibob dedikleri ağızdan ve burundan oksijen üfüren maske şeklinde bir makine ve burun deliklerime takılan oksijen veren yüksek sesli diğer solunum makinesine sırayla bağlandım. 2 saat sibob, 

2 saat diğer makine, kollarımda serumlar, ara ilaçlar gece gündüz tedavim başladı. 

Burnumda makine bağlıyken yüzüstü yatabildiğim kadar yatmak zor olsada başardım. 

Beslenmem serum şeklinde mama ve yiyebildiğim kadar yemek yani bikaç lokma. En zoru gece alınan kanlardı, canım çok yandı. Tedavimin en önemli aşamalarından biri plazma kan verilmesiydi. 

Kardeşime 15 Ekim’de Bnegatif plazma kan bulun dediğinde doktor bütün eş, dost, akraba ayaklanmış benim için, plazma kan aramışlar. Ailem perişan olmuş nadir bulunan bir kan ve plazma şartları nedeniyle. Günlerce aramışlar.  Afyon Kan Merkezi bizzat hafta sonu dahil çok ilgilenmiş,  yakınımızın yönlendirmesiyle Mehmet Erim bey plazma vermiş, kendisine minnettarım .  

Üç defa plazma kan ve bir defada normal kan aldım tedavim süresince. 

Doktorum Öznur Hanım her gün değişik saatlerde gelip”Nefes al. Burnundan al. Makinenin oksijenini çek içine”diyordu. Doktorum ne dediyse yaptım. 

Çok yorulmuştum, genzim, burnum çok acıyordu. 

8. gün doktorlara başkaldırdım. Taburcu edin beni iyiyim ben dedim. Doktorum “Sen kendini bilmiyorsun. Virüs bütün ciğerlerini sarmış çok kötü durumda daha uzun bir süre burdasın”dedi. Dedimki burnum makineden kan içinde tahriş oldu. Kan peltesi var. Canım  yanıyor deyince hemen makinenin dozunu azalttılar. Başkaldırınca 8. gün yürüme izni kaptım. İki erkek hemşire eşliğinde yürüdüm ve lavaboda burnumu acısada yıkadım, nefesim açılmıştı. Bacaklarım içten içe titriyordu yinede sendelemeden yürümeyi başardım. 

İki gün yürüdüm, burnumu temizledim. 

Burnum açılınca daha rahat nefes aldım. Oksijen değerlerim artmaya başladı. 9. gün siboba bağlanmam 4’e indirildi, diğerinin dozu azaltıldı. 

Gece gündüz kendime burnundan al ağzından ver diyordum nefes çalışıyordum. 

Kafaya koydum çıkıcam burdan çünkü. 

Onuncu gün burnuma takılan makineden ayrıldım. Sibob 2’ye indi. Tabi serum,  antibiyotik, kan sulandırıcı iğne ve ilaçlar fazlasıyla her gün devam etti. Son iki gün küçük bir oksijen aletine bağlandım. Pazar günü hiçbir makineye bağlanmadım. 

Ailemden ilk defa haber aldım”Seni çok seviyoruz”demişler. Gözlerim doldu. 

Hemşirem seni servise alacaklar dedi o gün bitmedi. 26 Ekim sabahı doktorları bekledim. İçimden bir terslik olmasın çıkayım bugün diye. Doktorlarım geldi. ”Seni servise alıyoruz,  buradan çıkıyorsun”dediler.  12 gündür vücudumda yer etmiş kablolardan kurtuldum. Tekerlekli sandalyeye oturdum. Doktoruma teşekkür ettim. Uğurladı beni. Yoğun bakımda 12 gün boyunca her gün nevresimlerim değişti, güleryüzle kibarca bakımım yapıldı. 

