“Yabancı bahçelerde büyümeye bırakılmış bir fidanın hikâyesini söylemeye kalkmışken, nasıl da unutuyoruz bizi bir bahçeye bırakanın ansızın geri çağırabileceğini."( Nazan Bekiroğlu)

 

Niyeydi ki bu kavgamız? Hani Mevlana’nın dediği gibi aynalar türlü türlüydü. Yüzünü görmek isteyen “cam”a bakarken, özünü görmek isteyen “can”a bakardı... “Can”a bakmak çok mu zordu, insanların derini hissetmesi...Belki de zordu; “sevda derinlerdeydi, Ferhad üstünü kazmada dağın” dizesinin anlamını da anlamadan giderdik öylece...Gökdelenler göğe yaklaşırken uzaklaşıyorduk birbirimizden...Herkesler hiçkimselere dönüşmek istiyor, herkesin konuştuğu dil “anlamazca” ve “ilgisizce”oluyordu...Niye’lere cevap vermeye bile tenezzül etmiyorduk, insanlıktan bu kadar uzaklaşırken üstümüzdeki kıyafetler de makyaj da hep fazlaydı... Sesler birbirine karışırken, uzaklaşırken özlükten, unutuyorduk ki yaradan bir gün ansızın çağıracak...

O ansızlık gelmeden, özümüze dönebilsek, benliğimizde bütün olsak, ben olsak benlikten bizliğe yol almaya bir adım atsak, zor mu???

S’ev’giyle…

 

Not: Şimdiden özlemle, sevgiyle beklediğimiz Ramazan ayımız mübarek olsun.