İnsan dünyaya geldiğinde ilk gördüğü ve benimsediği kişi annesi ve babasıdır. O kadar muhtaçtır ki onlara..
Hiçbir şey elinden  gelmez,  yiyemez,  içemez,  konuşamaz,  derdini anlatamaz, çok masumdur. 
Sadece ağlayarak derdini anlatmaya çalışır. mutluysa güler..gülümser... 
O anne baba o kadar fedakardır ki kendinden kopan o minik parça her şeyleridir, hayatlarını ona adamışlardır.

Sanırım dünyada en zor ve en geç  büyüyen canlı, insan yavrusudur. Doğadaki diğer canlıların çoğu doğar doğmaz yürür. Hatta bazı canlılar doğar doğmaz anne babadan hemen bağımsız sürdürür yaşamını. Ancak  insanlar da öyle değil malesef...
Fedakarlık... fedakarlık.. fedakarlık.. 
Ömür boyu böylece sürer gider.... 
Hatta kendi çocuğunu büyütmek yetmez onun Çocuklarını da  büyütmede çok büyük yardımcıdır. 
Çocuklar büyür evlenir çocuk sahibi olur ama yinede sorumluluk  anne ve babadadır. 
Derler ki "çocuklar büyüdükçe sorunlarıda büyüyor"
Önceleri bu söze bir anlam veremezdim. Çocuklar büyüyünce ışimiz daha da kolaylaşıyor kendi başının çaresine bakabiliyorlar artık diye düşünüyordum. Ama büyüklerimiz çok doğru söylemiş.
Ben de büyüyünce fark ettim bunu ve bu sözün anlamını.

Bugün nedense çok duygusalım. Bazı şeyleri gözlemlediğim de bu hayat akışının ilerki yıllarda tam tersi olarak yaşandığını görüyorum. Şöyle ki !  Küçükken anne babalar bizleri büyütmek için ne fedakarlıklar yapıyorlarsa bizler de onlar yaşlanınca aynı fedakarlıkları yapmak durumundayız. Hem de offf  bile demeden.. 
Niçin ? Çünkü onlar bizi offf  demeden, sevgiyle, bıkmadan büyüttüler. Şimdi biz büyüdük onlar küçük bir bebek oldular. 
Yer değiştirdik....
Öyleyse fedakarlık zamanı bize geçti. İnsanlar yaşlanınca gerçekten bebek gibi oluyor, öyle masum öyle muhtaçlar ki.....
Onlar nasıl bize kıyamamışlarsa şimdi biz de onlara kıyamayız kıymamalıyız.
Yaşlanmış ve bakıma muhtaç anne- babalar artık bizim severek bakmak zorunda olduğumuz bebeklerimiz.

Bu duygusallığı neden paylaştım?  Çünkü sizleri bir dost, ailemden biri gibi görüyorum ve dertleşmek istedim, İçimden ne geliyorsa onu yazdım... Benim babam 5 yıldır yalnız yaşıyor, ancak yemeğinden ev temizliğine, çamaşırına ütüsüne  kadar hepsi bizim üzerimizde , 
Hiç sıkıntı çektirmiyoruz. 82 yaşında olması yaşamını daha zorlaştırıyor, refleksleri daha azalmış durumda. Geçen hafta çok hastalandı,  hemen hastaneye götürdük. Şu anda yoğun bakım ünitesinde..Elimizden geleni yapıyoruz.
İşte orada gördüm ki ! gerçekten yaşlı insanlar evlatlarının ilgisine yardımına, bakımına muhtaç. Kolunu bile kıpırdamaz haldeyken , bir bardak su içmeye,  bir kaşık çorbaya muhtaçken, evlat olarak vicdanı  nasıl rahat edebilir insanın ?
İste şimdi yer değiştirdik. 
Artık  onun dişleri yok...
Artik o altını ıslatıyor 
Artik o çorbasını içemiyor.

 İyi ki içimde böyle bir vicdan var ve beni böyle yetiştiren aileme şükrediyorum. Severek ve sevgiyle bakıyoruz babama... 
Unutmayalım ki hiçbir zaman onlar bizim yaşımıza geri dönmeyecekler ama biz onların yaşına geleceğiz....

 Görüşmek dileğiyle...