Kardeşlerimi görünce ağladım,  ağlaştık. İki yataklı tecrit odasına geldik. Kardeşlerim yanımdaydı, sevindik, şükrettik. Tecritte ilk gece yanımdaki yatağa şiddetli öksüren, kusan, ateşli covid pozitif hasta bir hanım yatırdılar. İtiraz ettim parasını verelim yalnız kalabileceğim odaya geçirin beni dedim. Yeniden bulaşabilirdi korktum açıkça. Oda yokmuş heryer doluymuş. Günde iki defa tedavim yapıldı. Yemekler çok kötüydü özensizdi. Oda içinde dezenfektan yoktu. Odanın dışında koridorda maske ve eldiven vardı. Yalandan sabahları banyo temizlendi. Tecritte son güne kadar çarşafım değişmedi. Tecrit pisti. Yeniden bulaşmasından korktuğumu doktora dediğimde haklı buldu taburcu oldum. Evime geldim. Covidde kan pıhtısı atıp kalp krizi riski olduğundan doktor bana kan sulandırıcı iğne, mide koruyucu, balgam söktürücü yazdı. Karantinaydım iğnemi kim vuracaktı. Aile hekimini aradık, 112 veya evde sağlık hizmetine yönlendirdi.  Evde sağlık hizmetleri karantinada olmanız dahilinde dahi enjektör yapmadığını belirterek beni kabul etmediler. Ayrıca resmi tatile girmişlermiş, yapamazlarmış. Terslediler.  Telefonla görüşmeyi yapan kardeşime  yardımcı olmadılar, olmak istemediler. Sağlık Bakanlığına şikayet ettik. İl Sağlık Müdürlüğü yardımcı oldu. 112 geldi. Onlar taşıyıcıymış iğne yapamazmış, beni yalnız başıma  Afyon Devlet Hastanesi aciline götürdüler. Acil doktoruna taşıyıcılarım durumu açıkladı. Acil doktoru kan sulandırıcı iğneyi yapamazmış. Bizi taburcu olduğum yere gönderdi. Yoğun bakımdan yeni çıkmışım elim ayağım tutmuyor, tekerlikli sandalyede geziyorum. Tecrit 3’e geri geldik. Hemşireler bize “Taburcu olan hastaya iğne yapmayız öğretmeyiz, evde sağlığın işi bu dediler. Kızmıştım. Evde sağlık bana iğne yapamazmış. Ben nasıl yapayım dedim. Bir hemşire karından nasıl yapılır öğretti doğru yanlış artık 112 beni eve geri getirdi. Öğrendiğim kadarıyla karantinada olduğumdan iğnemi kendim yapıyorum. 

Yoğun bakımda uzun süre yatmaya bağlı kaslarım yavaş hareket ediyor. Akciğerlerim virüse ve ağır tedaviye maruz kalmasından dolayı biraz acıyor. Burnumda ve genzimde tahriş, kollarımda morluklar dışında herhangi bir kesiğim yaram yok. Öne gapıyabaceye dızıkameyon, dutunarek tipiltipil yörüyon da zamanınan geçcekgali. Evimde ailemin iyi bakımıyla hızla iyileşiyorum. 

Tanrının benim için yeni planları yoksa, iki aya eski sağlıklı günlerime dönerim diye umut ediyorum. 

Yoğun bakımda bana “Nefes”olan doktorlarım 

Sayın Başhekim Yardımcısı Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı

Op. Dr Öznur Demirpençe Duman Hanıma

Sayın Uzman Dr. Abdullah Yalçın Beye

çok teşekkür ederim. 

İşini hakkıyla yapan yoğun bakım hemşirelerine teşekkür ederim. 

Bu zor süreçte aileme destek olan arayan soran değerli eş dost tanıdık herkese teşekkür ederim. Uzun yıllardır hiç görüşmesemde benim için ailemin yanında olan çocukluk arkadaşlarıma, dua edenlerime, bana güvenen inanan tüm sevenlerime teşekkür ederim. 

Benim için zorlu kan arama sırasında sayfasında yayınlayan bütün  kuruluşlara, arkadaşlarıma teşekkür ederim. 

Aileme sonsuz minnettarım. Onları çok seviyorum. 

Sağolun,  varolun … Hepinize sağlıklı günler diliyorum….